Ayşe Naz Hazal Sezen
Ters Yüz 2
“Ters Yüz 2” zihnin ve duyguların nasıl işlediğini her yaş grubu için görselleştiriyor. İlk film “Ters Yüz”, babasının iş değişikliğinden dolayı arkadaşlarını ve alışkanlıklarını geride bırakıp yeni başlangıçlar yapmak zorunda kalan Riley’nin yaşadığı sorunları ve onlarla mücadelesini beş temel duyguya (Neşe, Üzüntü, Öfke, İğrenme ve Korku) odaklanarak anlatıyordu. İkinci filmde ise ergenlik dönemindeki Riley’in duyguların karmaşıklığını sembolize eden Anksiyete, Kıskançlık/İmrenme, Utanç gibi yeni duygular perdeye yansıyor. Elbette, bu duygular bir anda ergenlik döneminde ortaya çıkıyormuş gibi sergilense de Nostalji karakterinin zamanını beklemesine benzer biçimde onlar da hormonsal değişikliklerin yaşandığı, bilişsel gelişim nedeniyle duygusal düzenlemenin daha incelikli, hassas ve çok yönlü hale geldiği ergenlikte belirginleşiyorlar.
Ergenlik alarmıyla birlikte başlayan tadilatta duygu konsoluna normal dokunulduğunda dahi yaşanan ani değişimleri gösteren sahne, erginliğe adım atıldığı ergenlik döneminde yaşanan hassasiyetin, hızlı duygu değişimlerinin ve hızla değişebilen benlik algısının açıklayıcısı niteliğinde.
Psikososyal Gelişim Kuramı
Erik Erikson, Psikososyal Gelişim Kuramı’nda yaşamımız boyunca 8 ayrı evrede farklı çatışmalar yaşayacağımızı, bu çatışmalardan nasıl çıktığımıza bağlı olarak kişilik gelişimimizin etkileneceğini ve bir sonraki aşamaya ona göre hazırlanmış olacağımızı söyler. Erikson’un kuramına göre Riley, ergenliğin hemen öncesini ve ergenliği kapsayan genellikle 12-19 yaş aralığında “Kimlik kazanımına karşı rol/kimlik karmaşası” aşamasında. Bu evrede, bugüne kadar kazanılmış tüm alışkanlıklar, hayata bakış açısı, düşünceler ve inançlar sorgulanabilir, değişebilir ve yeniler eklenebilir. Bilhassa, gruplara dahil olma, aidiyet hissetme isteği; güçlü, popüler ya da çekici olanların yanında bulunarak kimlik edinme arayışı belirginleşir. Biz de film boyunca Riley’in uyumlu ve istikrarlı bir kimlik geliştirmenin temel bir parçası olan eski benliğini yeni değişikliklerle dengeleme mücadelesini duygular aracılığıyla izliyoruz.
Yeni düşünce kalıpları
Zihnimizin derinliklerinden yükselerek ben’lik algımızı oluşturan inançların düşünceleri ve davranışları nasıl etkilediğini görüyoruz. Özellikle Kaygı ve Kıskançlık, Riley'in olaylara ve durumlara ilişkin algısını bozan yeni düşünce kalıplarını ortaya çıkarıyor. Kaygı, Riley’in zorlu bir sosyal durumu aşılmaz olarak algılamasına ve olası en kötü sonuçları düşünmesine neden oluyor. Bu sahneler, duyguların gerçeği nasıl çarpıtabileceğini, zihinsel sağlığı nasıl etkileyebileceğini ve benlik algısı nasıl değiştirebileceğini tasvir ediyor.
Kaygının, kontrolü ele alan hali ve Riley’i korumak için uyguladığı baskı izleyicilerin çoğuna tanıdık gelebilir. Kaygımız bizi yerle bir etmek ya da olduğumuz yere sabitlemek için değil bizi olası hayal kırıklıklarından, acı deneyimlerden korumak için çalışır. Lakin, Kaygının kontrolü ele alışıyla birlikte diğer duygularla olan iletişiminin kopması gibi en sonunda kendi hızı içinde hareketsiz kalışı da tanıdık bir sahne.
Kaygımızın düşüncelerimizi, hayallerimizi ve davranışlarımızı kontrol etmesinin nihayetinde ciğerlerimize ulaşmayan nefes, kararan gözler ve eylemsizlik halinin deneyimi sadece ergenliğe has değil.
Kaygının kontrolü ele almasının normalleşmesi ise depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi gelecekte yaşanabilecek zihinsel sağlık sorunlarına işaret.
Yeni adalar, yeni kimlikler
Riley’in zihninde yeni duyguların ortaya çıkışına benzer yeni adaların da belirdiğini hatta bazı adaların önem sırasına göre yer değiştirdiğini görüyoruz. Yeni adaların gelmesi, muhtemelen onun kimliğinin çeşitlenmesini temsil ediyor. Çoklu Benlik Yaklaşımı’na göre kişilik, farklı bağlamlarda ortaya çıkabilecek çeşitli duygusal, bilişsel ve davranışsal yönlere sahip benliklerden oluşur.
Ben’lik her durum için birbirinden farklı kimliklerin/rollerin repertuvarı olarak görülebilir; hırslı ve hızlı bir çalışan, evde şefkatli ve sakin bir ebeveyn olabilir. Bir kimlik altındaki bu farklılıklar, bireylerin çeşitli sosyal rolleri ve ortamları etkili bir şekilde yönlendirmesine olanak tanıyan çoklu benlik kavramı ve uyum yeteneği için oldukça önemlidir.
Nöronal metaforlar
Filmde karmaşık beyin fonksiyonlarını temsil etmek için yaratıcı metaforlar kullanılıyor. Bowling toplarına benzeyen anılar ve onların seçimi, yürütme işlevi, hafıza işleme, çalışma belleği veya uzun süreli bellek depolaması gibi kavramlar bu topların depolanmasıyla veya zihnin bilinmeyen kısımlarına gönderilmesiyle basitleştirilerek anlatılıyor. Aynı zamanda, sinirsel esnekliğe/plastisiteye de değiniyor. Riley'in beyninin yaşadığını yeni deneyimlere ve duygulara yanıt olarak nasıl değiştiğinin ve uyum sağlamaya (bu uyum her zaman doğru ya da ideal uyum olmayabilir) devam ettiğini görüyoruz. Bilhassa, ergenlik döneminde sinir bağlantılarında devam eden değişikliklerin, yeni düşünce ve davranış kalıpları oluşturmada hassas bir süreç olduğunu hatırlatıyor.
Duygusal bütünleşme
Devam filmi olan Ters Yüz 2, duygusal farklılaşma ve farkındalıkla, yeni duyguları önceden var olan duygusal çerçeveye bütünlemeyi, daha geniş bir duygu yelpazesini tanımlamayı ve deneyimlemeyi gösteriyor. Bu bütünleşme, kişinin kendi ve başkalarının duygularını tanımasını, anlamasını ve yönetmesini içeren duygusal zekâ gelişimi için oldukça kritik.
Ebeveynler ve akranlarla olan ilişkiler, dünyayı keşfetmek ve duygusal düzenleme becerilerini geliştirmek için güvenli bir temel sağladığını öne süren bağlanma teorisi, ergenlik döneminde duygusal destek ve onay ihtiyacını, akran etkisi veya toplumsal beklentiler gibi filmde detaylandırılabilecek birçok detay mevcut. Tüm bunlar Riley'in benlik kavramının ve duygusal tepkilerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor.
Film, duygusal ve fiziksel gelişimin bu kritik döneminde yeni duygularla karşılaşmayı anlatarak ve ergenliğin karmaşıklıklarını keşfederek, karşılaşılan psikolojik zorlukları ifadesi için metaforlalar işlenmiş değerli bir görsel metafor kaynağına dönüşüyor.