
Abdullah Biricik
Futbolu Çirkinleştirenler
Aylardır yerden yere vurduğumuz Galatasaray, Fenerbahçe deplasmanında öyle bir ilk yarı oynadı ki, hepimiz şok olduk! 4’ü isabetli 11 şut, 2,24 gol beklentisi, rakip ceza sahasında 18 kez topla buluşma gibi olağanüstü istatistikler yansıdı tabelalara.
4-0 veya 5-0 bitebilecek olan ilk yarı, enteresan bir yarı otomatik ofsayt sistemi ile 1-2 bitti. 10-15 saniyede çizilebilecek bir çizgi 4-5 dakika boyunca çizilemedi. Sonra ekranlara sadece topun olduğu bir görüntü yansıtılarak Fenerbahçe’nin hanesine 1 gol yazıldı.
Orta sahada Lemina-Torreira-Sara üçlüsü oyun üstünlüğünü Galatasaray’a getirdi. Gabriel Sara olağanüstüydü, sezonun en iyi maçlarından birisini çıkardı. Osimhen ve Barış Alper Yılmaz’ın çapraz koşuları Fenerbahçe’nin kademe anlayışını bozdu.
Kalede Günay Muslera’dan, orjinal mevkisi stoper olan Kaan Ayhan ise sağ bekte Frankowski’den 3 gömlek iyiydi. Yunus Akgün dışında vasat olan oyuncu yoktu.
Okan Buruk birkaç küçük dokunuşla tek yarıda bizlere özlenen, aranan Galatasaray’ı izletti. İlk yarıda tüm övgüleri hak eden Okan Hoca, Lemina’nın sakatlanmasıyla hatalar silsilesine başlayarak Fenerbahçe’yi oyuna ortak etti. Lemina’nın yerine herhangi bir orta saha oyuncusu almak yerine, oyun içerisinde mevkiisel değişikliklere gitti. Kaan’ı ortaya aldı. Beşiktaş maçından sonra uzun süre cezalandırılması gereken Frankowski’yi ise sağ bekte oyuna sürdü.
Okan Buruk Fenerbahçe’yi oyuna dahil etti etmesine ama Fenerbahçe’de bu dahil değerlendirebilecekken oyuna aldığı iki oyuncunun amacı farklıydı. Edin Dzeko ve Mert Müldür.
Girdikleri andan itibaren oyunu geren, hakeme itiraz eden, tribünleri kışkırtan, sahte yatmalarla penaltı arayan bu iki isim, Kadıköy’de kırmızı kartların havada uçuştuğu ve oyunun 11 dakika durduğu bir atmosfer oluşmasına neden oldu.
İsimleri bu şekilde ifade etmek pek tarzım değildir ama Acun Ilıcalı’nın Mertens ve Torreira’yı kamuoyunun önüne attığı neredeyse futboldan men edildiği futbol ikliminin gerekliliği belki de bu.
Bu iki oyuncu gerek TFF gerekse kamuoyu tarafından gerekli tepkiyi görmelidir. Daha kötüsü; geldiği günden beri ülke futbolunu kötüleyen, uluslararası arenada imaj kaybetmemize neden olan Mourinho’nun Okan Buruk’a yaptığı hareketti. Burnunu çekerek gerçekleştirdiği fiziksel saldırı inanılır gibi değildi!
Jose Mourinho’ya TFF tarafından sezon sonuna kadar ceza verilmeli ve gerçekleştirdiği bu fiili saldırının cezasını çekmelidir.
Ülke gündeminin son derece gergin olduğu bir dönemde insanların bir nebze de olsa stres atmak için izlediği futbolun, stres yumağına dönüştürülmesine müsaade etmemeliyiz.
Dönüştürmek isteyenleri de bu şekilde deşifre etmeliyiz.
İki gün önce İngiltere’de yaşayan ve sadece Galatasaray maçlarını izlemek için Türkiye’ye gelen birisi ile tanıştım.
Bu şekilde yurt dışından Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarını izlemek için gelen çok sayıda insan var.
Hatta tribünlere asgari ücretle çalışıp, ailesinden kıstığı para ile bilet alıp sevdiği takımı izlemeye gelen insanlar var.
Futbol pek çok insanın tek eğlence kaynağı, bu eğlencenin sabote edilmesini engellemek de hepimizin görevi.
Bu iklimin oluşturulmasında başta yöneticiler olmak üzere, hepimize önemli görevler düşüyor.
Ben görevimi yaptım, sıra diğerlerinde…