Uğur Temel
Sarı laleler alın bize, Hollanda’dan
Her ne kadar bu mevsimde solsa da Lale, (Tulipa) bizlere Orta Asya’dan miras ve aynı zamanda da bir kültür. 1700’lü yılların ilk yarısında, Osmanlı İmparatorluğundaki yaşam biçimini değiştirme Lale Devri olarak tanımlanıyor. Yazar Ahmet Refik, bu dönemi anlatan kitabına "Lale Devri" ismini veriyor ve bir süre sonra bu dönem Lale Devri olarak anılmaya başlanıyor. Lale Devrinden bir yüzyıl öncesinde ise, devrin padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hollanda Kralı’na gönderilen laleler, ilk başta Hollandalıları ve kısa zaman içerisinde tüm Avrupalıları hayranlık içinde bırakmış. Ve bir dönem Hollanda ekonomisini, lale soğanları için ödenen fiyatlar belirlemiş.
EURO 2024’ün Çeyrek Finalinde bu akşam rakibimiz, zamanında lale ihraç ettiğimiz ülke, Hollanda… Hollanda, bir futbol ekolü. Bu ekol; toplu hücum ve toplu savunma olarak özetlenebilir. Bu ekolde; Savunma hattı ile forvetler arasındaki mesafe kısa tutularak saha parsellenir ve top olabildiğince basit oynanmaya, kısa paslarla üçgenler kurularak, hücum bölgesinde boşluklar aranmaya çalışılır. Hollanda’nın futbol efsanesi Cruyff, Barcelona’yı çalıştırdığı dönemde, Katalan ekibini bu sistemle oynatıyor. Ve hatta rivayet odur ki; “Sarı Fare” Cruyff, oyuncuların isimlerinden çok, kısa pas ve küçük üçgenler oluşturabilme becerisi olanlarını tercih edermiş.
Bu akşamki maçta da oyunu, kendi yarı sahamızda kabul edeceğimiz aşikâr. Avusturya maçında olduğu gibi, defansın – özellikle karşılarken- beşli olması gerekir. Çünkü Hollanda, rakip savunmaların arasına kenar beklerini sokmayı seven bir takım. Ve yine bunu, küçük üçgenler kurarak yapıyorlar. Avusturya maçında, stoperleri “üçleyerek” bu alanı rakibe vermedik. Mert Müldür ile Merih Demiral’ın arasına Kaan Ayhan’ı sokarak bunu başardık. Sonuç aldığımız bu sistemin, Montella tarafından bozulmayacağını düşünüyorum.
Kart cezası biten Hakan Çalhanoğlu formasına kavuşacaktır. Kaptanın nerede ve nasıl oynayacağına göre, Milli Takımımızın on biri ve sahaya dizilişi de şekillenecektir. “Regista” oynamayı sevdiğini söyleyen Çalhanoğlu’nun, o regista maharetlerini göstermesi gereken maç, bu maç olacaktır. Derine atılacak paslar, bu maçın kilit noktası… Montella bu maçta ezber bozup, Cenk ile başlar mı? Her ne kadar formsuz olsa da Cenk, sırtı dönük oyunu ile takımı rahatlatacaktır. Acaba, İtalyan Teknik Direktörümüz, ezber bozmayı, en uç noktaya çıkarıp ileride forvet kökenli Kenan Yıldız ile başlar mı? Kenan’dan boşalacak yere de Barış Alper’i çeker mi? Hem Barış Alper’in hem de Kenan’ın, yabancısı olmadıkları bölgelerde oynamaları, Amerika’yı yeniden keşfetmek olmaz…
Maçın bizim açımızdan şifresi, hem defansta hem ofansta, duran toplar olacaktır. Virgil Van Dijk gibi hava hâkimiyeti üst düzey bir oyuncuya karşı Abdülkerim- Merih ikilisinin zamanlama hatası yapmamaları gerekir. Bizim kullanacağımız kornerleri ise adrese teslim top atan, Arda kullanmalı. Allah nazarlardan saklasın, “Altın Çocuğumuzun” bu becerisi sayesinde, Çeyrek Finale çıktık.
Maçın hakem ataması biraz ilginç geldi bana. UEFA bu maça, Fransız Clément Turpin’,i görevlendirdi. Turnuvada, açılış maçı olan, Almanya- İskoçya ve İngiltere- Slovenya maçlarını da yöneten Fransız hakemin yerine İtalyan Guida ya da Alman Siebert’i bu maçta hakem olarak görmek, bana daha çok güven verirdi.