Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Yılbaşı

Her toplumsal olay gibi, yılbaşı kutlamalarının da bir tarihi vardır. Türkiye’deki yılbaşı kutlamalarının tarihi modernleşme, daha doğrusu Batılılaşma, hareketiyle iç içe geçmiştir.

Cumhuriyet öncesi dönemde, Osmanlı Devleti’ndeki ilk yılbaşı kutlamasının 1829 yılında gerçekleştirildiği görülüyor. Bu kutlamaya İngiliz Elçiliği ev sahipliği yapmıştır ve davetliler de yabancı elçilik mensuplarından ve Hıristiyan vatandaşlardan oluşmuştur. Osmanlı devlet adamları da İngilizlerin düzenlediği bu baloya katılmıştır.

Yılbaşı, Osmanlı döneminde devlet katında balo organizasyonu olarak kutlanırken, özellikle Hıristiyan vatandaşlar yeni yıl kutlamalarını başta Beyoğlu olmak üzere çeşitli semtlerde gerçekleştirmiştir.

Cumhuriyet dönemine geçildiğinde, ilk önemli dönüşüm hiç kuşkusuz 1926 yılında Miladi Takvim’in kullanılmaya başlanması ve 1 Ocak gününün yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmesidir. Ancak, 1 Ocak ilk yıllarda sadece yeni bir yılın başlangıcını simgeliyordu. 1 Ocak gününün resmi tatil ilan edilmesi ise 1935 yılında gerçekleşti. Bu tarihi, yılbaşı kutlamalarının resmi başlangıcı olarak almak hiç de yanlış olmayacaktır, çünkü bu tarihten itibaren yılbaşı kutlamaları hızla bugünkü anlamını kazanmaya başladı.

1935 öncesinde yaşanan iki olay ise yılbaşı kutlamalarının toplumdaki ilk tohumlarını attı.

Birincisi, 1926 yılını 1927’ye bağlayan gece yarısında Elektrik İdaresi’nin yeni yıl kutlaması adına bir dakikalığına ışıkları söndürmesidir. Diğer olay ise Teyyare Piyangosu’nun 1931’i 1932’ye bağlayan gece yarısında ilk yılbaşı özel çekilişini gerçekleştirmesidir. Milli Piyango bileti ve ışıkların söndürülmesi yılbaşı kutlamalarının iki ayrılmaz ritüeli olarak ilk yıllardan itibaren toplumsal hafızamıza kazındı.

İlerleyen yıllarda, 1940’lardan ve özellikle 1950’lerden itibaren yılbaşı başta üç büyük il olmak üzere ülkemizde kutlanmaya başladı; çam ağaçları süslendi ve yeni yıl hediyeleri alınıp verildi.

Bu dönemlerin ve izleyen on yılların en önemli eğlence aracı olan radyo, yılbaşı kutlamalarının da en önemli unsurlarından biriydi. Bunun yanı sıra, yazılı basın, özellikle dergiler, yılbaşı kutlamalarının yaygınlaşmasında önemli bir rol oynadı. Bir de, o yıllarda üç büyük şehirde daha kısıtlı çevrelerin katılımıyla otellerde ve bazı gece kulüplerinde yılbaşı kutlamaları düzenleniyordu.

Bu yıllarda yılbaşı daha çok büyük şehirlerde yaşayan, Batılı ve modern değerleri benimseyen, üst sınıfların en önemli kutlamaları arasında yer aldı.

1980’li yıllarla birlikte ve televizyon yayıncılığının gelişmesine paralel olarak, aile ortamında ve televizyon başında yılbaşı kutlamaları toplumda daha da yaygınlaşmaya başladı. Üstelik, Özal’lı yıllarda tüketim kültürünün benimsenmesiyle birlikte yılbaşı kutlamaları yeni bir toplumsal anlam kazandı. Milli Piyango yılbaşı çekilişi, bu dönemde toplumun en büyük heyecan kaynaklarından biri haline geldi.

Yılbaşı kutlamalarının toplumun her kesimine yayılması ve görünürlüğünün artmasıyla birlikte, yılbaşı etrafında yaşanan toplumsal tartışmalar da gündeme damga vurmaya başladı.

1980’li yıllarda, yeni yıl kutlamalarına sıklıkla bir toplumsal gerilim eşlik ederdi. O yıllarda “bu yıl arabesk müziğe izin verilecek mi?” ve “Saat tam 12’de dansöz çıkacak mı, çıkacaksa nasıl giyinecek?” soruları toplumsal gerilimin odak noktasıydı. 1981 yılının ilk dakikalarında televizyona ilk kez çıkan Nesrin Topkapı ve ilerleyen yıllarda diğer oryantal dansçılar, toplumsal gerilimin ana ekseni ve yılbaşı tartışmalarının sembolü haline geldiler. Bu tartışmalarda, her şey bir kez daha kadın bedeni üzerinden şekillendi ve toplumsal gerilimin merkezine yerleşti.

1990’lı yıllarda belediyelerin öncülüğünde meydanlarda yeni yıl kutlamaları organize edilmeye başlandı.

Bu yıllardan itibaren yılbaşı etrafında şekillenmeye başlayan toplumsal kamplaşma gittikçe sertleşti ve günümüze kadar devam etti.

Bugün kentli ve modern seküler kesimler yeni yıl kutlamalarına devam ederken, muhafazakar, daha doğrusu İslamcı kesimler, zihinlerdeki yılbaşı ve Noel karışıklığı eşliğinde alternatif organizasyonlar düzenliyor.

Bir dönem Mekke’nin Fethi Kutlamaları için etkinlikler düzenlenirken, son yıllarda etkinliklerin odağı Filistin’e kaydı.

Peki, bu toplumsal ve kültürel çatışmalar eşliğinde toplum olarak bu sene yeni yıl kutlamalarına katıldık mı? Bu kutlamalar için özel bir organizasyon gerçekleştirdik mi?

Yapılan birçok araştırma net olarak bir gerçeği ortaya koyuyor: Türkiye’de toplumun yaklaşık üçte biri yılbaşı için özel bir kutlama gerçekleştiriyor.

Bu değer uzun yıllardır sabit, önemli bir değişim göstermiyor. Özel kutlamadan anladığımız daha çok kendi evimizde ve aile üyeleriyle bir araya gelmek ve eğlenmek. Şehir veya ülke dışı seyahatler bir yana, ev dışında yapılan özel kutlamalar bile son derece sınırlı bir kitlenin eğlence anlayışını yansıtıyor. Yılbaşı kutlaması yapmayanların da birbirine denk iki önemli gerekçesi var: dini nedenler ve ekonomik yetersizlik.

Gecikmeli olarak, mutlu yıllar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Komşu

12 Aralık 2024 Perşembe 07:00

Narin

03 Ekim 2024 Perşembe 07:00

Kader

05 Eylül 2024 Perşembe 00:39