Yaşar Seyman
Sözünü söyleyenleri seviyorum
Birilerine yanaşarak, ödün vererek, susarak, günü gelince de insanların sırtına basarak yükselenleri, dünya görüşünü inkâr edenleri, içinden çıktığı insanları satarak yol alanları ve yükseldiğini sanan insanları sevmiyorum. Böyleleri hiç kutup yıldızım, rol modelim olmadılar. Çünkü onlar gerçek yıldız değil, yaldızlanmış insanlardır.
Haksızlık karşısında isyan eden, direnen, kendini inkâr etmeden toplumsal mücadelede yer alıp sessizlerin sesi, umudu olan, kendini yeniden yaratarak başaran ya da “Bazen olmaz” diyerek başarısız olanları seviyorum.
Benim kutup yıldızım, rol modelim ezber bozanlar, dünya görüşü adına mücadele edenler, bu mücadeleyi kazanan ya da kaybedenlerdir.
Satanlar, kaçanlar, tetikçiler, ispiyoncular, susarak başkasının kara kutusu olanlar, ödün verenler, kariyer yolunu kimliksizleşerek açanlar, daha güçlüyü seçenler çok yükseklere gelebilir ama asla bir başarı öyküsü yazamazlar.
Onlar çıktıkları doruklarda ses veremezler. Oraya gelmeden önce hem hikâyesini unutmuş, hem sesini çoktan kaybetmiş, hem de artık başkalarının sesi olmuştur. Başkalarının sözcüsü olanlar kendi sözlerini unuturlar.
Mustafa Kemal Atatürk bir devrim lideri olarak ulusal kurtuluş savaşı veren ülke liderlerine örnek olmuştur. Bu örnek alışı Pakistan’ın bağımsızlık mücadelesi veren Muhammed Ali Cinnah dünyaya saygıyla, sevgiyle seslenmiştir.
Kendi sözünü sakınmadan, yutkunmadan söyleyen, sözünün ardında duran ve o sözleri uğruna mücadele edenleri hep sevdim. Böyleleri inandıkları sözleri haykırdıkları için bunun bedelini gün gelir yaşamlarıyla öderler.
Kendi sözü olan ve sözünü sakınmadan gürül gürül söyleyenlere bir örnek de Martin Luther King’dir!
Onun fotoğrafını Indiana Üniversitesi duvarında görünce çok heyecanlandım. O koridorda o fotoğrafın önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulundum.
O, siyahi halk adına mücadele etmese, bu mücadelenin bedelini yaşamı ile ödemese, ne dünyada tanınır ne de ülkesinin bir bilim yuvasının duvarında fotoğrafı asılı olurdu.
En unutulmazı da o siyahlara yönelik mücadele vermese onun ülkesinde bir siyah olan Barack Obama başkan olabilir miydi?
Martin Luther King’in fotoğrafını gördüğüm o yıl, o siyahi başkan ikinci başkanlık dönemini gerilerde bırakmıştı.
Mücadelesine saygı duyulan, örnek alınan, ölümsüz biri Martin Luther King...
O sözünü söylüyor ve sonsuzluğa imza attıktan sonra dünya onun sözlerini yıllar geçse de bıkmadan tekrar tekrar haykırıyor.
“Bir hayalim var...”
Onun bu sözü, haksızlığa başkaldıran herkesin önsözü oluyor...
Seviyorum seni Martin Luther King!
Bir siyahi liderden bir başka uzun yol yürüyüşçüsü olan lider Nelson Mandela’dır.
Sendikal kongreye gittiğim Cape Town’da Nelson Mandela’nın onlarca yıl hapis yattığı Robben Adası’na gittik. O dal boylu insanın o daracık hücrede nasıl yıllarını tükettiğinin öyküsünü hapishane arkadaşından dinledik.
Robben Adası’ndan dönerken; Nelson Mandela’nın sözünü anımsadım:
"Ben acı çekmedim. Günü yaşamanın önemini ve yarını çok düşünmemek gerektiğini öğrendim."
Dünya Kadın Kongresinin açış konuşmasını yapan Güney Afrikalı kadın, Nelson Mandela’nın mücadelesini selamlayarak, konuşmasını Mandela’nın şu sözüyle noktalıyordu:
"Özgün fikirlere sahip arkadaşlarımı seviyorum çünkü sorunları her açıdan görmenizi sağlıyorlar."
Kara Afrika’nın ak yürekli kadınları da benim gibi hüznün coşkusu kadınlar.
Ana kent Cape Town’da o kadınları dinlerken ülkemin şairi Adnan Yücel’in şiirini anımsadım:
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter.
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...