Nuray Babacan
Kadın haksızlıkları! Nafaka korumada, soyadı kurtuldu
İktidar Partisi’nde yapılması gerekenlerle yapılanlar arasındaki fark, süreci izleyenleri her zaman şaşırtır. AKP’li siyasilerin toplumun öncelikleri konusundaki değerlendirmeleriyle ortaya çıkan “ürün” arasında hep fark olmuştur. Bu bağlamda, gündemden düşürülmeye çalışılan kadın hakları çalışmalarına göz atmakta fayda var. Kadına yönelik şiddette artış, nafaka sorunu, kızlık soyadının kullanılmasındaki engellerin hepsi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra katlandı.
*Kadın hakları savunucularının dört gözle beklediği konular var. Muhafazakar erkeklerin boşanmaların zorlaşması ve nafaka ödememek için kulis yaptığı mevcut düzenlemeden geri gidilmesi korkusu hakimdi. Yapılan araştırmalar oldukça düşük olan nafakaların zaten ödenmediğini ortaya koyuyor. Öğrendiğimiz kadarıyla iktidarın gündeminde de şimdilik bir geri gidiş düzenlemesi yok.
*Bu arada nafaka tartışmaları ile ilgili cin fikirler ortaya atan partililer de var. Nafaka sorununu çözmek için evlenirken belli bir ödeme yapılarak evlilik fonu kurulması, bu fonun devlet tarafından değerlendirilerek, boşanmalarda kullanılması, tarafların üzerindeki yükün azaltılması gibi öneriler bulunuyor. Bir nevi evlilik kaskosu… Henüz ham bir öneri ve bugünden yarına hayata geçme olasılığı görülmüyor.
SADECE BİN KADIN
*Kadınların evlendikten soyadını kullanma hakkı Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda düzeltildi. Burada da direnç yaşandı. Yine muhafazakar mahalle, kadınları ‘kontrolde’ tutma hamleleri yaptı. Bu kez tam tersi oldu. AKP içinde bu hakkın yeniden verilmesi gerektiğine inananlar kazandı. AB’nin itirazlarının da etkisi olduğu anlatılıyor. Zaten evlendikten sonra sadece kendi soyadını tercih edenlerin sayısının bin kişi olduğu ortaya çıktı. Ayrıca, eşlerin karşılıklı rızası olan böyle bir hakka devletin müdahale etmesi kadar saçma bir durum olamazdı. Neyse ki yanlıştan dönüldü.
Bu arada Kadın Dayanışma Vakfı, özellikle kadına şiddet ve nafaka hakkı konusunda yapılması gerekenleri, çözüm önerilerine dönüştürerek, son raporunda yer verdi:
*Devlet, kadına yönelik şiddet verilerini kamuoyu ile paylaşmadığı gibi bu veriler hakkında kanaat oluşturmayı sağlayabilecek adli istatistikleri de sınırlı şekilde yayınlamaktadır.
*Kadına yönelik şiddet beyanı bulunan yargılamalarda güvenlik tehdidini ortadan kaldıracak -barınma ve kreş desteği gibi- önlemler alınmadan karar verilmemelidir. Nafaka ve diğer mali yükümlülükler belirlenirken iradenin özgürce oluşmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır.
*Yargılama süresinin uzunluğu hükmedilen nafaka miktarının düşük kalmasında çok önemli bir etken olduğu görülmüştür. Nafaka davalarına ilişkin usul yeniden düzenlemeli, nafaka miktarı tarafların karar tarihindeki ekonomik koşullarına göre belirlenmelidir.
* Nafaka yükümlüsünün mali gücü mahkemelerce, tarafların sunduğu deliller dışında, mali veriler izlenerek res’en ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Nafaka alacaklısının ihtiyaçları öncelenerek, özellikle velayeti kadına bırakılan çocuk/çocuklar olduğunda asgari yaşam standardının altında yoksulluk ve iştirak nafakası belirlenmesi önlenmelidir.