Serap Durusoy
Sembolik Kalanlar
Adeta tüm Türkiye asgari ücret görüşmelerine odaklandık. Ancak geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nca belirlense de milyonlarca işçi ve işvereni dolaylı olarak toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bu konuda, küresel kurumlar S&P, IMF ve yabancı bankalar dahi değerlendirme ve önerilerde bulunurken ekonomi yönetiminin başındaki kişilerin görüş bildirmekte çekimser kalması şaşırtıcı. Son enflasyon raporunda yorum yapmaktan kaçınan TCMB Başkanı’na Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de dahil oldu. Sayın Şimşek, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı değerlendirmede asgari ücretin komisyon tarafından belirlendiğini kendi değerlendirmesinin doğru olmayacağını söyledi.
Asgari ücretin OVP’nin yüzde 41,3 olan enflasyon tahmini, TCMB’nin bu yıl için açıkladığı yüzde 42 enflasyon tahmini, alt sınırı olan yüzde 44 ve üst sınırı olan yüzde 46 ve 2025 yılı için yüzde 21 olan enflasyon tahmini ile bu tahminin üst bandı olan yüzde 26 oranında artması senaryolar arasında yer alıyor. Karlılığın azalacağı endişesi ile iş dünyasında ise ağırlıklı görüş asgari ücretin 22-23 bin düzeyine çıkarılması yönündeyken muhalefet kanadı da geçen hafta zam talebini yüzde 76 olarak belirtti.
Bu hafta ise bu senaryolara yenileri eklendi. Birinci senaryo MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı’nın yapmış olduğu açıklama bağlamında şekillendi. Ara bir formülde uzlaşılabileceğine değinen Asmalı büyük şehirlerde şu an ki asgari ücretle geçinmenin mümkün olmadığını, beklenen enflasyon ile geçtiğimiz yılın enflasyonu arasında bir korelasyonla asgari ücretin bulunabileceğini ve sosyal destek verilerek dengenin sağlanabileceğini belirtti.
İkinci senaryo ise asgari ücrete düşük zam yapılabilmesi için vergi indirimine gidilmesi. Sayın Şimşek, yönetilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu belirlenecek açıklamasının ardından bu defa dikkatler bu yöne çevrildi. Zira vergiler, 2025 için belirlenen yeniden değerleme oranı olan yüzde 43,93 üzerinden alındığında ve 2025 için açıklanan yüzde 21 enflasyon hedefi üzerinden asgari ücret belirlendiğinde hem çok büyük bir dengesizlik ortaya çıkacağı ve kamuoyunun ciddi bir tepkisiyle karşılaşacağı endişesi hem de asgari ücrete daha düşük zam yapılması olanağı yaratmak adına düşünülen bir yöntem olduğu görüşü oldukça yaygın.
Asgari ücret tarafında bu gelişmeler yaşanırken bu hafta ekonomi gündemini yine PPK kararı meşgul ediyor. Piyasa TCMB’nin bu defa da politika faizini sabit bırakmasını fiyatlarken ben de sözlü yönlendirme açısından en son enflasyon raporundaki söylemlerden çok farklı bir açıklama beklemiyorum. TCMB Başkanı konuşmasında yine faiz indirimine kapı aralayacak ve enflasyonda düşüş görülürse faiz indirilecek şeklinde yapacağını tahmin ettiğim açıklamasına ek olarak sıkı para politikasından taviz verilmeyeceği ve makro ihtiyati tedbirlerle devam edileceği yönündeki açıklamalarını tekrar edecek.
Ancak TCMB’nin bu ve buna benzer açıklamalarına rağmen enflasyonun düşüşü için gerekli olan fakat sembolik söylemler olarak kalan beklenti yönetiminin iyileştirilmemesi, mali disiplin ve yapısal reformlar konusunda adımların atılmaması TCMB’yi enflasyonla mücadelede tek başına bırakmakla kalmayıp gelir dağılımı adaletsizliğinin önlenmesi ve kalıcı refahın sağlanmasını da zorlaştırıyor. Her ne kadar Sayın Şimşek, beklentilerdeki artışta son 2 aylık enflasyon verisinin etkili olduğu ancak programın titizlikle yürütüldüğü ve fiyat istikrarına giden yolda sabır ve kararlılık gerektirdiğini belirtse de yüksek enflasyon karşısında vatandaşın sabrının tükendiği ve ekonomi politikası konusundaki kararlılığa ilişkin endişesinin her geçen gün arttığı gerçeği göz ardı edilmemeli. Benzeri olarak Sayın Cumhurbaşkanının "Enflasyon kalıcı bir düşüş trendine girdi, inşallah bu şekilde de yoluna devam edecek. Biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz. Son 22 yılda da resim buydu, son 1 yılda da aynı şekildeydi, bu sene içerisinde değişmedi” yönündeki açıklaması da ne yazık ki asgari ücretliler ülkesi olduğumuz ve enflasyondan korunamayan emeklinin çalışırken öldüğü gerçeğini değiştirmiyor.