Sarayın Ödülleri

Bu yılın Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri geçen hafta Beştepe’de sarayda düzenlenen törenle verildi. Resim ve heykel alanında ödül verilmemesi dikkatimi çekti.

Bir şey atlamayayım diye, Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde, ödül töreni haberini baştan sona okudum. Gerçekten resim ve heykel alanında bir ödül verilmemiş. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten sonra verilen ödüllere baktığımda, resim dalında bazı yıllar ödül verilmiş, bazı yıllar ise verilmemiş. Selahattin Kara, Devrim Erbil, Süleyman Saim Tekcan, İlhami Atalay, Refik Anadol (dijital sanat) bu ödülü alan isimlerden. Süleyman Saim Tekcan’ın resmin yanısıra yaptığı at heykelleri var ama asıl gravür baskı sanatçılığı ve ressamlığı ile biliniyor. Yani ödül alan hiç heykeltraş yok.

Aslında şunu açıkça söyleyeyim. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra ödülleri kimin aldığını da pek merak eden yok. Çünkü -elbette hak etme konusunda bazı istisnalar var- bu ödüller çoğunlukla Erdoğan’la benzer dünya görüşünü paylaşanlar ile “fazla suya sabuna dokunmayıp, durumu idare edenlere” veriliyor.

sarayin-odulleri-foto.jpg

Erdoğan’la birlikte ödül kategorisine “vefa” diye bir bölüm de eklendi. Bu ödülün dağılımı da değişkenlik içeriyor. Kimi yıl bir kişiye, kimi yıl da geçen yıl olduğu gibi 5 kişiye verilmiş. Hadi bu yıl resim ve heykel alanında yaşayan sanatçılar arasında ödüle layık isim bulamadınız(!), “vefa ödülü” için mesela bu yıl kaybettiğimiz Ankara’nın yetiştirdiği önemli değerlerden Mustafa Ayaz ve kendi adını taşıyan müzesi hiç aklınıza gelmedi mi? Ya da yine bu yıl kaybettiğimiz Türk çağdaş resminin önemli ismi Mehmet Güleryüz.

Kültür-sanatın farklı alanlarında, 2024’te aramızdan ayrılan önemli bazı isimleri de hatırlatmakta fayda var: Genco Erkal, Ayten Gökçer, Ayla Algan, Arif Keskiner, Muazzez İlmiye Çığ, Mario Levi, Tomris Giritlioğlu, Şerif Gören, Ahmet Uğurlu. Saymakla bitmez...

Sanatçı, yaşamın her alanına farklı, eleştirel bakan kişidir. Sizin gibi düşünmek zorunda değildir. Verdiğiniz ödülü almaya bile gelmez, 2011’de Sezai Karakoç’un yaptığı gibi.

Keşke, Erdoğan’ın törende dile getirdiği, “Her alanda olduğu gibi kültür ve sanatta da kimsenin yaşam tarzına, siyasi tutumuna bakmıyor; bu ülkeye, bu millete aidiyet duyan herkesi baş tacı etmeye özen gösteriyoruz” sözleri lafta kalmayıp, fiiliyata geçirilmiş olsaydı.

UYUYAN VENÜS

Ankara’nın hem sanat hem de sosyal hayatında önemli bir yer tutan Galeri Siyah Beyaz, çağdaş Türk resminin genç kuşak kadın ressamlarından Seval Şener’in “Uyuyan Venüs” isimli solo sergisi ile 2024 yılını kapatıyor. 4 Ocak’ta sona erecek sergide nü konusunu ilk günah ve cennetten kovulma ile ilişkilendirerek ele alan Şener, sanat tarihi ve mitolojiyi merkeze aldığı işlerini izleyiciyle buluşturuyor. Sanatçının biçim dili ve üslup dönüştürmeleri ile alternatif bir yaklaşım sunan sergi, mitolojik bir figür olan Venüs ile birlikte Adem ve Havva’yı da odağında tutuyor.

Sanat tarihi boyunca bir tanrıça, uyuyan çıplak bir kadın veya bir fahişe olarak tasvir edilen Venüs’ün halleri gözler önüne serilirken, Havva ve Adem aracılığıyla sanatsal ifadesini nüde bulan çıplaklığın, mitolojik ve ikonografik kökenleri araştırılıyor. Batı sanatına özgü bir tür olan nü ile doğu sanatına özgü bir biçim olan minyatür arasındaki karşıtlık üzerinden kurulan sergi, kutsal/göksel olan ile müstehcen/dünyevi olanın zıtlığına vurgu yapıyor.

uyuyan-venus-tablo.jpg

Şener, mekan ve derinlik etkisini yok ederek minyatür dilinde kurguladığı Boticelli’den Giorgini’ye Titian’dan Velazquez’e Manet’den Inger’a Rubens’ten Brugel’e kadar uzanan ikonik nü resimlerini, figürinleri ve rölyefleri ile bir arada sergiliyor. Sergide öne çıkan Venüsler, nü türü içerisinde başlı başına bir kategori olarak görülüyor. Genellikle elleriyle genital bölgelerini kapatıp, uzanıyorlar. Etkilenen sanat eserleri üzerinden baktığımızda da poz hemen hemen aynı kalırken, içeriğin yavaşça değiştiği görülüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi