
Uğur Ergan
Ukrayna’ya Türk Gözlem Gücü
ABD ile Rusya arasındaki temaslara ve ABD’nin Ukrayna’ya yönelik baskısına rağmen, kimse sorunun bugünden yarına çözülmesini beklemiyor. Ancak bir gerçek var ki, o da Ukrayna meselesinin Avrupa Birliği’nin (AB) hem içeride, hem dışarıda başını ağrıtması.
AB’de merkez sağ veya sol iktidarlar Rusya’yı durdurmak ve caydırmak için Ukrayna’ya milyarları aktarıp binlerce mülteciye kapıyı açınca, içeride radikal sağın inanılmaz yükselişiyle karşılaştılar.
Dışarıda ise ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldikten hemen sonra AB’deki müttefiklerini elinin tersiyle itip, Rusya ile yakın flörte başlaması Avrupa’yı sudan çıkmış balığa döndürdü.
AB’nin lokomotifleri Almanya’da 23 Şubat’ta yapılan erken genel seçim sonrası ortaya çıkan iktidar boşluğu, Fransa’da da Emmanuel Macron’un bir türlü üzerinden atamadığı “Her şeyin lideri ben olacağım” hastalığı tavan yapınca, iş yine 5 yıl önce AB’yi terk eden İngiltere’ye kaldı. Galiba, emperyalizmin ve sömürgeciliğin kitabını yazma farkı da burada ortaya çıkıyor.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Rusya konusunda ABD Başkanı Trump gibi düşünmese de, Rusya-Ukrayna krizinde ABD ile Avrupa’nın iyice zıt kutuplara yayılmasını bir nebze olsun durdurmayı başardı. 2 ve 15 Mart’ta AB ve AB üyesi olmayan NATO ülkeleri liderlerini biraraya getiren Starmer, Trump’la da hemen her gün görüşme yapıyor.
İngiltere’nin hedefi Rusya ile bir barış anlaşmasına varılması ve ardından Ukrayna’nın havada, denizde, karada güvenliğini sağlayacak bir Avrupa Kollektif Savunma ve Barış Gücü oluşturmak. İngiltere, kendi öncülüğünde oluşturmayı planladığı bu güç içerisinde ABD’nin de muhakkak yer alması gerektiğini vurguluyor.
Avrupa Barış Gücü’nün angajman kurallarının nasıl oluşturulacağı bu hafta içinde belli olabilir. Çünkü 20 Mart’ta yine Londra’da bu kez askeri yetkililer buluşacak. Türkiye bu toplantıya Genelkurmay Başkanı düzeyinde mi, yoksa daha alt düzeyde mi katılacak netleşmiş değil. Orgeneral Metin Gürak’ın programında dün itibariyle Londra gözükmüyordu. 20-21 Mart’ta Brüksel’de de Ukrayna ile ilgili AB Liderler Zirvesi düzenlenecek. Bu toplantıya AB dışında olan İngiltere, Norveç ve Türkiye de davetli. Tayyip Erdoğan’ın bu toplantıya katılıp katılmayacağı da belli değil. Erdoğan’ın 21 Mart programında Nevruz kutlaması olduğunu hatırlatalım.
Ankara’nın hesabı belli. Trump’ın resti sonrası Avrupa’nın ortaya çıkan askeri savunma eksikliğinin giderilmesinde önemli görevler üstlenmesi halinde, Türkiye’ye AB üyeliğinin önünün açılması. Bu işin öyle kolayca, “Al askeri, ver üyeliği” mantığıyla olmayacağını daha önce yazmıştık. Hele Ukrayna için barış gücü AB üyesi olmayan İngiltere öncülüğünde oluşturulursa, Ankara’nın bu hesabı iyice geriye düşer.
Peki, olası bir barış sağlanması durumunda Türkiye bu güce asker verir mi?
Ankara bu konuda kapıyı kapatmıyor. Ancak nihai kararın verilebilmesi için kalıcı barışın sağlanmasının ardından masada ve sahada durumun daha net ve belirgin gelmesi gerektiği belirtiliyor.
Kulislerde daha çok, Türkiye’nin “sıcak bölge” olarak tanımlayabileceğimiz sınır hattı yerine, daha geri planda “gözlem gücü” olarak görev almayı tercih edebileceği konuşuluyor. Bunun gerekçesi olarak, Türkiye’nin hem Kiev hem de Moskova ile yürüttüğü dengeli politika nedeniyle geri planda kalarak, olası bir kriz durumunda daha rahat bir şekilde devreye girebileceğini düşünmesi gösteriliyor.
Yani şu aşamada Ankara’nın Ukrayna gücüne 3-5 bin askerden oluşan tugay düzeyinde bir asker gönderme planı yok. Tabii ki ileriki günler neyi gösterir bilinmez. Bu nedenle şimdiden kesin kanaat belirtmek de doğru bir yaklaşım olmaz.