Efe Sıvış
Olmaz Mahmut
Coachella’da çalacak isimler normalde Ocak’ta açıklanır. Bu kez Kasım’a çekildi. Süreyi uzun tutuyorlar. Daha çok bilet satmak istiyorlar. Geçen sene satışlar hafiften çuvalladı. Empire Polo Club dolmadı. Peki suç kimindi?
Suç Lana’daydı. Lana Del Rey, bu çapta festivali sürükleme potansiyelinden uzaktı.
Rey’i İstanbul’da izlemiştim. 17 binlik Maçka Küçükçiftlik Park’ı dahi avcunun içine alamadı.
Sahne zayıf, prodüksiyon kelek, ses cılızdı. Rey tam bir stüdyo sanatçısı. Pek canlı performans insanı değil.
Bu yıl o gitmiş. Yerine Lady Gaga gelmiş. Tabiatıyla bu çok daha hayırlı olmuş.
Gaga’yı çıplak gözle soğuk bir kış gecesinde Oslo’da izledim. Enerjisi, sesi, sahne kültürü ve prodüksiyonu Norveç’in buzlarını eritti.
Şimdi çölü serinletecek. Rahatlıkla yapar.
Bu yılın diğer isimleri:
Green Day: Rock’ın abilerinin yaşına bakmayın. Parçaları hala güncel, sahnesi hala hareketli.
Post Malone: Sun-flower parçasının yaratıcısı Amerikalı hip-hop’çı festivali çeşitlendiriyor.
Travis Scott: Hip-hop süperstarı, “Çölü Dizayn Et” konseptiyle işi epey ciddiye alıyor.
Pete Tong: İngilizlerin milli DJ’i, müziğin canlı ansiklopedisi.
Damian Lazarus: House müziğin en kıdemlisi.
Keinemusik: Berlin’in medarı iftiharı, çağdaş melodilerin yaratıcısı.
Kraftwerk: Müzik tarihinin en büyük devrimcilerinden. Alman işi.
Prodigy: 11 yıl geçti. İstanbullular hala Rock’n Coke performasını unutamadı.
Missy Elliot: Hip-hop’ın siyahi kraliçesi. Kamala olamadı ama o oldu.
Above&Beyond: İngiliz ikili yıllardır sessiz ama derinden dans müziğinin tozunu melodileriyle attırıyor.
Geçen sene bizden DJ Mahmut Orhan öğlen saatlerinde çaldı. Orhan, elektronik altyapıların üzerine Kurtlar Vadisi melodilerini serpiştirdi. Fakat Kaliforniya’da pek rağbet görmedi. Kendisini 16 kişi izledi.
Orhan bu yıl kadroda yok. Her zaman söylüyorum. Kapıkule ötesinde iş yapmak istiyorsa o isimle olmaz. Derhal bir nickname edinmeli.
Atatürk Meselesi
Geçenlerde Kaya Türkmen, Gazete Pencere’de Atatürk’e ilişkin bir köşe yazısı yazdı. Gazi’nin Montesquieu ve Rousseau’dan etkilendiğini savundu. Güçler birliğinden değil güçler ayrılığından yana olduğunu söyledi.
Halbuki Montesquieu güçler ayrılığını savunur ama Rousseau güçler birliğini savunur. Atatürk daha Rousseau’cudur. Yani gücün tek elde toplanmasını ister. Öyle de yaptı.
Bu konuyu Prof. Zafer Toprak, İş Bankası Yayınları’ndan çıkan Atatürk kitabında tafsilatıyla ele aldı. Çankaya Kütüphanesi’nde çalıştı. Atatürk’ün okuduğu kitapların sayfalarına el yazısıyla aldığı notları bile inceledi. Şu sonuca vardı: Atatürk güçler birliğinden yanadır.
Bu topraklarda toplumun da siyasetçilerin de güçler ayrılığı gibi bir derdi hiçbir zaman olmadı. Bugün de yok.
İyi de neden yok?
- Daron Acemoğlu’na bakarsanız kurumlarımız düzgün değil.
- Max Weber’e bakarsanız kültürümüz müsait değil.
- Yılmaz Esmer’e bakarsanız değerlerimiz uygun değil.
- Bernard Lewis’e bakarsanız dinimiz uyumlu değil.
- Aysun Kayacı’ya bakarsanız eğitimimiz yeterli değil.
- Murat Bardakçı’ya bakarsanız genlerimizde yok!
- Bana sorarsanız paramız yok. Parasızlıktan bu duyarlılıklara sıra gelmiyor.
Gayretli Doktor
Her arayan bulmaz. Ama bulanlar hep arayanlardandır. Dr. Mehmet Öz’e tıp kariyeri hiçbir zaman yetmedi. Yıllardır şöhreti ve iktidarı arıyor.
Bu uğurda insanüstü bir gayret sarf ediyor. Yıllardır gösterdiği çabası, adanmışlığı takdire şayan. Amerika’da yaptığı tv programlarıyla şöhreti buldu. Fakat iktidarı bulamamıştı.
Hatta babası 2011’de şöyle demişti: Oğlum ABD başkanı olacak.
Öz’ün ciğerleri o kadarına yetmedi. O denli el yükseltemedi. Onun yerine Cumhuriyetçi Parti’den senatör adayı oldu, seçilemedi. Devran döndü. Trump geldi.
Sağlık sigortası idaresinin başına Dr. Öz’ü getirdi.
Neden?
Çünkü Öz, 2022 senato seçimlerini kaybetti. Ama Trump’a sadakatini kaybetmedi. Hatta televizyon programlarında onun testesteron seviyelerini övdü.
Babasının Amerikan başkanlığı hedefinden bürokratlığa...
Öz’ün gönlünden şöyle en az bir Sağlık Bakanlığı falan geçerdi. Ama işte hayat... Her şeyi kontrol edemiyorsunuz. Bu kadar oluyor.
2022’de senatörlük için yarışıp kaybettiği John Fetterman, kendisini bir şarlatan ve fırsatçı olarak tanımlamıştı. Şarlatanlık farklı bir olay. Ama Öz’ün fırsatları iyi kokladığını fark ediyorum. Buna Türkiye’deki fırsatlar da dahil.
Dikkat edin Öz, Türkiye’yle olan temasını yıllardır ısrarla koparmıyor.
Türk gazetelerine yazılar yazıyor, televizyonlarına açıklamalar yapıyor.
2023 Şubat’ta depremzedeleri ziyaret etmek için kalkıp Hatay’a geldi. Bunu ufak çaplı bir basın kampanyasına çevirdi.
Asistanı Dr. Halit Yerebakan, TRT’de sabah programları yaptı. Sabah’ta yazılar yazdı. AKP’den vekil oldu.
Öz, Amerika’da gittiği yere kadar gidecek. İleride Türkiye’de bir siyasi göreve talip olacak. Aklından cumhurbaşkanlığı dahi geçiyor olabilir.
Belki de 64 yaşındaki Öz, yıllar yıllar sonra Oz büyücüsü gibi Türkiye’ye bir balonla gelecek.