Efe Sıvış
Yeni Amerika
Cuma akşamı Soho House’ta, Trump’ın hayatını konu alan The Apprentice filmini izledim.
Avukatı Roy Cohn’la yolculuğu, 70’lerin 80’lerin Amerikası, Pet Shop Boys, New Order parçaları, Andy Warhol’un Trump’la benzer yönleri incelikle işlenmiş. İranlı yönetmen Ali Abbasi en vurucu yeri en sona saklamış. Trump şöyle bitiriyor:
Dünya kaotik. Biri sana doğru bıçakla koşuyorsa sen ona bazukayla ateş edeceksin.
Kaybetsem de hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmem. Hatta onu bir zafer gibi sunarım.
Hakikat diye bir şey yoktur. Senin hakikatin farklı, onunki farklı. Ben de diyorum ki benim hakikatim doğru. Benim dediğim doğrudur.
Seçimler Salı.
İç siyasetle başlayalım.
Harris, enflasyonla mücadeleye girişir. İlk kez ev sahibi olacaklara yardım yapar. Asgari ücreti artırır. Aileler için yemek-barınma fiyatlarını aşağıya çekmeye çalışır. En büyük engeli Ukrayna savaşının masrafları olacaktır.
Trump, enflasyonu göçmen kovarak ve petrol çıkararak düşürmeye kalkar. Daha az göçmen, daha çok sondaj daha çok para anlayışı tutmaz. Amerikan halkı fakirleşir.
***
Kamala yılda 400 bin dolar kazananların üzerindeki vergileri artırır. Orta-alt sınıfın vergi yükünü hafifletir.
Trump zenginleri rahatlatır. Vergi kesintileri yapar. Bir zamanlar aynısını avukatı Roy’la beraber kendisi için yapardı. The Apprentice’de anlatılıyor.
***
Kamala, kürtajın serbest olmasını sağlar.
Trump, rüzgara göre karar verir. Popülizm yapar.
***
Kamala yalnızca Çin elektrikli ürünlerine karşı vergi bindirimi yapar.
Trump toptan tüm ithalat kalemlerine vergi duvarı yapar.
***
Kamala silah yasasını sıkılaştırmaya çalışır.
Trump halkı silahlanmaya teşvik eder.
***
Kamala, Marijuana kullanımıyla mücadele eder.
Trump, Marijuana’yı serbest bırakır.
***
Gelelim ülkemize.
Türkiye açısından iki aday arasında fark yok. ABD, Türkiye’yi artık hiç takmıyor. Eskiden de takmazdı da müttefik olarak ihtiyacı vardı. En azından önemser gibi yapardı. Artık onu da yapmıyor. Türkiye kırılmış, gücenmiş, güveni zedelenmiş falan… Vaşington’un pek umrunda değil.
Şimdi durum aşağı yukarı şöyle:
ABD belki 1 parmak Malatya’daki NATO radarını önemser. Gerekirse ondan da vazgeçer.
Vaşington’un Türkiye’deki üslerine pek ihtiyacı yok. Suriye’de, Irak’ta, Kıbrıs’ta, Yunanistan’da, Ürdün’de, Kuveyt’te, Katar’da, Bahreyn’de, BAE’de, Umman’da üsleri tıkır tıkır çalışıyor.
Orta Doğu’da 40 bin servis elemanı görevde. Amerikalıların Türkiye’den beklentisi yok. Zaten maraza ondan çıkıyor.
Maalesef hangi aday kazanırsa kazansın;
FETÖ okulları ABD’de faaliyete devam eder.
PKK’ya destek sürer.
F-35’ler Türkiye’ye satılmaz. Türkiye, ABD’ye kaptırdığı F-35 depozitosunu geri alamaz.
Türkiye’ye F16’lar belki satılır. Yunanistan’a her şeyin daha iyisi satılır.
Türkiye iki başkanla da S-400’ün paketini açamaz. Kurdelesini sökemez.
Türk demir-çelik, alüminyum ürünlerine hormonlu vergi düşmez.
***
Ukrayna-Rusya
Trump
Çift taraflı baskı yapar.
Ukrayna’yı anlaş yoksa askeri yardımı keserim diye tehdit eder.
Rusya’ya anlaş yoksa Ukrayna’ya askeri desteği artırırım diye racon keser.
Sonuçta savaş biter. Ukrayna nötr pozisyona geçer. NATO’ya giremez. Batı’dan görüntüde kopar. Gönül bağı kopmaz.
Trump’tan yüz bulamazsa, AB üye yapmazsa birkaç senede gönül bağı da kopar. Rus uydusuna döner.
Rusya, Ukrayna’da tuttuğu toprakları tutmaya devam eder. Yaptırımlardan kurtulamaz.
Müzakerelerde Trump, Avrupa’daki partnerlerine danışmaz. E-mail bile atmaz.
Demokratlar kızar. Kızdıklarıyla kalır.
Avrupalılar kızar. Kızdıklarıyla kalır.
Putin şu sonucu çıkarır:
Serengeti yasaları geçerli. Ekonomik ambargoya katlanabilirsem ikinci bir savaş da çıkarabilirim.
Harris
Ukrayna’ya askeri yardıma devam eder.
Senato’da Cumhuriyetçi çoğunluk olursa, Amerikan yardımlarının Ukrayna’ya gitmesi aksar.
Ukrayna’ya Rusya içindeki askeri hedefleri vurmasına izin verir.
Kısa vadede Ukrayna’nın NATO üyeliğini onaylayıp Rusya’yı daha da azdırmaz.
Rusya, askeriyesine her ay 10-11 milyar dolar harcıyor.
Ukrayna her ay 5 milyar dolar harcıyor.
Bu para Ukrayna’ya şimdiye kadar verildi. Harris vermeye devam eder. Savaş Ukrayna’ya para verildiği müddetçe bitmez.
Uzak Doğu
Trump
Tayvan’a, Japonya’ya, Güney Kore’ye kendi başının çaresine bak der.
Çin, Tayvan’a saldırırsa naparsanız yapın çeker.
Pasifik’teki Amerikan ittifaklarını hiç sallamaz.
Tosuncuk Kim Jong Un, Güney Kore’ye girerse napalım kader diye çıkışır.
Çin’i yüksek gümrük vergileriyle bunaltır.
İhracat kontrolleriyle, ticari baskıyla köşeye sıkıştırır.
Avrupalılar dahil tüm ortaklarına Çin’le ticareti kes baskısı yapar.
Yüksek gümrük vergileri ABD ekonomisine de müttefiklerinkine de zarar verir.
Çin, Batı pazarlarını kaybederse ürünlerini çöpe döker. ABD’ye karşı hırçınlaşır.
Harris
Hem Tayvan’a desteği artırır hem pekmezim dökülmesin diyip, Çin’le diyalogu artırır.
Çin, Tayvan’a saldırırsa, naparsanız yapın demez.
Tayvan’a silah ve para yardımı yapar ama bunlar fayda etmez. ABD, Tayvan için Çin’le savaşmaz.
Tosuncuk Kim Jong Un, Güney Kore’ye girerse napalım kader demez. Silah ve para yardımı yapar. Güney Kore’ye o savaşı kaybettirmez.
Biden dönemindeki teknoloji ihraç kontrolleri devam eder. Çin’e çip satmaz, sattırmaz.
Avustralya-İngiltere’yle, Japonya-Güney Kore’yle, Japonya-Filipinlerle üçlü ittifakları korur.
Japonya, Avustralya, Hindistan’la kurulan güvenlik mimarisine sahip çıkar.
Orta Doğu
Trump
Lübnan ve Gazze operasyonları için İsrail’e açık çek verir.
İran üzerinde muazzam bir baskı politikasına başlar.
Damadın Abraham Anlaşmaları’na kaldığı yerden devam eder.
Yani Suudi Arabistan’la İsrail’i barıştırma, normalleştirme işine asılır.
İran’la savaş istemez. Zorunda kalırsa savaşır.
Kamala
Kamera önünde yapma İsrail, etme çocum der.
Kamera arkasında silah yardımına devam eder.
İsrail’in İran vekilleriyle kapışmasını teşvik eder.
Gazze’de Hamas, Yemen’de Husi’ler, Lübnan’da Hizbullah’la savaşa devam der.
İsrail-Suudi normalleşmesini önemser.
Hatta bunun olması için Suudi’lere teşvik primi verir.
Bu prim nükleer teknolojide yardım, güvenlik garantisi olur.
Filistinlilerin de hakları olduğunu ifade eder.
Ölmemeleri gerektiğini, bir Filistin devleti olması gerektiğini söyler. Ama sadece söyler. Yapmaz.
İran’la Körfez ülkeleri arasındaki yumuşama sürecini destekler.
İran’la savaş istemez. Zorunda kalırsa savaşır.