GİTTİĞİN YER VAN OLAYDI

Güneşin kenti Van’a güneşle gidip karla döndüm. İki günlük zaman diliminde değişik mevsimler yaşadım. Güneş burada çok parlak deyince, kışın bile güneş gözlüğü kullanıyoruz demezler mi?
Hasret Gültekin’in türküsü dilime düştü:
“Gün olaydı tan olaydı
Gittiğin yer Van olaydı
Yattığın yer han olaydı oy oy
Gün dolandı dağı taşı
Dinmiyor gözümün yaşı”
Gittiğim yer güzelim Van’dı. Bu kadim kentin tarihini, doğasını, insanını öğrenelim, görelim, tanıyalım, güzel insan yüzlerinde molalar verip doyumsuz söyleşiler yapıp gönül meclisimize alalım.
Vanlı dostum ressam Haydar Ekinek’in halatlı kadın tablolarından, kadın hakları savunucusu, Van’ın Kadın Sesi, aktivist Zozan Özgökçe’ye uzandım. Alanda Zozan Özgökçe ve gazeteci Osman Nuri Yıldız’ı görünce sevinçten onlarla, Van’ı kucakladım…
Van’ın kalbine dokunmak istiyorum…
Duydum ki Urartular döneminde Van’ın ismi Tuşba olarak söyleniyor. Tuşba’nın anlamı ise güneşin kenti… Anadolu kentlerinin göze çarpan özelliği oldukça eski bir tarihe ve geçmişe sahip olmalarıdır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin sınır kenti Van tarih boyunca birçok uygarlığa beşiklik yapan kadim bir kenttir.
M.Ö. IX. yüzyılda kurulan Urartu Krallığına Tuşba adı ile başkentlik yapan kentin, sınır komşusu İran olduğu için stratejik bir öneme sahip olmuştur. Osmanlı döneminde Van sorunlu sınır kentlerinden biri olmuştur.
Büyülü bu kenti deprem öyle yaralamış ki hem kentte hem de insanların yüreklerinde derin faylar oluşmuş. Buna karşın Van Gölü’ne bakınca küçük bir deniz, Hüzünlü aşkın Aktamar Adası’na, Edremit’ine, Erciş’ine, Ercişli Emrah’ın radyolarda çalan türkülerine, her mevsim farklı manzara sunan Muradiye Şelalesine, Muradiye, Bend-i Mahi Çayının kuvvetli akış gücünden dolayı görkemine vurgun Vanlılar, yaralarını sarıp kenti onararak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Tüm sınır kentlerinde olduğu gibi Van’da da görkemi ile ayakta kalan kale, köprüler, tarihi binalar bizi geçmişin büyülü yolculuğuna çıkarıyor.
Van kalesinin eteğindeki Van Müzesi, Van’a hem turizm hem tarihi kökler hem de kültürel zenginlikler katan muhteşem bir yapı. Müzeyi gezince Van ne çok halklara, uygarlıklara, kültürel zenginliklere ev sahipliği yaptığını müzeden çıkınca daha derinden duyumsuyor insan.
Gezdiğim müzede aklım halının muhteşem kırmızısında, kilimin deseninde ve Urartu takılarında kaldı. Urartu takıları arasında biçim ve bezeme bakımından küpeler tunç, altın, gümüş ve kurşundan yapılmış. Küpeler halka, hilal ve sandal formlular ile sarkaçlardan tutturulan motiflerden oluşuyor. İz bırakan aslan başlı bileziklerin asırlar boyu taklidi yapılıyor… Tarih boyu takılar kadınların güzelliğine güzellik katan, kadınlara yoldaşlık yapan, kadınlar da onlara gözü gibi bakan ve tanıtan olmuşlar.
Kent kültüründen yoksun yerel yöneticiler kentinin tarihi dokusunu korumak bir yana, kente adeta ihanet etmişler.
Van halkı depremlerden, çatışmalardan, bilimsellikten, sanattan, çağdaş demokrasiden uzak kısır siyasi bakış ve söylemlerden, ekonomik krizden o kadar yorgun ki ruhunu sanatla tazelemeye başvuruyor. Van Edebiyat Mahfili’nin söyleşi ve imza gününe gittiğim Van’ın tatları, kültürel güzellikleri, tarihi dokusunun büyüsü kültür ve sanat söyleşimize de yansıdı. Sanata tutkulu kitapseverlerle buluşmak bizi de tazeledi. Dengbej Hozan Filit’in stranı büyüsüyle kitaplar imzalandı…
Van bana dedi ki “Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yere görünme” misali koş Yaşar koş!
Vanlılarla demir ve beton değil gönül diliyle ölümsüz sanatsal, kültürel köprüler kurduk…
Ercişli Emrah’ın dediği gibi:
“Katar katar olmuş giden turnalar
Sizler bilirsiniz hallerimizi”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi