Aytuna Tosunoglu
EZAN İNMEZ BAYRAK DURMAZ TOGG SUSMAZ
Yok, yanlış oldu.
Doğrusunu bilenler söylesin.
Ne zaman televizyonda bir programa çıksa tedirgin oluyorum. Neden tedirgin olduğumu anlatmaya çalışayım. Duruşunda, konuşurken ellerini kullanışında, sesinin tonunda, cümlelerini yarıda kesip susarken karşısındakinin gözlerinin içine bakmasında kocaman anlamlar var. Gibi geliyor, bana. Söyledikleri sustuklarının binde biri, gibi de geliyor bana. Böyle yaparak benim bilmediğim, kim ya da kimler olduğu hakkında sadece tahmin yürütebileceğim birilerine cehennemi hatırlatıyor, desem… Hesap gününü işaret ediyor, desem… Geri ödemeleri nasıl biriktirdiğinin çetelesini tutuyor, desem…
Kol manşetlerinde kocaman bir şey saklıyor, gibi. Ya da ona “yapılanlar” karşısında empati duygum böyle düşünmeme neden oluyor. Ne yapıldığını sezinlesem bile bir şey bilmediğim için ayrıca tedirginim. Nihal Olçok’tan bahsediyorum. 15 Temmuz 2016 gecesi Boğaziçi Köprüsü üzerinde oğlunu ve eski eşini kaybeden Nihal Olçok’tan. Kendisinden haberdar oluşum medya sayesindedir. Bu kadarlık bir “tanıma” ile hakkında bir şeyler yazmak istemem sadece onu ekranda gördüğüm anda etrafını çevreleyen mistisizm ve/veya pek çoklarının dediği gibi bozuk psikolojisi. Öyle mi, gerçekten… Yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışırken uğradığı iki durak gibi de düşünebiliriz.
Peki ama Nihal Olçok’un seslendirdiği sorular? Onlarda ne tasavvuf ne mistik bir durum ne de içsel deneyimler sonucu ortaya çıkan bir trans hali var. Açıklayıcı bağlamlara bile ihtiyaç yok. Kendisinin anlattığına göre, oğlu ve eski eşi köprü üzerinde öldürüldükten ve acı haber kendisine ulaştırıldıktan sonra köprüye gitmek istemiş. Götürmüşler. Gittiğinde köprünün yıkanmış (bildiğiniz foşur foşur yıkama işte) olduğunu görmüş. Sorularından bir tanesi sanıyorum, “neden yıkadınız?” Sizin aklınıza daha fazla benzer durum gelebilir ama bendeniz bir tanesini hatırlatayım; Uğur Mumcu arabasına konan bomba ile katledildiğinde olay yerini apar topar süpüren ve yıkayan bir ekip vardı. Adli tıp hakkında minicik bilgisi olan biri bile “olay yeri inceleme” işini bitirmeden böyle şeylerin olmayacağını söyler.
Televizyonda yayınlanan programda o gece Beylerbeyi’nden kurşun topladıklarını söyledi, Nihal Olçok. Ne anlama geliyor bu? Ayrıca, ölmeden az önce oğlunun, babasının vurulup yere düşmesinden sonra onun bulunduğu tarafa doğru koşarken tek kurşunla vurulup öldüğünü de söyledi. Birileri onların orada olacağını biliyor muydu? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakın olduğu bilinen baba ve oğlu neden öldürüldü? Köprüde o gece 34 insan öldürüldü. Bunların arasında askerler yok…
Nihal Olçok’un dile getirmediği, sadece muhatabına sormak istediği sorular olduğunu hepimiz kendisinden duyduk. Neden sorularının muhatabıyla bir araya getirilmediğini de ben sorayım. Sahi, neden?
Konuyla ilgili ara ara da olsa yazılar yazan, röportajlar yapan gerçek gazeteciler var, biliyorum. Tanrının varlığını bilinç seviyesine yükseltmiş bir kadının, Nihal Olçok’un, O’nun verdiği akıl ile sorduğu sorulara cevap bulamamasından sadece bendeniz rahatsız değil, onu da biliyorum.
Bir kadının ahını almayacaktınız.
Cumartesi Anneleri’nde kaç kadın var…
Korkun, bence.