Aytuna Tosunoglu
“Zoon Politikon”
Bu bir kavram.
Zoon politikon. İngilizcesi, “political animal”.
İnsanın doğası gereği politik hayvan olduğunu ifade eden ilk felsefecidir, Aristo. Yazımın başlığını “politik hayvan” koysaydım, ilk kelimeyi görmezden gelip ikincisinden taşıyamayacağı ağırlıkta anlamlar çıkartanlarımız olabilirdi. Olmasın. Takılmayınız oralara.
Doğasında Var
Bizler diğer hayvanlardan farklı olarak rasyonel düşünce yetisine sahip olduğumuzu ve bu nedenle etik ve politik düzen kurma becerimizin olduğunu Aristo’dan beri söyleriz. Bireylerin toplum içinde organize olması, yasa yapması ve yönetim kuralları koyması doğasının bir gereğidir. Politik hayvan olmak demek, bireyin kendi çıkarlarının yanı sıra, toplumsal sorumlulukları ve toplumun refahını da gözetmesi gerektiği anlamına gelir. Toplumun kolektif çıkarlarını savunan politik hayvanlar olarak aramızda kendini iyiye ve etik olana adamış olanlarımızı yönetime/iktidara getirme yolunda hatalar yapageldik. Buradan sonrası için de hata yapmayacağımızın bir garantisi yok. Olamaz da.
Aristo sayesinde biliriz ki, insan toplumsal bir varlıktır. Birey kendisini ve gerçek potansiyelini bir toplum içindeyse, geliştirebilir. Bu düşünce bireyin yalnızca bireysel çıkarlarını değil, aynı zamanda toplumsal çıkarları da gözetmesi gerektiğine vurgu yapar. Politik hayvan kavramı, bireyin doğası gereği politik eylemlerde bulunduğu ve topluma katılarak bu yapıyı şekillendirdiği düşüncesine dayanır.
İyiliğe Üç Kurşun
Örneğin, 1869 doğumlu Mahatma Gandhi, “politik hayvan” kavramının somut bir örneği olarak kişisel hayatını toplumun çıkarı için feda eden bir aktivist ve liderdi. Gandhi, hayatının sonuna doğru şahit olduğu Hindu ve Müslümanlar arasında ivme kazanan dini çatışmalar nedeniyle hayal kırıklığı yaşarken diğer yandan toplumu birleştirme çabası içindeydi. 1948 yılında ibadet etmeye giderken kalabalığın arasından sıyrılıp gelen Hindu milliyetçisi bir adam tarafından üç kurşunla öldürüldü. Yaşarken her ne kadar düşüncelerinin (ve uygulamalarının) bir “Gandhizm”e dönüşmemesini söylediyse de bugün daha ziyade siyasi bir inanç, ekonomik bir doktrin, dini bir bakış açısı, ahlaki bir emir ve özellikle insancıl bir dünya görüşü olarak toplumları etkilediğini biliyoruz. Farkındaysanız, hakkında okumalar yaptıysanız, Gandhi’nin çabasının bilgeliği sistemleştirmeye yönelik olmadığını ama toplumu dönüştürmeye yönelik bir çaba içinde olduğunu ve insan doğasının iyiliğine olan ölümsüz inancına dayandırdığını görürsünüz. O bir politik hayvan mıydı… Evet.
Kötülük
Başka örnekler ararsanız, “bana değmiyor” demeden ve bir Mirket gibi, yani arada gözlem yapmak için ayağa dikilerek keskin gözlerle etrafınıza bakabilirsiniz. İktidarını korumak için aslında aralarında sizin de olduğunuz halka, topluma baskıcı bir rejim uygulayan biri ya da birileri var mı? Toplumsal fayda, kamu yararı sağlama sorumluluğunu taşıması gerekirken tam tersi uygulamalar içinde mi birileri? Halkın fakirleşmesine ve ülkenin ekonomik çöküşüne sebep olan politikalar mı uyguluyor? Biri ya da birileri halkın ihtiyaçlarını görmezden mi geliyor yoksa? Politik hayvan kavramını kötüye kullanan birileri?
Karanlık İçinden Işık
Biri vardı.
Her zaman prensiplere bağlı kalan…
Ülkesini, halkını her şeyin üstünde tutan. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında hak ettiği yeri almasını sağlayan…
Halkına özgüven duygusunu veren…
Umut denen şeyin uyanıkken görülen bir rüya olduğunu ispat eden… Geleceğin acılarla değil umutlarla şekillenebileceğini gösteren…
Modern, laik, özgür ve bağımsız Türkiye’nin atası. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.
Bir “zoon politikon”…
Ruhun Şad Olsun.
Senden sonra işler kademe kademe sarpa sardı, Büyük Atatürk.
---------0----------