Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Birdenbire Çökmek

Durum Tespiti:
Bir: Yukarıda filler tepişiyor, aşağıda çimler eziliyor. Ezilen, ölen, bebek/ çocuk /kadın öldürülen, terör saldırısıyla şehit olan, sakat kalan, halktır.
İki: Bu iktidar hiçbir şeyi yönetememektedir.
Üç: Muhalefet partisinin ya da partilerinin bir araya gelip erken seçim konusunda harekete geçmesi gerekliliktir.
Dört: İlk üç maddeden başka madde yoktur.
O zaman şu kolapsoloji denen şeye bakalım, beraber…

SÜRDÜREMEYECEĞİZ
Bizimki gibi toplumları yönetmek için iktidar olanların yarattığı karmaşıklığın sürdürülebilir olmadığını görmemiz lazım. Üstelik ortaya çıkan sorunları çözmek için giderek daha fazla karmaşıklık geliştirdiler. Karmaşıklığı çözmeye çalışmak bir yana, erkin ne dediğini ne yaptığını anlamıyoruz bile. Halkın cebindeki para emildikçe ve iktidarın kendine ve çevresine daha fazla kaynak ayırdıkça her ek bütçe bir öncekinden daha da az fayda sağlar diyor, konunun uzmanları. Bu olgunun zamanla sürdürülemez bir yük, bir ekonomik yük oluşturacağını idrak etmek çok mu zor…

FAKTÖRLER
Toplumların çöküşünü yalnızca çevresel faktörlere, ahlaki çöküşe ve/veya dış güçlere bağlamak bizimki gibi toplumlar için yetersiz kalabilir. Ayrıca durumun kendisini basitleştirdiği için özü görmeye engel teşkil edebilir. Erkin ve etrafındakilerin maliyeti giderek yükselirken tümden kollaps (çöküş) yaşamak yanı başımızda duruyor.

FİNANSE ETTİKLERİMİZ
Joseph Tainter’in 1988 yılında yazdığı “Karmaşık Toplumların Çöküşü” kitabında Roma İmparatorluğunu yakından incelemiş. Mealen, imparatorluk genişledikçe sınır savunmalarını, bürokratik sistemleri ve sosyal yardım programlarını sürdürme maliyetlerinin önemli ölçüde arttığını belirtiyor. Bizde sınır genişlemiyor ancak nüfus, sınırların açık olması nedeniyle kontrolsüz bir biçimde artıyor. Bürokratik sistemler deyince o sistemleri döndüren yanı sıra bazısı evinde yatan toplam 5.238.424 memur beslemekteyiz. İktidarın sosyal yardım adı altında ne miktarda oy devşirdiğini kamu araştırmaları yapan kuruluşların grafiklerinde görmek mümkün. Sosyal yardımları da biz -halk- finanse ediyoruz, üstelik.

NEREYE KADAR
Hal böyle olunca, maliyet artışı kaçınılmaz. Ölmeyip sağ kalanlar için bu durum sürdürülebilir değildir. Artan maliyetler üretilen gelirle sürdürülemiyor ve işin kötüsü bunu planlayanlar, uygulayanlar da biliyor. Çöküşe doğru gitmekteyiz, cümlesi geçerliliği olan bir cümledir, burada. Halk olarak ne kadar savunmasız olduğumuzu, elimizde birlik olmaktan başka bir “silahımızın” olmadığını kavrama sorumluluğumuz var. Kendi hayatımızdan vazgeçsek bile doğurduğumuz, doğurmadığımız çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği şu anda bizlerin yapabileceklerinin bilincinde olmakta yatıyor. Bu bilinçten vazgeçmek, bilinci görmezden gelmek mümkün mü?

BİR ÖRNEK
Venezuela’ya ne olduğunu hatırlatmak isterim. Ülke, 2010'ların başından itibaren petrol gelirlerine aşırı bağımlılığı ve kötü yönetim nedeniyle derin bir ekonomik çöküş yaşadı. Hiperenflasyon, gıda ve ilaç kıtlığı, elektrik kesintileri ve temel hizmetlerin çökmüş olması, Venezuela'yı kolapsoloji (aniden çökme) teorisinin ekonomik ve sosyal krizlerle nasıl tetiklenebileceğini gösteren somut bir örnek haline getirdi. Ülkenin sağlık sistemi çöktü, milyonlarca insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

AYAN BEYAN
Bu yazının amacı çöküşü öngörmek değildir. İnsan dayanıklılığının, özellikle bu toprakların insanının dayanıklılığının göz ardı edilmemesi gerekir. Kırılganlığın tek adam yönetiminde olduğu, sadece son olaylar göz önüne alındığında bile açıkça görülmektedir. Dönüştürücü değişim halkın elindeki gücü idrak etmesiyle başlayacaktır.

Hayatın doğal bir parçası olarak bir araya gelmek ve hep birlikte durmak bu toprakların olmazsa olmazı. İçinde barış geçen bütün cümlelere sahip çıkılmalı, bunu anlıyoruz. Ancak, barış ne dediği belli olmayan, uçtan uca uçarak söylediklerinin sorumluluğunu almayan bir iktidarla sağlanmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45