Lezzet, kültür ve hikâye ile yaratılan deneyim

Gastronomi dünyasında yenilikçi konseptleri ve farklı mutfak kültürlerini buluşturan SWOT Hospitality, Antalya’dan başlayıp Dubai’ye uzanan hikâyesini şimdi İstanbul’a taşımaya hazırlanıyor. Bünyesinde Yunan mutfağı konseptli Mykorini, Ortadoğu esintilerini sunan Asil ve Latin Amerika’dan esinlenen Ava gibi birbirinden ilginç restoranları barındıran bu marka, misafirlerine yalnızca bir yemek deneyimi değil, bir yaşam tarzı sunuyor.

Geçtiğimiz hafta Antalya’da SWOT Hospitality CEO’su Mouhamad Hadla ev sahipliğinde restoranlarını deneyimleme fırsatı buldum. Farklı restoranlarda gerçekleştirdiğimiz tadımlar; yalnızca lezzet değil, atmosfer ve kültür deneyimi açısından da oldukça etkileyiciydi.

Kurum vizyonunu en iyi yansıtan mekânlardan biri olan Asil, Türk, Lübnan ve Fas mutfaklarının bir birleşimi. Trüflü humus, Lübnan usulü çiğ köfte ve muhammara gibi tanıdık lezzetlerin ustalıkla yorumlandığını söyleyebilirim. Fish tajin ve Marakeş kuskusu gibi farklı coğrafyaların öne çıkan tatları, sofrayı kültürel bir mozaiğe dönüştürüyor. Antalya’da yaşadığım deneyim, eğer açılmasına karar verilirse Asil’in İstanbul’un zengin yemek kültürüne mükemmel uyum sağlayacağını gösteriyor.

Nemo, The Land of Legends’ta su altı dünyasının büyüleyici manzaraları eşliğinde sunulan modern Avrasya mutfağıyla tam bir görsel şölen sunuyor. Şef Jose Diez Lino’nun dokunuşları, modern Avrupa deniz ürünlerini Pan-Asya tatlarıyla harmanlayan bir lezzet paleti yaratmış. Buradaki tadımda en çok etkilendiğim detay, yemeklerin hazırlanışındaki estetik ve tatların dengeli birleşimiydi.

Sıcacık bir İtalyan rüzgarı estiren Piazzetta Italiana, samimi atmosferi ve taze, mevsimsel malzemelerle hazırlanan yemekleriyle adeta bir İtalyan sofrasına oturmuşsunuz hissi veriyor. Şef Hamzah Hatimi’nin elinden çıkan, İtalya’dan getirilen malzemelerle hazırlanan yemekler, modern trendlere de göz kırpıyor.

Öte yandan Mart 2025’te İstanbul’da açılacak olan Mykorini, Yunan mutfağını Ege’nin ruhuyla harmanlayan bir deneyim sunuyor. Tirokafteri ve Santorini favası gibi mezeler, Yunan mutfağının özgün tatlarını modern bir yaklaşımla yansıtıyor. Özellikle karamelize soğan ve kapariyle taçlandırılan musakka, klasik bir tarife getirilen yenilikçi bir yorumu yansıtıyor. Mykorini’nin, Marmara’nın ritmine Ege’nin huzurunu taşıyacağına eminim.

Ava, The Land of Legends’ta Latin Amerika’nın egzotik lezzetlerini ve enerjik ruhunu Antalya’ya taşıyor. Şef Luciano Carobini’nin önderliğindeki mutfağı, Arjantin bifteğinden Peru cevichesine kadar zengin bir tat yelpazesi sunarken, canlı tango ve salsa performansları mekana benzersiz bir atmosfer katıyor. Hem lezzet hem de coşkusuyla Ava, yemek deneyimini kültürel bir kutlamaya dönüştürüyor ve İstanbul için şimdiden büyük bir heyecan vaat ediyor.

Antalya’da geçirdiğim süre boyunca SWOT Hospitality’nin gastronomiye olan yaklaşımını yalnızca lezzet değil, kültürel bir bütünlük olarak ele aldığını gözlemledim.

SANAT VE LEZZETİN KESİŞİM NOKTASI

Etiler’in simgelerinden biri haline gelen Harvard Café, 1996’dan bu yana yalnızca bir restoran değil, aynı zamanda bir yaşam alanı olma iddiasını sürdürüyor. Modern ve sıcak dokunuşlarla yenilenen dekorasyonu, mekâna bambaşka bir hava kazandırmış. Ana bahçesi, kış bahçesi ve samimi iç mekân tasarımıyla dört farklı atmosfer sunan Harvard Café, konumunun sağladığı avantajla şehir karmaşasından uzak, ama bir o kadar da kolay erişilebilir bir nokta olarak dikkat çekiyor.

Harvard Café’nin duvarlarında, çağdaş Türk sanatının önemli isimlerinden Salih Turan ve Muzaffer Akyol gibi sanatçıların özel olarak seçilmiş eserleri yer alıyor. Bu yaklaşım, mekânı bir sanat galerisi hissiyle zenginleştirirken misafirlere kültürel bir deneyim yaşama fırsatı tanıyor. Yenilenen menü ve dekorasyon, restoranın klasikleşen mirasına modern bir soluk getirirken, her detayda estetik ve fonksiyonelliğin buluştuğu görülüyor.

Şef Tolga Atalay ve ekibinin danışmanlığında oluşturulan yeni menü, detaylara verilen önemi hissettiriyor. Menüde yer alan “Simitli Özel Kelle Çorbası”, beklenmedik malzemelerin uyumunu sergilerken, damakta bıraktığı zengin aromalarıyla klasiklere meydan okuyor. “Mühürlenmiş Ton Balıklı Nisuaz Salata” ise ferahlık ve rafine tatlar arayanlar için mükemmel bir tercih. Bu iki lezzetin ardından deneyimlediğim “Dana Güngörmeze Sarılmış Kuzu Karski”nin derin ve dengeli tatları, menünün selektif hazırlanışının bir diğer göstergesiydi. Harvard Café’nin menüsündeki kalıcı yıldızlarından biri olan “Café de Paris Soslu Dana Bonfile” ise yıllara meydan okuyan lezzetini halen koruyor.

Yeni menünün tatlılar bölümünde yer alan Cicibebe dondurma ile servis edilen “Elmalı, Pazılı ve Cevizli Tart” tatlı severler için vazgeçilmez bir seçim. Hafif tatlılık seviyesi, dengeli malzeme uyumu ve dokusuyla bu tatlı, mekânın iddialı menüsünü başarılı bir şekilde taçlandırıyor.

Yenilenen Harvard Café, yalnızca damaklara hitap eden bir lezzet durağı değil, aynı zamanda görsel ve ruhsal bir ziyafet sunan bir yaşam alanı. Dekorasyonu, sanatla buluşan atmosferi ve zengin menüsüyle yenilenen Harvard Café, 30 yıldır olduğu gibi İstanbul’un gastronomi sahnesinde kendine özel bir yer edinmeye devam ediyor.

7 ÖNERİ / 7 YORUM

BORİS’İN YERİ – KUMKAPI

Sokağa attığı birkaç masada hizmet veren mekânın alametifarikası bal ile servis ettikleri enfes kaymakları.

MUNCHİES – MODA

Pancake deyince ilk akla gelen mekânların başında geliyor.

MOMO BEBEKÖY – BEBEK

İstanbul Boğazı’na tepeden bakan manzarasıyla güzel bir brunch için istenilen her şeyi sunuyor.

NOİR – SUADİYE

Modern tasarımı ve sofistike sunumlarıyla brunch keyfini bir üst seviyeye taşıyor.

Bİ NEVİ DELİ – ETİLER

2014 yılından bu yana bitkisel bazlı yiyecekleri sevenleriyle buluşturuyor.

ETHİQUE PLANT-BASED – GÖZTEPE