Aytuna Tosunoglu
ÇOK SORMAYIN
Bu işlerden anladığımızı söyleyemeyiz.
Anlamasak da aklımıza gelen soruları sormak durumundayız. Özellikle ülke meselelerinde önümüze konanı hiçbir zaman olduğu gibi kabul edememe, sürekli sorgulama, bilgiyi farklı kaynaklardan araştırma, okuma hastalığı var, bizde. Bir bilene sormaktan da geri durmayız. Bu hal iyi bir şey mi, derseniz hiç sanmam. Hele bir de kadınsanız! Nasıl bir mücadele içindesiniz öyle! Anlatılanı, algı merkezine konanı havada kapıvermek varken, sırtını sıcak duvara dayayıp kahve höpürdeterek “böyle iyi” demek varken… Heyhat. Bu topraklarda doğmuşuz. Kendimize acımanın, güce teslim olmanın esamisi okunmaz bizde.
Kürt yurttaşlarla, daha doğrusu onlar adına hak, hukuk ve adalet arayan paydaşlarla yeniden bir barış arayışı havası yaratıldı. Zamanlaması doğru mudur, manidar mıdır bilemiyoruz. Ancak baştan söylemek bir borçtur: İnsanın ana dilinde eğitim alması bir haktır. Kürt yurttaşlara yapılan ayrımcılığın sonlanması ve dahi bütün “ötekilere” yapılan ayrımcılığın sonlanması yolunda elini uzatanların eli tutulur, tutulmalıdır. Bir özeleştiri olarak, 30-40 yıl önce uzatılmış olsaydı o el, şimdiye birlikte ve daha güçlü dikilmez miydik emperyalizmin karşısında? Biz birbirimizi öldürürken emperyalist ülkeler biraz daha, biraz daha ve biraz daha yanaşmadı mı hükümetlerimize…
İktidar partisi ve ortağı geçmiş “barış” deneyimine ne kadar bakıyor, irdeliyor bilmiyoruz. Onların bir sonraki genel seçimlerde de iktidarı kazanmak gibi temel bir nedeni var. Onların, Amerika Birleşik Devletleri’nin politikalarına karşıymış gibi ama değil, İsrail’in yayılmacı ve acımasız politikalarına karşıymış gibi ama değil gibi yapma yeteneği, Allah vergisi! Peki, ana muhalefet partisinin bu yeni dalga hareketlenmede ne yaptığı neden pek anlaşılmıyor? “Kürtlerle Türkleri eşitleyeceğimiz politikalarımız var bizim, dağdaki Kürtleri silah bırakma konusunda ikna edeceğimiz şu düşüncelerimiz, şu imkanlarımız var” diye ciddi ve bağlayıcı bir doküman hazırlamışlar mı, mesela? “O nedenle siz şimdi iktidar partisinin hareket ve söylemlerine bir kez daha kanmayın, bizim iktidarımızda anayasa güvencesi altına alacağımız şunlar şunlar olacak” diye bağlayıcı metinler hazırlamışlar mı? Meramlarını Kürt STK’lara, halkına anlatmışlar mı? Geri bildirim almışlar mı? Varsa yoksa, “bizim Kürt Raporu’muz var, kimse hazırlamayı düşünmezken biz hazırladık, deyicilerinden başkasını görmedik şimdiye kadar. Raporlar eskir. Çünkü sosyoloji değişir.
Biz sormaktan yorulmuyoruz. Aklımıza yine geliyor, Orgeneral Eşref Bitlis’in içinde olduğu helikopter otuz küsur yıl önce neden düştü? Düşme nedeni hala kesin olarak açıklanamamış. Açılan davalar da zaman aşımına uğramış, gitmiş. Yıl, 1992. Orgeneral Bitlis’in en üst makama verdiği raporda dağdaki terör hareketinin bizzat ABD tarafından desteklendiğinin, silah ve mühimmatın yanı sıra kıyafet ve yiyecek yardımlarının yapıldığını gösteren delillerin olduğunu ortaya koymuş, derler (konuyla ilgili bir kitap yazılmıştı ayrıca bir gazetecinin kazaya dair araştırma kitabı da basıldı). Orgeneral Eşref Bitlis raporda, PKK’nın emperyalist ülkelerin desteği ile bir Kürdistan devleti kurma amacında olabileceğini öngörmekteydi. Karşılığında önerdiği barışçıl “bölgesel iş birliği” idi ve PKK hariç tüm Kürt tarafları kapsamaktaydı. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal bu raporu ABD’li muhatabına hiç kıvırmadan vermiş, derler.
Burada duralım ve soralım.
Acaba ABD, Orgeneral Bitlis’i uzun vadeli ve tıkır tıkır işleyen planlarının arasına çomak sokan biri olarak gördü ve öldürdü mü? Soralım, Bitlis ölmeseydi ne olurdu? Dönemin ABD ve Avrupa basını sürekli olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alarak “Türk ordusu hizadan çıktı” vs vs yorumları yapıyordu. Yıl 1993. Ordunun hizaya çekilmesine 14 yıl kalmış yani.
Bir soru daha; yukarıdaki bilgilere dayanarak, PKK hala Amerika Birleşik Devletleri’nden yardım/destek alıyorsa nihai amaç ne? Türkiye sınırları içinde bir Kürt özerk bölgesi mi? “Birlikte daha güçlüyüz, buradan aşağılara da ineriz beraber” şeklinde bir yayılmacılığın hayalini mi kuruyorlar, kurduruyorlar acaba…
Ama dedim size, bu işlerden anlamayız diye…