Çünkü futbol, fena halde hayata benzer

Değerli Gazete Pencere okurları; bugünden itibaren her Cuma günü, haftanın Süper Lig maçlarının röntgenini çekeceğiz. Bu sayfa, kuşkusuz, iddia sayfası değil. İşimiz, sadece futbolu anlatmak… Cuma günleri bu sayfada, futbolun entelektüel yanını da aktarmaya çalışacağız. Çünkü futbol, fena halde hayata benzer. Şöyle bir düşünün; 3-5-2, 4-4-3, 4-1-4-1, 4-4-2 gibi taktiksel dizilişler vardır futbolda. Yaşam da böyle değil mi? Taktiksel varyasyonla çıkmaz mıyız her güne? Ya da bazısı daha düzdür: “Arkadaş, ben kendi oyunumu, rakibe kabul ettireceğim.” demez mi duruşuyla?

Sağdan sola, geriye öne atılan paslardır aslında, hayat.. Yardımlaşmadır. Özveridir. Cesarettir. Drogba, Sneijder gibi yıldızların olduğu takıma, Sabri gibi “cesur yüreklinin” kaptan çıkmasıdır. Belki yıldız değildir o ama sizi siz yapan değerdir, birleştiricidir, uhu’dur.

İleriye atılacak topa giderken, ofsayt’ta kalmamaktır hayat. Fuleli koşudur, çabuk ama zamanında… Rakibi ofsayt’a düşürmektir, risktir. Ya da bazıları için sarkık liberolu, garantici sistemdir.

Sürprizlerle doludur hayat. Son saniyede gelen goller gibi sürprizlerle güzeldir, ya da son saniyede yenilen goller gibi üzüntülü…

Oyunu okumadır hayat, gerektiğinde taktik değiştirebilmektir, eğilip bükülmeden… Ya da saha dışından oyunu daha iyi okuyan bir dost sesine kulak verip, önlem alabilmektir…

“OYNAAAAAAAAAA, AVANTAJJJJJJJJJJ” diye gelen bir sesle, yapılan faule rağmen, sonuca gidebilmektir hayat, pozisyonu değerlendirebilmektir…

Tam gole giderken, rakibinizin sizi bilerek biçmesidir, hayat.

Size zarar verebilecek bir atağı, her türlü riski göze alarak kesmektir hayat. Gerektiğinde kırmızı kart görmeyi göze almaktır…

Net elle oynamayı görmeyen hakemlere karşı verilen mücadeledir hayat. Maç, hakeme rağmen kazanılmalıdır, hakemi de yenmeyi bilmektir.

Ama en kötüsü, gol çizgisi üzerinde zıplayan top gibi olmaktır, ne içeride, ne dışarıda.. Bu çok kötü koyar adama.

BU DA MI GOL DEĞİL!
Bu köşe, futbolun entelektüel köşesi. Bazen bir kitap, bazen bir film ya da futbolla ilgili bir söz bulacaksınız bu köşede. Bu hafta sizlere Üstadım, ağabeyim Atilla Türker’in son kitabını tavsiye edeceğim. Atilla Ağabey’imin, araştırmacı gazetecilik adına, mutlaka okunması gereken kitabının adı ; “Futbolun Arka Bahçesi.” Kulüplerin, yöneticiler ve menajerler aracılığıyla nasıl soyulduğunu belgeleriyle beraber okuyucuya aktarıyor Atilla Ağabey. İnanmakta zorluk çekeceğiniz olayları okurken, ağzınız bir karış açık kalacak. Ben bir gecede bitirdim. Eline, emeğine, yüreğine, cesaretine, kalemine sağlık ağabey.

BEŞİKTAŞ-ÜMRANİYE (PAZAR 17.00)
● Hafta içini puansız kapatan iki takım, Beşiktaş ve Ümraniye.
Hatay mağlubiyeti sonrası Beşiktaş’ta Valerian İsmael dönemi sona erdi. Beşiktaş ile Valerian İsmael beraberliği, bence, zoraki evlilikti. Sergen Yalçın sonrası, Önder Karaveli sezonun bitirilmesi çok daha doğru olurdu. Her ne kadar Fransız Hoca, başarıya aç ve kendini ispatlamak istese de, doku tutmadı. Yeni teknik direktör ile yeni başlangıcın nasıl olacağını merak ediyorum doğrusu. Ümraniye ise, Süper Lig’de, “asansör takım” olmamak için direniyor. Fenerbahçe beraberliği ile sükseli bir başlangıç yapsa da, gerisi gelmedi. Beşiktaş’taki kaotik ortamdan, Ümraniyespor ne kadar yararlanabileceğini hep beraber göreceğiz.

SİVAS- ANTALYA (PAZARTESİ 20.00)
● Sivasspor, Rıza Çalımbay her açıklamasında karalar bağlasa da, ritmini yakaladı bence. Trabzon mağlubiyetinde bile, rakibinden çok üstün oynadı. Şansızlığı, Uğurcan’ın gününde olmasıydı. Avrupa yorgunluğu bu maç için dezavantajı. Antalyaspor’a ne olduğunu bir türlü çözemiyorum doğrusu. Geçen sezonun başarılı takımının, bu sezona kötü başlamasını bir türlü anlayamıyorum. Yağ var, şeker var, usta da var ama helva tatsız… Nuri Şahin’in oynatmaya çalıştığı pozitif futbolu çok beğeniyorum. Umarım bu düşünüşün devamı gelir.

İSTANBULSPOR- FENERBAHÇE (PAZAR 20.00)
● Fatih Tekke, Jorge Jesus’a karşı… İstanbulspor’u seneler sonra Süper Lig’e çıkaran Osman Zeki Korkmaz, Antalya mağlubiyeti sonrası istifa etti. Yerine gelen Fatih Tekke, Osman Zeki Korkmaz’dan önceki teknik direktördü ve onca imkâna rağmen, İstanbulspor’da başarılı olamadı. İstanbulspor Başkanı Ecmel Sarıalioğlu’nu anlamak güç… Fatih Tekke, bu takıma ne başarı kazandırdı ki, şimdi kazandırsın? Dün akşam Rennes ile Avrupa Ligi maçı oynayan Fenerbahçe’nin,( gazete yayına hazırlandığı saatlerde, maç oynanıyordu) tek yumuşak karnı savunmasını çok önde kurması. Takım boyu kısalırken, defans hızlı oyuncularla kurulu olmadığı için, arkada çok açık veriyor. Her maça farklı dizilişlerle ve farklı taktiklerle çıkan Jesus, şu ana kadar haklı çıktı. Bundan sonrasını kestirmek ise çok güç.

KARAGÜMRÜK-GALATASARAY (CUMA 20.00)
● Son iki haftada 5 puan kaybeden Galatasaray, son iki maçından 6 puan çıkartan Karagümrük arasında oynanacak maç, 12. Haftanın açılış maçı olacak. Galatasaray, Alanyaspor maçından ağır hasarla çıktı. 2 puan kaybetmesinin yanı sıra; Boey ve Abdülkerim kırmız kart gördü, Kazımcan sakatladı. Defans hattında oynayan 4 oyuncunun 3’ü kayıp. Özellikle Kazımcan’ın olmayışı, yerli rotasyonu açısından Sarı-Kırmızılı takımı zorlayacak. Karagümrük, Pirlo’ya, Pirlo Karagümrük’e alışmaya başladı. Pirlo, klasik İtalyan futbolu gibi “Catenaccio” –asma kilit demektir- futbolu oynatmıyor. Fenerbahçe, Hatay ve Ümraniye maçlarında da görüldüğü gibi, beklemek yerine ön alan baskısı yapan bir takım Karagümrük. Bu maçta da, Galatasaray karşı beklemeyeceklerini düşünüyorum. Bu maçın sonucunu Okan Buruk belirler. Her ne kadar “şampiyon” unvanlı Teknik Direktör olsa da Buruk, işler sarpa sarınca çözüm bulamıyor. Eğer, Florya’da gezinip duran Fatih Terim hayaletinin prangalarını kırar ve “kendisi” olabilirse, Galatasaray tarihinde adı altın harflerle yazılır.

KONYA-KASIMPAŞA (CUMARTESİ 14.30)
● Geçen haftanın en keyifli maçında, lig liderinden puan almayı başardı Konyaspor. Deplasmandan puanla dönmesine rağmen, özellikle son yarım saat, sahasına hapsoldu. İlhan Palut’un da bu durumdan çok memnun olmadığını düşünüyorum. Kasımpaşa ise, teknik direktör değişikliğine rağmen, oyununu oturtturamadı. Kaybedeceği her puanda, korkulu rüya görmeye bir adım daha yaklaşacak.

ALANYA-GAZİANTEP (CUMARTESİ 20.00)
● Haftanın, en sürprize gebe maçı bence. Francesco Farioli, kale alanı içinden oyun başlatmadığı müddetçe, Alanyaspor’dan korkulur. Son Galatasaray maçının ikinci yarısında değişikliklerle maça ortak oldu genç teknik adam. Keşke biz futbolseverlere, hep bu futbolu seyrettirse…
Gaziantep ise haftayı maç yapmadan geçti. Taraftar ve camia baskısını üzerinde hissetmeyen Erol Bulut, Gaziantep’de iyi işler yapmaya çalışıyor. Deplasmanda kazanılan Konyaspor maçının daha da anlam kazanabilmesi için bu maçta üç puan şart Erol Hoca’ya.

ANKARAGÜCÜ- HATAYSPOR (PAZAR 14.30)
● Bu maçın, haftanın en keyifli maçı olacağını tahmin ediyorum. Hatayspor’u Süper Lig’e çıkaran ve iki sezon boyunca da çok başarılı futbol oynattığını düşündüğüm Ömer Erdoğan, yeni takımı ile Hatayspor’u ağırlayacak. Ömer Hoca imkan verilirse ve futbol felsefesini oturtturabilirse, Ankaragücü’nün futbolu tadından yenmez. Hatayspor’un başına geçerek ateşten gömlek giyen Volkan Demirel, farkını göstermeye başladı. Son Beşiktaş maçında, özellikle ikinci yarı boyunca, oyun olarak da Beşiktaş’ı ezdi. Hatayspor’a karşı açık alanda yakalanan takımların vay haline… Riberio ve Aabid, biraz daha takım oyunu oynadıklarında, sonuç daha farklı olacaktır. Haftanın “6 puanlık” maçını kaçırmayın derim…

KAYSERİ- ADANA DEMİRSPOR (PAZAR 17.00)
● Kayserispor ilginç bir takım. Geçen sezonki kadrosuna göre çok eksiği var, transfer yasağı var ama takır takır top oynuyor… Çağdaş Atan, takımla bütünleşmiş. Thiam, Cardoso, Kolovetsios, Mehsah gibi oyuncuları seyretmek büyük keyif. Takımın tek eksiği, bence, skoru elde edince gereksiz yere kapanması. Bunu Galatasaray maçında yaptı. O maçta geri çekilmeseydi, tarihi bir zafer elde edebilirdi. Kapanmadığı zaman keyifli futbol seyrettiriyor. Adana Demirspor’a ise yan bakılmıyor. Puan kaybettiği maçlarda bile, keyifli bir futbol izletiyor futbolseverlere. Kendini yeniden bulan Belhanda, sol kanadın haşarı çocuğu Onyekuru, Papa Ndiaye, Rodrigues gibi oyuncularla, Demirspor çok tehlikeli. Keyifli bir maç olacağını tahmin ediyorum.

BAŞAKŞEHİR- GİRESUN (PAZARTESİ 20.00)
● Başakşehir’in önündeki en büyük engel, Emre Belözoğlu… Emre Hoca, takımın bekleme takımı yapmadığı her maçta, Başakşehir tadından yenmez. Başakşehir, tipik kontra takımı değil. Rakibine oyununu kabul ettiren bir yapısı var bu takım. Böyle oynadığı zaman başarılı oluyor. Giresunspor, kısıtlı imkânlarla, geçen sezon ligde kaldı. Bu sezon ise biraz sallantılı gidiyor. Eğer transfer döneminde, Borja Sainz gibi iki oyuncu bulabilir ise, korkulu rüya görmezler. Yoksa durumları iç acıcı değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi