Zor da olsa üç puan

Şenol Güneş, teknik direktörlük kariyerinin 1000. maçına çıktı dün akşam. Geride kalan 999 maçta tecrübeli hoca, 518 galibiyet almıştı. Başakşehir karşısında alınacak galibiyet, istatiksel başarıdan çok, bordo mavili takımın lige erken havlu atmaması, psikolojik olarak yarışın içinde kalması açısından büyük önem taşıyordu. Maçın son anlarında da olsa galibiyetin gelmesi, moral açısından çok önemli. “Yine mi beraberlik” nidaları yükselmeden, takımın içinde “ne yapsak kazanamıyoruz” havası oluşmadan, karamsarlığa düşmeden gelen üç puan çok değerli. Trabzonsporlu futbolcular, hem bir parça da olsa kara bulutları dağıttı, hem de Şenol Hocalarına, bininci maç hediyesi vermiş oldular. Bininci maçına çıkan, (ortalama 34 maçlık sezonda yaklaşık 30 senedir Teknik Direktörlük yapan) hocaya işini öğretmek haddim değil. Ama…

GÜNÜN SÜRPRİZİ LUNDSTRAM; STOPER

Şenol Hocayı anlamak bazen güç oluyor. Trabzonspor’un sakatlık belası ile boğuştuğunu (bir takımda bu kadar çok oyuncunun “üstelik antrenmanda” sakatlanmadı da manidar ya… Neyse…) göz ardı etmiyorum elbette. Bazı değişiklikler,” mecbur”. Anlayamadığım şu; gerçek mevkii stoper olan Serdar Saatçi’nin nesi eksik de ön liberodan verim alınamayan – ve hatta bence kadroda dahi olmaması gereken- Lundstram stoper oynuyor? Serdar, Ümit Milli Takımın Norveç maçında ilk on birde başladı. Moralli. Şenol Hoca ne kadar 15 gün boyunca Serdar’ı stoper pozisyonuna hazırlamamışsa da(!) adam oynayıp da geldi. Neden Lundstram? Kendi mevkiinde bile bekleneni veremeyen oyuncuyu, üstelik stoper bölgesinde oynatarak, ilk on birde başlatmanın mantığını anlamak çok zor.

On beş günlük milli arada, Trabzonspor çalışmış. Henüz istenen seviyede olmasa da takım koşuyor, oyuncular ikili mücadeleye giriyor, kaptırılan topu geri almak için pres yapıyorlar. Takımda oyun hızının da arttığını çok rahat söyleyebilirim. Bordo mavili takım, yerine göre kısa ya da uzun paslarla hücuma çıkmaya çalıştı.

BANZA BESLENİRSE BU İŞ OLUR

Dün akşam Trabzonspor’da görülen tek eksik; kilidi açmaktı. Bordo mavili takım geçen sezon Paul Onuachu adında 2,01’lik bir kule ile oynuyordu. Oyun sıkıştığında, geriye gelip pas istasyonu olabiliyor, zaman zaman sahte 9 oynayarak, arkadaşlarına alan da açıyordu. Banza, henüz bu rolü tam olarak uygulayamıyor. Top almak için geriye gelse de bu oyuncudan verim alınabilmesi için, rakip ceza alanı civarında iyi beslenmesi gerekir. Kumaşı iyi, kırılgan olmayan bir oyuncu… Boşa da kaçabiliyor, alan da açabiliyor. Banza beslenirse, Trabzonspor’un gol sıkıntısının çözülme yoluna gireceğini düşünüyorum.

DRAGUŞ SOL AÇIKTA OLUR MU?

Peki forvet nasıl beslenir? Elbetteki merkezden ya da yanlardan gelecek toplarla. Muhammed Cham’ın yavaş yavaş “10 numara” pozisyonuna alıştığını düşünüyorum. Enis Bardhi ile dönüşümlü bir şekilde o sorun çözülür. Asıl sorun kanatta… Trabzonspor; tek kanatlı oynuyor. Sağ olsun, sabık teknik direktör “gerek yok kiralık gitsin” dediği için Trezeqet yok. Nwakaeme ne kadar oynar belirsiz. Şenol Hoca nedense Orsiç’i beğenmiyor. Sol kanat kalıyor Draguş’a… Yeteneksiz mi? Değil… Ama Trabzonspor’un sol açığı Draguş olmaz. Şenol Hocam, bininci maçına Lundstarm’ı hazırlamakla uğraşacağına, yedek kulübesinde pas tutan Orsiç ile ilgilenemez miydi? Hadi bu maç kazanıldı ama lig bitmedi. Orsiç mutlaka bu takıma kazandırılmalıdır.

Yazının başında da yazdım; Başakşehir karşısında –aman aman pozisyonda vermeden- alınan galibiyet altın değerinde. Ancak, bu üç puanın geçer akçe olabilmesi için, seriye bağlamak şart. Trabzonspor, önümüzdeki hafta Göztepe deplasmanına gidiyor ki; o maç daha sert ve pozisyonlu olur. Ardından içeride Fenerbahçe ve deplasmanda Rize maçları ve yine milli ara geliyor. Bordo mavili takımın, bu sezon ligdeki yerini belirleyecek olan bu üç haftadır. Ortadaki dokuz puanın hepsini almak en ideali. Ama yedi puana da hayır denilmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi