Hayalet

Geçtiğimiz perşembe akşamı Trabzonspor’un, Kayserispor ile oynanan erteleme maçı sonrası yazımı şöyle bitirmiştim;

“…Pazartesi günkü Gaziantep maçı, Trabzonspor’un “ya tamam ya devam” maçı oldu. Bordo Mavili takım, liderin 11 puan gerisinde. Geçiniz; “üç puanlık sistemde her an her şey olur.” beylik laflarını. Antep deplasmanında yaşanacak puan kaybı, hedeften saptırır. Şenol Hocam, umarım pazartesi akşamı saha kenarında siz olursunuz. Abdullah Avcı’nın hayaleti değil…”

Ne yazık ki, dün gece saha kenarında hayalet vardı. Düşünüş aynı, kadro seçimi, dizilimi aynı, tempo(suz)luk aynı… E o zaman Trabzonspor niye teknik direktör değişikliğine gitti? Kulüp bu kadar tazminatı niye ödedi? Anlayan varsa, beri gelsin…

Oysa geçen hafta maç bitiminden sonra Şenol Güneş’in açıklamasını dinleyince bir hayli umutlanmıştım, bir şeylerin değişeceğine dair. Güneş; "Ben bu karşılaşmayı mağlubiyet olarak görüyorum. Faul yapmadan oynamak takımda alışkanlık olmuş. “Oyun tarzını asla kabul etmiyorum. Rakibe yardım ettik. Ne kadar yanlış varsa yaptık. Bunların gösterileceği bir maç oldu. Mazeretlere sığınamayız.” demişti. Perşembe’den Pazartesi’ye, yanlışlardan dönülür, hatalardan ders çıkartılır diye ummuştum. Yanılmışım… Mendy yine stoper, kontenjan senatörü Ozan Tufan on birde, çift altı numara… İlk yarı yine şutu yoktu Trabzonspor’un. Koskoca 45 dakika (uzatmalarla 50 dakika) heba oldu gitti.

Şenol Güneş’in âdetidir; sever “tek devreli” maçları. İkinci yarı doğru dizilişe geçer, takımı bir güzel haşlar, oyuncular kendine gelir diye düşündüm ama ne gezer… İkinci devre başlarken, Okay çıktı Lundstarm girdi, (Hoca geldiğinde bu oyuncuya kulüp aramasını söylediği iddia edilmişti.) Cihan çıktı Draguş girdi. A benim Şenol Güneş hocam; anladık çift çıpa (iki ön libero) kullanacaksın eyvallah. Yanında stoper oğlu stoper Batagov oturuyor, koy stopere çek Mendy’i altı numaraya, takım öne gitsin. Hem Beşiktaş hem de Kayserispor maçlarında, “tel tel” dökülen Draguş’u sahaya sürmenin mantığını anlamak güç. Perşembe günü oyuna girip kilidi açan, moralli Umut Bozok varken Draguş niye? Takımda, sağ ve sol açık yok. Visca cezalı, Nwakaeme kendi kafasına göre oynuyor. Draguş, ne katkı verecek kanatta takıma? Saman alevi gibi oynayan Cham, yerine Bardhi’nin oyuna girmesi gerekmez miydi?

Beş maç, beş beraberlik, beş puan… Harika bir sezon başlangıcı… Elbetteki bu enkazın sorumlusu Şenol Güneş değil. Ama düzeltmesi gereken Şenol Güneş... Hem hatalardan dem vurup, hem de hatalardan ders çıkarmamak “dik futbol” değil, burnunun dikine gitmek… Futbolun doğrularını yaparak, bu takımı düzlüğe, bir an önce, çıkartmanız şart. Dost acı söyler; yoka gidişat hiç iyi değil…

Puan farkı oldu mu, on üç? Eh, Ertuğrul Doğan başkanın vardır bir bildiği elbette. Bu takım sizin eseriniz Sayın Başkan. Geçen sezon tel tel dökülen, her maç sonrası mazeretlerin arkasına sığınan, size basın toplantısında “Erto” diyebilecek kadar yakın kankanız ile beraber, ne kadar övünseniz azdır eserinizle…

Hakem yazmayayım diyorum ama olmuyor. Trabzon’un iptal edilen golü öncesinde hakem Volkan Bayarslan, pozisyona yakın ve önü açık. Malherio’nun rakibine çektiği “el enseyi” görmemesi imkânsız. Oynatıyor pozisyonu, gol oluyor dönüp VAR hakemine teslim oluyor. Kendini inkâr ediyor. “Beş metre önümdeki pozisyonu süzemedim, benden hakem falan olmaz” diyor. Çok doğru yoldasınız Dr. Ferhat Gündoğdu ve Ahmet Şahin

beyler… Aynen devam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi