Uğur Temel
Ne ka köfte o’ka ekmek…
Hikâye meşhurdur;
“Bir köfteci dükkânına giden iki vatandaş – paraları az olduğu için- bir porsiyon köfte söylerler ama kendilerince uyanıklık yapıp bir sepet dolusu ekmeği önlerine koyarlar. Çünkü ekmek bedavadır, ayrıca para alınmamaktadır. Adamların bir porsiyon köfte alıp önlerine bir sepet ekmek çekmeleri üzerine dükkân sahibi hemen adamların önündeki ekmek sepetini kaldırır ve sadece birer dilim ekmek verir her ikisine de sonra da müşterilerinin şaşkın bakışları arasında açıklar: ‘’ Ne ka köfte o ka ekmek.‘’…
Soru gayet basit ve net aslında: İki takıda eşit sayıda olsa maç böyle mi biterdi?
Sorunun cevabı, yukarıdaki hikâyede gizli; “ne ka köfte o’ka ekmek”. Bitmezdi. Aynı oyun mantığı ile aynı dizilişle, Trabzonsporlu futbolcuların aynı vurdumduymazlığıyla maçın bu şekilde bitme ihtimali YOK-TU… Bordo Mavili oyuncular, maçın ilk yarısında – bırakın isabetli olmasını- ŞUTU YOK. Şut atamaz isen topu; yedi otuz ikiye, iki kırk dört ölçüleri olan, üç direğin arasından nasıl geçireceksin? Trabzonspor’un verilmiş sadakası varmış, bu kadar net. Maç, 11’e 11 oynansa Bordo Mavili takım bu kadar ucuz kurtulamazdı. 2-1’lik skor, Trabzonspor için düğün bayram. Ne oynadın ki, kazanacaksın? Kazanmak için ne yaptın ki, galip geleceksin? “Ne ka köfte, o’ka ekmek aganı…” Maç boyunca gümbür gümbür gelen Isaac Solet’i durdurmak için ne yaptı ki Trabzonspor? Hiç… İlk yarıda da ikinci yarıda da, Göztepe adeta nakış gibi işlenmiş “geçiş” hücumları yaptı. Bordo Mavili oyuncular, tekstil atölyesinde yeni işe başlamış çıraklar gibi, bu geçişleri izledi durdu. Hoş; Ozan Tufan, Okay Yokuşlu orta sahasıyla nasıl durduracaksın, Isaac Solet’i? Yenilgi, maçın başında kaçınılmazdı zaten. Peki neden?
Yapma Şenol Hocam.
1001 maçınıza çıktınız hocam, dün akşam. Sizden; “1001 Gece Masalları” tadında oyun beklemiyor hiçbir Bordo Mavili taraftar. Bekledikleri, takımın mücadele etmesi… Bordo Mavili taraftar; futbolcuların son düdüğe kadar mücadele ederek”murad”larına ermesini kendilerinin de doksan dakika sonra “kerevetine” çıkmasını istiyor.
Ömrünüzün yarısından fazlası, sahalarda geçmiş bir futbol insanına işini öğretmek hadsizliği değil niyetim. Ancak siz de, bazı şeylerin olmayacağını görün lütfen hocam. Geçen hafta, şapkadan tavşan çıkarır gibi, stoper oynattığınız Lundstram’dan olmaz hocam. Bu İngiliz arkadaş; bırakın stoper oynamayı, Trabzonspor’da yedek bile olamaz. Bu inat niye? Yanınızda orijinal stoper, Serdar Saatçı otururken, Lundstram antrenmalarda nasıl bir performans sergiliyor da, stoper oynuyor? Kabul, elinizdeki oyuncular bu kadar. Kabul, bu transferleri siz yapmadınız. Kabul, bu takım sezon başı çalışmamış. Ancak, dümende siz varsınız hocam. Taraftar; “fırtınayı değil, gemiyi limana sağ salim yanaştırmanız” ile ilgilenir. Gerisi, siz ne anlatırsanız anlatın, taraftarı ilgilendirmez.
Sen ne iş yaparsın Ozan Tufan?
Futbol yeteneği olmasına rağmen, o yeteneklere bu kadar ihanet edebilen oyunculardan biri de Ozan Tufan. 29 yaşında olmasına rağmen Bursa, Fenerbahçe, Alanya, Watford, Hull City, Trabzonspor forması giymiş bir oyuncunun, futbolunun ikinci baharında bu kadar vurdumduymaz olması ne kadar doğrudur? Sen Trabzonspor’da ne iş yaparsın Ozan Tufan? Topu alıp, yana verip almanın dışında özelliğin ne? Şenol Güneş kontenjanında oynamanın dışında, özelliğin nedir?
Geçen hafta, koşan mücadele eden, kaptırdığı topu geri alma süresinin azaldığı bir Trabzonspor seyretmiştik. Gol son dakikada gelmiş olmasına rağmen, son düdüğe kadar galibiyet kovalayan bir Trabzonspor vardı. Meğer yanılmışız… Geçen hafta bizim seyrettiğimiz Trabzonspor’un iyi olmasından değil, Başakşehir’in kötü olmasındanmış…