Emre Özpeynirci
"Biz fırsatçı değiliz baskı görüyoruz!"
Türkiye’de 1250’den fazla işletmede 140 bin kişiye istihdam sağlayan otomotiv yetkili satıcıları, üstlerine yapışan ‘fırsatçı’ yaftasından bunalmış durumda. Sektörün çatı örgütü olan OYDER’in Başkanı Altuğ Erciş, “Bir taraftan distribütörler, diğer taraftan devletin büyük baskıyla karşı karşıyayız. Bu yüzden toplum tarafından haksız yere fırsatçı olarak algılanıyoruz” dedi.
TÜRKİYE’de 5 milyar dolarlık yatırımla oluşturulmuş 1250’den fazla işletmede, 140 bin kişiyi istihdam sağlayan otomotiv yetkili satıcıları (bayiler) son 2-3 yıldır hem toplumun büyük bir kesimi tarafından üstlerine yapıştırılan ‘fırsatçılık’ yaftasından, hem distribütörlerin satış ve kâr baskısından hem de devletin haksız denetimlerinden büyük yara almış durumda. Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) Başkanı Altuğ Erciş, 5 yıl aranın ardından “Sürdürülebilir Yetkili Satıcılık” temasıyla düzenledikleri Otomotiv Kongresi’nde son dönemde yaşadıkları bu zorlukları sert bir dille eleştirerek, toplum, devlet ve distribütörler nezdinde sektörünü savundu. “Her işlemi kayıtla yapılan, giriş çıkışları açık net olan bir sektörün bu denli incitilmesi öncelikle motivasyonumuzun kırılması ve hizmet sektörünün aksamasına neden olacaktır” diye konuşan Erciş, haksız yere ‘fırsatçı’ olarak algılandıklarını söyledi. Pandemi dönemindeki üç yıl boyunca otomotiv sektörünün arzın talebin gerisinde kaldığı klasik ekonomik bir durum yaşadığını söyleyen Erciş şu mesajları verdi:
MÜTERİLER %25 KÂRLA SATTI
“Böylesine bir durumda ürünün değerlenmesi ve fiyatların artması, kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıktı. Ancak, bu fiyat artışı, birçok kişinin düşündüğü gibi liste fiyatlarının artması ya da markaların bayilerine ekstra kâr marjları sağlamasıyla değil, markaların daha az kampanya yapması ve bayilerin daha sınırlı indirimler sunması nedeniyle gerçekleşti. Burada asıl yanılgı, pandemi öncesinde bayilerin düşük kâr marjları ile faaliyet göstermeye zorlanmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Pandemi öncesi dönemde, bayiler %2-3 gibi oldukça düşük kar marjları ile çalışarak ayakta kalmaya çalışmaktaydı. Bu olağandışı durum, pandemi döneminde olması gereken makul kar marjlarının uygulanmasıyla birlikte, haksız yere "fırsatçılık" gibi algılandı. Bayiler olarak bizler her yaptığımız işlemi kayıt altında tutarak, kurallara harfiyen uyarak yapmak durumundayız. Biz bunları yaparken, bazı müşteriler yeni aldıkları araçları, satın aldıkları aynı gün içerisinde %25 daha yüksek fiyata 2.el olarak satabildiler. Pazar talebi o denli yüksekti. Müşterinin al-sat yapması normal bir ticari uygulama olarak görüldü. Oysa bu gibi durumlar, piyasadaki arz ve talep dengesizliği daha da artmasına sebep oldu.
AZ SAYIDAKİ OLUMSUZ ÖRNEK
Bayiler, düzenli işletme giderleri, personel masrafları, finansal yükümlülükler ve stok yönetimi gibi pek çok maliyetle karşı karşıya kalırken, ürünlerini belli bir kâr oranıyla satmak zorundalar. Ancak, bazen tüketici algısında, bayilerin kazanç elde etme ihtiyaçları geri plana atılabiliyor ve kâr oranlarının yüksek olduğu varsayılıyor. Sonuç olarak, aracını bireysel olarak satan kişilerin kâr etmesi doğal bir piyasa pratiği olarak kabul edilirken, bayilerin iş modellerine göre kâr elde etmeleri zaman zaman haksız eleştirilere maruz kalabiliyor. Aramızda yanlış uygulamalar sergileyen ve araç satışlarını başka hizmet ve ürünlerin satışıyla ilişkilendiren bazı işletmeler de oldu. Ne var ki, bu az sayıdaki olumsuz örnek bile liyakatla çalışan, yetkili satıcılarımızın haksız bir genellemeyle değerlendirilmelerine de yol açtı.”
Toplumdaki çürüme dalga dalga yayılıyor
YAKLAŞIK beş ay önce, yetkili satıcıların karşı karşıya olduğu sorunlarla ilgili bir röportaj (Emre Özpeynirci/Oksijen) verdiğini hatırlatan Erciş, “O dönemde, bu olumsuzlukların devam etmesi halinde bayilerin %25’inin kapanabileceğini ve 35-40 bin yurttaşımızın işsiz kalabileceğini belirtmiştim. Bu röportaja özellikle sosyal medya platformlarında verilen tepkilere baktığımızda, bunu üzülerek söylüyorum ki toplumdaki çürümenin nasıl hızla, dalga dalga yayıldığına da tanık olduk. Yapılan hakarete varan yorumlar, bu kadar insanımızın işsiz kalma ihtimalinin sevindirdiği insanları görmek, bize toplumsal çürümenin boyutunu maalesef bir kez daha kanıtladı” dedi.
Distribütörlerin baskısı markaya zarar veriyor
OYDER Başkanı Altuğ Erciş, altını çizmek istediği diğer bir konunun ise distribütörler olduğunu belirterek, “Bildiğiniz gibi biz yetkili satıcılar, bulunduğumuz bölgede bir markanın elçileriyiz. O markayı en iyi şekilde temsil etmekle yükümlüyüz ve markanın kurallarına da riayet etmek durumundayız. Ancak şunu hatırlatmak gerekir ki, markalar olmadan bizim bir temsil gücümüz olmayacağı gibi, yetkili satıcılar olmadan da distribütörlerin varlığı anlamını yitirir. Distribütör bir aracın motoru gibidir; yetkili satıcılar ise bu motoru besleyen yakıt. Satışların zorlandığı her dönemde baskı yapmak, kâr marjlarımızı azaltmak ya da fazla stok yüklemek, yalnızca bize değil, markanın bütününe de zarar verir. Bunu her yerde ve her zaman vurgulamaya devam edeceğim. Finansal gücü olan bayilere daha fazla yüklenmek ya da standart dışı uygulamalar, bayi ağındaki huzuru bozar. Bir markanın bayileri kendi içlerindeki diğer bayileri rakip olarak görmeye başlarsa, bu sürecin kazananı olmaz. Aynı şekilde, marka ile bayi arasında bir mücadele başlarsa, kaybeden her iki taraf olur” dedi.
Kabile devleti değiliz denetimler adil olmalı
ALTUĞ Erciş, diğer bir önemli meselenin de devlet kurumlarının kendilerine yaklaşımı olduğunu söyledi. “Elbette denetleneceğiz” diye konuşan Erciş, “Üstelik bu yalnızca modern bir hukuk devleti olmanın gerekeni değil aynı zamanda bizlerin de eksikliklerini görmesi için bir fırsattır. Denetleneceğiz, hesap vereceğiz, vergilerimizle ülkemize katkı sunacağız. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir hukuk devletidir. Adil bir denetim, toplumun çeşitli kesimlerinin haklarını gözeterek, bireylerin özgürlüklerini kısıtlamadan, ama aynı zamanda sorumluluklarını da hatırlatarak yürütülmelidir ” dedi. Bir bayinin denetlenmesi sırasında adeta kusur arama yarışına girilmesinin son derece yanlış olduğunu söyleyen Erciş şöyle devam etti: “Maalesef denetmenlerimiz bizde kimin daha fazla ceza yazacağı yarışı gibi bir imaj bırakmaktadır. Üstelik haksız olduğu çok açık olan ama yine de kesilmiş olan cezalar üzerine konuştuğumuzda "Biz ceza yazalım, siz itiraz edin, haklıysanız geri alırsınız" yaklaşımıyla karşılaşmakta ve güven duygumuz daha fazla zedelenmektedir. Adaletin temeli güven üzerine inşa edilmiştir. Güven bir kez zedelenirse, sistemin tüm mekanizmaları olumsuz etkilenecektir. Dolayısıyla denetimlerin asıl amacı, suçlu aramak değil, birlikte daha sağlam ve sürdürülebilir bir yapı kurmak olmalıdır. Geleceğimizi daha güçlü inşa etmek için, “cezalandırıcı” bir devlet anlayışı yerine yapıcı bir diyalog ve anlayışla hareket eden bir devlet anlayışını yerleştirmeliyiz”
2 trilyon TL’lik satışın %3,3 faaliyet kârı
Şu anki ekonomik koşullarda otomobil yetkili satıcılığı yapmanın çoğu kişiye akıldışı gelebileceğini söyleyen OYDER Başkanı Altuğ Erciş, bunu rakamlarla şöyle anlattı: “Motorlu kara taşıtların ticareti 2023 yılında brüt satış değeri olarak 2 trilyon TL ile bir önceki yıla göre % 211 artış gösterdi. Faaliyet kârının net satışlara oranı ortalama %3.3 oldu Bununla birlikte, yabancı kaynakların bilançoya oranı ortalama %67.1, kısa vadeli kaynaklar toplamının ise %57.1 olduğunu gördük. Bu rakamlar bir kez daha bizlere sektörün ne derece büyük olduğunu ancak kârlılığın düşük, borçluluğun yüksek ve borç vadesinin kısa olduğunu göstermektedir. Finansal getirilerin başka alanlarda bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, aylık stok maliyetinin %4’leri aştığı reel sektörde ticaret yapmaya devam etmek zaten mantıkla açıklanamaz. Bu nedenle burada bir kez daha söylüyorum ki bu bir gönül işidir, bir sevda işidir. Bizler işimizi seviyoruz. İyi günde de, kötü günde de showroomlarımızı açıyor, tutkumuzu sürdürerek satış yapıyor ve servis hizmeti sunuyoruz. Umuyoruz ki, üzerimize haksız yere yapıştırılan olumsuz etiketler, kısa zamanda silinecek ve bizler, hak ettiğimiz değerlerimizle toplumun gözünde yeniden canlanacağız” dedi.