Mehmet Şandır
Cumhuriyet Bayramı
Bence; Cumhuriyet, Türk toplumu için bir yönetim şekli olmanın çok ötesinde bir varoluş hikayesidir ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milleti’ne hediyesidir.
Sözün özü; Cumhuriyeti’in kuruluş felsefesini sulandıran ve kurucu hukuk dışı bir takım tanımlar getiren söylemler ayrılıkçılığı güçlendirecektir.
Bazı siyasi parti liderlerinin son günlerdeki konuşmaları ne yazık ki böyle bir niyete hizmet eder mahiyettedir; Söz; muhatabının anladığı şekliyle anlam kazanmaktadır. Söyleyenin amacı öyle olmasa da “muhatapları” nezdinde kazanılmış bir müktesep hak oluşturmaktadır.
Sayın Bahçeli, geçen hafta “Terörist başının tecridi kaldırılsın ve TBMM'de DEM’in grup toplantıında konuşsun; terörü bitirdiğini açıkça ilan etsin” dedi ve Öcalan’a umut hakkının tanınmasını istedi.
Bölücü terörün bitirilmesi umuduyla söylenmiş bu sözler siyasi bölücülüğe cesaret verecektir.
Nitekim, CHP lideri Sayın Özel, “Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum.” dedi.
DEM, “onurlu bir barışa hazırız” derken Teröristbaşı, bir garantör ülkenin kefaletini ve yasal güvence istemiş...
Sanki muhatabımız bir devlet ve biz savaştayız(!)
Bugün cumhuriyetin ilan edilmesinin yıl dönümü; 101 yıl oldu.
Cumhuriyetin nasıl ilan edildiğini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nasıl kurulduğunu hatırlamak ve birilerine hatırlatmak gerekiyor; Bu, atalarımıza saygının ötesinde gelecek nesillere borcumuzdur; Bedeli kanla ödenmiş bu devletin kurucu hukukuna sahip çıkmak Atatürk’ün vasiyetidir.
HATIRLATIYORUM;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli mücadele/kurtuluş savaşı sonrasında kurucu kahramanların ortaya koyduğu ilkelerle kurulmuş; 1924 anayasası ve Lozan Barış Antlaşması ile “kurucu hukuku” belirlenmiş ve ilan edilmiştir.
30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı galipleri ile ateşkes imzalamış ve silah bırakmıştır. Kuzey Afrikadaki vatan topraklarının kaybedildiği savaşlarla başlayan, Balkan savaşları ile devam eden ve nihayet Birinci Dünya Savaşı mağlubiyeti ile sona eren yıkılış süreci böylece tamamlanmış oldu.
Devlet yıkılmış ve çok kimlikli toplum darmadağın olmuştu. Yeni bir milli kimlik oluşturmak ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak yeni bir yönetim sistemi kurmak şart olmuştu.
Osmanlı’nın son döneminde bazı aydınlar ve özellikle savaşlarda vatan kaybetmenin acısını yaşayan bazı genç subaylar, “Türk Milleti” milli kimliği ve cumhuriyet konusunda millete öncülük yaptılar;
Ziya Gökalp, çok kimlikli ve bütünleşme becerisini kaybetmiş Osmanlı toplumunu, yeni dünyanın yeni değerlerine sahip, modern bir millet haline getirebilmek gayesiyle “Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak” tezini geliştirmiş ve yeni devletin kuruluşunda fikri/ideolojik önderlik yapmıştır.
Mustafa Kemal Paşa da Türk Milleti’ne dayalı tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan “Ya istiklal ya ölüm” paralosu ile yola çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya’da “Vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklalinin tehlikede olduğunu... Milletin istiklalini ve istikbalini milletin azim ve kararının kurtaracağını“ bir tamimle duyurdu. Erzurum ve Sivas kongreleri sonrasında hiçbir ülkenin manda ve himayesinin kabul edilmeyeceğini ve "Hakimiyet-i Milliyeye müstenid bilakaydü şart ınüstakil bir Türk Devleti teşkil edilecek” olduğunu dünyaya duyurdu ve milli mücadeleyi başlattı.
23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi’ni Ankara’da toplayarak bir anlamda yeni Türk Devleti’ni ilan etti.
20 Ocak 1921'de Kanun-i Esasi’de bir değişiklik yaparak egemenliğin Türk Milleti’ne ait olduğunu anayasal hukuk haline getirdi.
29 Ekim 1923 günü yönetim şeklinin CUMHURİYET olacağını ilan etti.
VE nihayet, 20 Nisan 1924 tarihinde kurucu hukuk mahiyetinde yeni bir anayasa yapılarak kuruluş tamamlandı.
Bu anayasanın birinci maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir”
Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, Türk Milletinin eşit ve onurlu bireyleridir. Bu devletin milleti tekdir adı Türk Milleti’dir!
Cumhuriyet, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir varoluş meselesidir; Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini ve kurucu hukukunu değiştiremezsiniz! NOKTA...
Sözün sonu; Anadolu, onbirinci yüzyılın başlarında Türk boyları tarafından Bizans’tan alınarak vatanlaştırılmıştır ve üzerinde onlarca Türk devleti kurulmuştur. 900 yıl sonra; 20. yüzyıla girilirken Anadolu’da verilen Millî Mücadele ile egemenliğin yegane sahibinin Türk Milleti olduğu tüm dünyaya kabul ettirilmiştir.
KORKMA!
Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir!
Bayramınız kutlu olsun!