Emre Özpeynirci

Emre Özpeynirci

Boykot otomotive de sıçradı

Türkiye’de son yaşananlar, demokratik değerlere ve hukukun üstünlüğüne dair büyük soru işaretleri yaratıyor. Özellikle seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması, halkın iradesinin yargı yoluyla etkisizleştirilmesi olarak algılanıyor. Bu, seçimle gelenlerin ancak seçimle gitmesi gerektiği ilkesine aykırı olarak düşünülüyor. Gençlerin barışçıl protestolar sonrası tutuklanması, demokrasi kültürü açısından da ciddi bir geri adım. Protesto etmek, anayasal bir hak ve bunun engellenmesi, toplumda daha büyük bir huzursuzluk yaratıyor.

Büyük haber kanallarının Maltepe mitingini görmezden gelmesi ise medyanın tarafsızlığı konusundaki endişeleri derinleştiriyor. 2,2 milyon kişinin bir araya gelmesi, dünya genelinde haber değeri taşıyan bir olaydır ve bunu yok saymak, medyanın halktan koptuğunu gösteriyor. Bu olaylar, hukuk, özgürlükler ve medya bağımsızlığı açısından çok büyük bir sınav. Eğer toplum ve demokratik kurumlar bu duruma karşı sessiz kalırsa, gelecekte daha da sertleşen bir otoriterleşme riskinin doğması muhtemel. Ancak, barışçıl şekilde hak aramaya devam eden milyonlarca insan, hâlâ Türkiye’de demokratik reflekslerin güçlü olduğunu gösteriyor. Özetle; bu süreç, sadece bugünü değil, Türkiye’nin gelecekte nasıl bir yön izleyeceğini belirleyen kritik bir dönemeç.

Bu noktada 2,2 milyon kişinin katıldığı Maltepe mitingini haber kanallarının vermemesi üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in başlattığı boykot çağrısı da bu aşamada çok kritik önem taşıyor. Özel’in NTV’nin mitingi ne canlı ne de haber olarak vermemesi üzerine Doğuş Holding’in tüm markaları adına boykot çağrısı başlatması, otomotiv sektörünü de yakından ilgilendiriyor. Çünkü Doğuş Grubu’nun bünyesindeki Doğuş Otomotiv bugün temsilcisi olduğu markalarla Türkiye’nin en büyük otomotiv grubu durumunda.

dogus.jpg

Doğuş Otomotiv’e etkisi ne olur?

Volkswagen, Audi, Skoda, Seat, Cupra, Porsche, Bentley, Lamborghini ve Scania’nın Türkiye distribütörü olan Doğuş Otomotiv, 2024 yılında Türkiye’de toplam 184 bin adet araç satışı gerçekleştirdi. Bu da ülkemizde her 100 araçtan 15’ini Doğuş’un sattığını ortaya koyuyor. 161.600 otomobil satışıyla ise toplam pazar payı yüzde 17’e yaklaşıyor. Yani otomobil satışlarında Türkiye’nin en büyüğü, toplam satışlarda ise ikinci en büyük grubundan bahsediyoruz. Bu noktada herkesin kafasında; “Acaba Doğuş Otomotiv boykot krizini nasıl yönetecek” sorusu var. Çünkü malum kahve zinciri gibi bir iletişim kazası yaşanması halinde etkilerinin ne olacağı merak ediliyor.

Doğuş Otomotiv’in 2024 satışları olası bir boykotun ne kadar etkili olabileceğini analiz etmek için iyi bir temel oluşturuyor.

  1. Boykotun satışlara etkisi

Boykotun ne kadar etkili olacağı, şu faktörlere bağlı:

  • Boykotun süresi ve ciddiyeti: Sosyal medyada büyük kampanyalarla geniş bir kitleyi etkileyebilir mi? Yoksa kısa süreli bir tepki mi olacak?
  • Alternatif markaların durumu: Doğuş’un sattığı VW, Audi, Skoda, Seat, Porsche, CUPRA yerine tüketiciler hangi markalara yönelecek? Özellikle Çinli markalar (Chery, BYD, MG) ve Japon-Koreli üreticiler (Toyota, Hyundai, Kia) bu açığı doldurabilir mi?
  • Doğuş’un kriz yönetimi: Şu an sessizler ama eğer yanlış açıklamalar yaparlarsa boykot daha da büyüyebilir, doğru stratejiyle ise etkisini azaltabilirler.
  1. Olası satış senaryoları

Boykotun gücüne bağlı olarak 2025 için üç farklı senaryo oluşturabiliriz.

Boykot senaryoları 2025 Tahmini Satışım Değişim (%) Pazar Payı (%)

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hafif etkili (Geçici tepki, düşük kayıp) 165.000 -%10 %13-14

Orta dereceli (Sosyal medyada geniş yankı) 140.000 -%24 %11-12

Ağır etkili (uzun süreli ve organize) 110.000 -%40 %8-9

3) Sonuç ve beklentiler

  • Eğer boykot büyük kitlelere yayılırsa, Doğuş’un satışları 2025’te %20-30 arasında düşebilir.
  • Eğer kriz iyi yönetilirse, boykotun etkisi %10 seviyesinde kalabilir ve pazar payında küçük bir kayıp yaşanır.
  • Çinli markalar agresif büyümeye devam ederse, boykot olmasa bile Doğuş zaten satış kaybı yaşayabilir.

Sonuç olarak eğer boykot güçlü bir dalgaya dönüşürse, Doğuş Otomotiv 2025’te 50 bin adede kadar araç kaybı yaşayabilir ve pazar payı %15’ten %10’a kadar düşebilir. Önümüzdeki aylarda markanın tavrı belirleyici olacak.

Tüketici alışkanlıkları ve algısı bu noktada önemli

Volkswagen ve Audi gibi markalar Türkiye’de güçlü bir marka sadakatine sahip. Boykot etkili olsa bile, bazı müşteriler “Alman kalitesi” algısından vazgeçmeyebilir. Türk halkının VW sevgisi küçümsenemez. Ancak özellikle genç ve duyarlı tüketiciler, sosyal medyada güçlü kampanyalarla boykotu destekleyip Doğuş’un satışlarını uzun vadede düşürebilir. Tabi ki 2025’te ekonomik kriz, kur dalgalanmaları ve faiz oranları araç alım kararlarını daha çok etkileyebilir. Eğer Doğuş markaları yüksek fiyat politikası izlerse, boykot olmasa bile satışları zaten düşebilir.

Sessiz mi kalacaklar orta yol mu bulacaklar?

Doğuş Otomotiv'in boykot krizini nasıl yöneteceği tamamen onların kriz yönetimi stratejisine ve iletişim diline bağlı. Eğer durumu iyi yönetemezlerse, bir iletişim kazası yaşama ihtimalleri var. Ama kontrollü bir açıklama ve doğru bir PR stratejisiyle, krizi minimum zararla atlatabilirler. Bu bağlamda önümüzdeki günlerde yapacakları açıklamalar kritik olacak. Olası senaryolar ve riskler şöyle;

Sessiz kalma stratejisi

  • Krizlerin ilk refleksi genellikle sessiz kalmaktır.
  • Ama sessiz kalmak bazen “suçluluk algısı” yaratabilir.
  • Sosyal medyada “görmezden gelme” taktiği ters tepebilir.

Ters tepki veren bir açıklama yapma

Eğer Doğuş, sert ve küçümseyici bir açıklama yaparsa, boykot dalgası büyüyebilir.

  • Espressolab örneğinde olduğu gibi, “Bizi istemeyenlere ihtiyacımız yok” tarzı bir yaklaşım ters teper.
  • Sosyal medya artık iki yönlü bir mecra; markalar tepeden bakarak değil, empati kurarak iletişim yapmalı.

Orta yolu bulan bir açıklama

  • Daha dengeli bir kriz yönetimiyle, “Müşterilerimizin hassasiyetlerini anlıyoruz, ancak biz siyasi bir oluşum değil, bir otomotiv distribütörüyüz” gibi bir yaklaşım izleyebilirler.
  • Bu, Doğuş’un müşteri kaybetmesini önlemese de krizi büyütmeden yönetmelerini sağlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Özpeynirci Arşivi