Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

BİR NEDENLE UYUYAKALMAK

24.07.2021

Dizi film senaryosu yazanlar çok iyi bilir. Çatısı iyi kurulmuş ya da bizdeki uygulamalar hep bir “son dakika değişikliği” üzerinden ilerlediği için çatısı bozulmuş öykü akışından uykusuz, yorgun, kurumuş bir halde sahne çıkartmak, yazmak dayanıklılık ister. Bir de işin zamana karşı yarışma boyutu var ki mancınıkla duvara delik açmayı tercih edebilirsiniz. Daha az yorulursunuz, çünkü.
Bilgisayar ekranının beyaz ışığı gözünüze masaj yaparken eliniz klavyenin üzerinde ağırlaşır, ağırlaşır ve saniyenin beşte birinde sızarsınız. Sızdığınızı anlamanın tek işareti klavyenin üzerindeki parmaklarınızdan hangisi ağır çektiyse artık, onun bastığı harfin katar katar ekranda akması olur. Hani şöyle, nnnnnnnnnnnnnnnnnnü (sondaki “ü” harfi ikinci bir parmağınızın da uykuya geçmesi, geçtiği anda hep beraber uyanmanız demek!)
Böyle saliselerle uykuya dalmanın yukarıda anlattığım dizi film senaryosu yetiştirme maniası sırasındaki aşırı yorgunluktan olduğunu bildiğim için bu örneği verdim. Peki başka hangi nedenlerle gün içinde, işini yaparken aniden uykuya dalınır diye düşünmeden edemedim. Uykuya dalınır da bu normal midir sorusu peşi sıra geldi. O zaman bir bilene danışmak gerekirdi. Elimin altında olan, gazabımdan kaçacak delik bulamayan tıp doktoru yakınlarımla konuştum. Bakın neler dediler…
Uyku saatlerinin haricinde, günün herhangi bir zamanı ve o an yapılan eylemden bağımsız olarak ani uyku atakları görülürse bunun adı narkolepsiymiş ve normal değilmiş. Peki, narkolepsiye yol açan nedir? Bu sorunun cevabı birden fazla olabiliyor. İlk neden, beyinde olması gereken bazı kimyasal maddelerin eksikliği olarak belirleniyor. Zaten beyin içinde birbiriyle etkileşim halinde olan öylesine muhteşem bir kimyasal hareketlilik var ki, düşündükçe bana sonsuzluğu çağrıştırıyor. Biz konumuza dönelim: Beyin tümörleri, virüse bağlı enfeksiyonlar, psikolojik stres, kan şekeri düzeyindeki dengesizlikler, kafa travması (yani düşüp kafayı çarpma gibi), küçük çaplı inme (beyin kanlanmasının bölgesel olarak bozulması), bazı sara (epilepsi) nöbetlerinde, bazı uyarıcı ilaç kullanımı sonrası yan etkiler nedeniyle de ani uyku atağı yani narkolepsi ortaya çıkıyor. Tedavisiz bırakılırsa sosyal ve mesleki işlev bozukluğuna uzanan bir hale geliniyor(muş). Semptomları yönetmek için yaşam tarzı değişikliği de yapmak elzemmiş.
İşin ilginç yanı, hani konuşurken, otururken ve hatta ayaktayken kişinin ani uyku atağı yaşaması. Hiç mi ön uyarısı olmaz, diye soruyorum. Cevabı, bu duruma eşlik edebilecek belirtilerin konsantrasyon bozukluğu, halüsinasyon ve hatta karabasan (uyku felci demekmiş), bakışlarda donukluk, sürekli yorgunluk hissi, sevinç ve kızgınlık gibi uç duygulanımlara eşlik eden kas ve eklem kontrolü kaybı -yani kol, bacak veya gövdede kuvvet kaybına bağlı katapleksi denen bir durumun eşlik etmesi- olduğu… Daha da ilginci, birinin uyarmasına/dürtmesine gerek kalmadan, kişinin uyku atağından kendi kendine uyanması söz konusu.
Narkolepsi insanın eğitimi, konumu, yaşı, cinsiyetinden bağımsız olarak gelişirmiş. Altında yatan nedenin belirlenip ona yönelik tedavinin uygulanması lazımmış. Mesela ani uyku atağı yaşayan ve bunun farkında olmayan diyelim bir otobüs şoförü, yolcuları kendiyle birlikte uçuruma sürer mi? Sürermiş. Tedavisini olduktan sonra o şoför koltuğunu yine ona mı verirsiniz, sizin bileceğiniz iş.
Bizim durumumuz zararsız. Televizyon dizisinin bölüm senaryosunu yetiştireyim derken klavyenin üzerinde uyuya kalan parmağın yol açtığı zarar silme tuşuyla ortadan kalkar. Bu kadar basit. Narkoleptik şoför, narkoleptik pilot, narkoleptik iş makinası operatörü, narkoleptik futbol kalecisi, narkoleptik gemi kaptanı için o kadar da basit değil işte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45