Mutlu Hesapçı
“Çok emek harcadığımız büyük bir film oldu Paranoya…”
Filmin hikayesini başından beri takip ediyorum çünkü sağlık programcısı arkadaşım Meral Karadağ da filmde kendini oynadı ve o sürecin içinde yer aldı. Hatta filmin çekimleri sırasında Meral ile ‘Bizim paranoyalarımız neler?’ diye konu konuyu açıp uzun bir sohbet etmiştik. Filmi merakla bekliyordum ve film bu hafta vizyona girdi. Filmin kısaca konusu;
“Henüz bir üniversite öğrencisiyken yazdığı şiir sonucu kendini hapishanede bulan Muntazam isimli gazeteci, hapishanedeyken babasının cenazesine katılamaz. Bu olay, Muntazam'da paranoyaya sebep olur ve olaylar gelişir.”
Hepimizin paranoyalarının oluştuğu ve su yüzüne çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Filmi izleyince kendinizin paranoyalarını da düşünmeye başlayacaksınız. ‘Paranoya’ filmini yönetmeni-yaratıcısı Cengiz Özkarabekir ve oyuncusu Onur Buldu ile konuştum. Herkese paranoyasız, sakin ve huzurlu iyi pazarlar dileriz.
Paranoya filminin hikâyesi nasıl ortaya çıktı ve kaç yıllık bir çalışmanın sonucunda bir filme dönüştü?
Yaklaşık 5 yıldır üzerine çalıştığımız bir proje. Öyküsü bana ait. Biraz da memleket gerçeklerinden yola çıkarak ‘toplumsal paranoya’yı anlatmak istediğim bir iş. Hangimiz telefonda rahat konuşabiliyoruz. Dinlendiğimizi düşünüyoruz birçoğumuz. ‘Bunu buradan konuşmayalım’ diyoruz. Ya da yolda yürürken takip edildiğimiz, bu sebeple de sık sık arkaya dönüp baktığımız… Birinin bize dik dik bakmasından huylandığımız… İşte ben bunları biraz da eğlenceli bir dille anlatmak istedim. Buradan yola çıktık. Sanıyorum benim belgeselci geçmişim buna çok uygundu, o yolda bir uzun metraj çektim. Fakat asla bir belgesel değil. Çok emek harcadığımız büyük bir film oldu Paranoya…
“Toplumsal paranoyayı anlatmak istedim”
Paranoya yaşayan kişiyi gazeteci olarak belirleme sebepleriniz neler oldu? Malum ülkenin geneli paranoya halinde yaşıyor ama sanırım en çok gazeteciler bunun bedelini ödüyor.
Aslında ben her alandaki paranoyayı, toplumsal paranoyayı anlatmak istedim. Ama gazetecilerin yaşadığı daha fazla ekrana, sosyal medyaya yansıyordu. Üstelik bu durum paranoyanın da ötesinde bir şey, gerçekçi. Malum ülke gerçekleri. Evet, gazeteciler bu konuda daha zor durumdalar. Ama başka bir meslekten de bir karakter olabilirdi, ben sadece Muntazam Durmaz adında bir karakter yarattım ve sinema perdesine yansıttım…
“Ahmet Ümit’in yaşadığı gerçek hikâyeler”
Sizin paranoya yaşadığınız bir dönem oldu mu, paranoya yaşadığınız konular neler ve bu durum sizi nasıl etkiledi?
Hepimizin olmuştur. Filmde bazı sahneler var mesela bizzat Ahmet Ümit’in yıllar önce yaşadığı gerçek hikâyeleri çektik ve filmde kullandık. Birçok sahne senin, benim, onun hepimizin yaşadığı gerçekler üzerine örülü. Ama dediğim gibi eğlenceli tarafıyla biraz anlatmak istedik. Bu arada Ahmet Ümit de bizim senaryo danışmanımız. Diğer senaryo danışmanımız psikiyatr Samuray Özdemir. Senaryo Kubilay Zerener…
“Benim kaçış noktam sinema ve kitaplar…”
Ülkenin var olan durumundan kaynaklı, dünyanın hali de ortada… Geleceğe dair ne gibi kaygılarınız var ve psikolojik olarak sizi bu durum nasıl etkiliyor? Yaratıcılık anlamında kaçış noktanız hikâyeler, sinema mı oluyor?
Bir kere Türkiye aslında her konuda çok doğurgan konulara sahip. Eğlenceli, dramatik, korkunç… Her şey var. Kimi zaman çok komik kimi zaman acı ve tehlike dolu. Tüm bunlardan sinema çıkmaz mı, elbette çıkar. Ben de benim ölçülerimde bunu yapmaya çalışıyorum. Evet, yaratıcılık ve özgürlük ararken benim kaçış noktam sinema ve kitaplar…
“Çok iyi mizah yapabilen usta isimler”
Oyuncu kadrosunu nasıl belirlediniz ve neye göre seçtiniz?
Güzel soru. Film dram ağırlıklı sonuç olarak ama mizahi bir yanı da var. İşte mizahi yanı oyuncularda saklı. Bu kadar reel ve psikolojik bir filmin oyuncularını çok iyi mizah yapabilen usta isimlerden seçtik. İşin sertliğini yumuşatabilmekti amacım. Bunu da başardığımızı düşünüyorum. Onur Buldu harika bir oyuncu. Onun üstün dram tarafını bu filmde görmek beni çok mutlu etti. Keza Bülent Şakrak, Ege Kökenli, Hüsen Avni Danyal, Osman Alkaş ve diğer usta oyuncular. Her biri mizahı da yapabilen başarılı isimler. Bana çok yardımcı oldular, onlara çok teşekkür ediyorum.
“Filmin türü absürt drama”
Filmin türü ne, dram diyebilir miyiz?
Filmin türüne dram diyebiliriz. Ama absürt bir tarafı var. O sebeple ben absürt drama diyorum. İzleyenler karar versin.
“Film yaparken bu kadar zorlanmamalıyız”
Nasıl bir film oldu, beklentiniz ne filme dair ve bu filmi neden izlesinler?
Bir kere film içime çok sindi, bu filmi yapmaktan dolayı mutlu ve huzurluyum. Ama ülkenin bir de sinema gerçekleri var. İzleyici artık eskisi gibi sinemaya gitmiyor. Ve bizler sinema salonu bulmakta zorlanıyoruz. Zaten birçoğumuz küçük yapımcı. Şartlarımız belli. Ben bir yönetmenim ama memlekette neredeyse her yönetmen aynı zamanda yapımcı da. Ve bizler büyük yapımcı bulmakta zorlanıyoruz, bulamıyoruz. Bu sebeple birçoğumuz da batıyoruz. Ama belgeselcilikten geliyorum, 30 yılımı verdim, 8 yıldır da uzun metraj film yapıyorum. Sinemaya bir borcum var, üniversitede eğitim aldım, bu yolda önümü açan filmler izledim, o sebeple üretmeliyim. Ama sinema da beni ayakta tutabilmeli. Bizler sinema filmi yaparken bu kadar zorlanmamalıyız, destekler alabilmeliyiz. Sonuç olarak namuslu bir film yaptım, ülke gerçeklerine kimi zaman mizahi kimi zaman psikolojik bakmaya çalıştım. Merak edenler ve sinemaya verilen emekleri görmek isteyenler bizi sinema salonlarında takip edebilirler.
ONUR BULDU;
“Muntazam, hassas bir karakter, oldukça kırılgan…”
Projeyi kabul etme sebepleriniz neler oldu?
Projenin senaryosunu okuyunca Muntazam’ın hikâyesinin aslında oldukça dramatik olduğunu gördüm. Ve tabi ki projenin yaratıcılarının başında gelen senaristimiz Kubilay Zerener, yönetmenimiz Cengiz Özkarabekir ve tabii ki Ahmet Ümit’in ismini ilk sayfada görmek etkileyiciydi. Ve filmde anlatılmak istenen durum aslında coğrafyamızda sebepleri ve sonuçları her ne olursa olsun yaşanmakta… Bu da sebeplerimden biri.
Role hazırlanma süreci…
Muntazam Durmaz nasıl bir karakter ve role hazırlanma süreci nasıldı?
Muntazam, hassas bir karakter oldukça kırılgan… Özellikle danışmanlarımızdan Psikiyatrist Dr. Samuray Özdemir ile yaptığımız sohbetler, Ahmet Ümit ile görüşmelerimiz role hazırlanma sürecince oldukça etkili oldu diyebilirim.
“Gazetede yaşanan bir olay Muntazam’ın travmalarını tetikliyor”
Hapse girmiş, çıktıktan sonra da hayatını paranoya ile geçirmiş bir gazeteci olma hissi film yüzünden de olsa nasıldı? Gazetecileri anlama noktasında neler söylersiniz?
Muntazam, hapisten çıktıktan sonra hayatını paranoya ile geçirmiyor. Çok gençken yazdığı bir şiir yüzünden hapiste 9 ay kalıyor. Bu süre içinde babasını kaybetmesi ve annesinin korktuğu için kontrolcü tavırları sebebi ile gazetede etliye sütlüye karışmayan yazılar yazarak geçimini sağlıyor. Yani uzunca bir süre yalnız ama sanrılı bir hayatı yok. Sonrasında gazetede yaşanan bir olay Muntazam’ın travmalarını tetikliyor. Ve nöbetler geçirmeye başlıyor, kaçıyor. Bu yüzden anlamaya çalıştığım durum; zihinsel bir sağlık sorunu olan paranoid kişilik bozukluğunun ötesinde sadece gazetecilerin değil hepimizin sürekli şüpheci tavırlarla kendimizi ve çevremizi korumak isteme gerekçelerimiz oldu.
Bir gazeteciyi anlamak için özel bir çalışma yaptınız mı?
Yakın çevremde gazeteci arkadaşlarım var.
Muntazam hayatını değiştirebiliyor mu, hangi anlamda nasıl bir değişim geçiriyor karakter?
Muntazam’ın yolu Trakya tarafına düştüğünde oradaki insanların aslında birbirlerine nasıl da güvendiğini görüyor. Bu onu etkiliyor. Ona yardım edenler, onu sorgulamadan kabul ediyorlar. Bu da onun değişimlere daha kolay uyum sağlamasına sebep oluyor diyebiliriz. Ama tabii ki Muntazam’ın şüpheleri de gerçek çıkabilir, belki de hiç de gereksiz değildir bu şüpheler… :))
“Filmin cesur olduğunu söyleyebiliriz elbette”
Konusu itibariyle filmi nasıl tanımlarsınız? Cesur ve psikolojik anlamda da etkileyici bir film gibi geliyor bana, öyle mi?
Durumlar komik gibi gözükse de aslında oldukça dramatik ve topluma da ayna tutmaya çalışan bir film olarak tanımlayabilirim. Cesur olduğunu söyleyebiliriz elbette. Çünkü toplumsal değişimler ve gerçeklikler, sistemin sürdürülebilmesi için gereklilikler de anlatılıyor.
“Kızım olduktan sonra korkularım oluşmaya başladı”
Siz paranoya yaşayan bir insan mısınız, anlık da olsa yaşadığınız paranoyalar neler?
Paranoya yaşayan biri değilim ama kızım olduktan sonra tabii ki bazı korkularım oluşmaya başladı. Bu korkuların da doğru kararlar vermek adına faydalı olduğunu düşünüyorum.
“Kaygılanmamak elde değil”
Öncelikle bir oyuncu olarak tabii sonra da bir baba olarak geleceğe dair kaygılarınız neler ve psikolojik olarak hayatınızı etkiliyor mu?
Tabii ki etkiliyor. Ülke gündemi zaten sürekli değişiyor ya da değiştiriliyor. Herkesin hazım etmekte zorlandığı olaylar yaşanıyor. Kaygılanmamak elde değil. Bir baba olarak kızım için tabii ki daha özgür ve paranoyasız bir hayatı olmasını hayal ediyorum.
Psikolojiye en iyi gelen şey ‘oynamak’ diyebilir miyiz? Mesleğiniz nasıl bir terapi hayatınızda ve oyuncu olmanın bu anlamda faydaları neler oluyor?
Oyunculuk tabii ki oynadığınız karakteri çok iyi anlamayı hatta analiz etmeyi gerektiriyor. Bu bir terapi şekli mi bilmiyorum ama kendinizle ve etrafınızla ne kadar açık iletişim kurarsanız o kadar mutlu bir insan olursunuz diye düşünüyorum. Bu yüzden açık iletişim ve duygusal dayanıklılığı öğrenmek mesleğim ve özel hayatım için faydalı ve gerekli.