Yaşar Seyman
Barış'a özgürlük
Adı Barış.
Suçu gazeteci olmak…
Ve de korkusuzca gerçekleri yazmak.
Beşinci kez yeniden cezaevine gireceğini okurlarına duyuruyor:
“Hiç kimseyi öldürmedim. Hiç kimseye tecavüz etmedim. Hiç kimseye uyuşturucu satmadım.
Eğer bu suçları işleseydim utancımdan yaşayamazdım ama iktidar bana özgürlük bahşederdi.”
Bu satırlar gazeteci Barış Pehlivan’ın…
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Pehlivan, yazısında 3 yıl 9 ay ceza aldığı ve cezaevinde 6 ay kaldıktan sonra tahliye edildiği davayla ilgili yeniden cezaevine gireceğini duyurdu.
Barış Pehlivan, ‘Denetimli serbestlik’le çıkmasının koşullarından birinin hakkında yeni bir dava nedeniyle 8 ay ceza aldığını ve 15 Ağustos’ta teslim olacağını yazdı.
Pehlivan, karara avukatlarının itiraz ettiğini ancak bu isteğin reddedildiğini açıkladı.
Barış, usta bir kalem, o bir gazeteci, işlevlerinden biri de kamuoyunu aydınlatmak gerçek gazetecilik yapmaktır.
21. yüzyıl Türkiyesi’nde cezaevleri gazeteci ve yazarlarla dolu. En acısı onların gazeteci mi, yazar mı olduğuna da muktedirler karar veriyorlar.
Kalemini satmayan gazeteciler gerçekleri okurlarına korkusuzca yazarlar, çünkü gazeteciliğin özü kamuoyunu aydınlatmaktır. Okurlarını gerçeklerden haberdar etmektir. Bu nedenle gerçek gazetecilerin sayıları giderek azalıyor. Neredeyse genç gazetecilere örnek gazeteci kalmayacak!
Gazetecilere kıymayın efendiler!
Gazetecilere zaten kıyıyorlar.
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı ve daha nicelerini karanlık güçler yaşamdan kopardılar. Hiç birinin gerçek suçlusu bulunamadı.
Kalemleri sustu.
Hukuki davaları zamanaşımına uğradı…
Ya acılar…
Bu güçlü kalemlerin yoksunluğunu toplum olarak duyuyor ve yaşıyoruz.
Herhangi bir haksızlığa uğrasak, karşılaşsak Uğur Abi olsa bu konuyu nasıl yazar, nasıl üstüne üstüne giderdi diye onun gazetecilik yıllarındaki yürekli tavrını, araştırmacı kimliğini, korkusuzluğunu anımsıyorum.
Gazeteci ve bir zamanlar aynı gazetede kalem kardeşim Hrant Dink yaşasa; Disney’in Atatürk belgeseline gösterilen tavır için hem ABD’deki Ermeni lobisinin baskısına hem de dünya kamuoyuna en sert, en akılcı, en güzel yazıyı kaleme alırdı.
Oysa onu da öldürdüler…
Yıllar önce bir araştırmada okumuştum. Ülkemizde erkek çocuklarına Barış’tan çok Savaş ismi konuyormuş.
Barış Pehlivan’a kıymayın efendiler!
Bırakın adı gibi barış içinde yaşasın!
Arya, babası Barış Pehlivan’ı cezaevinde ziyaret etmesin.
Onun da dünyasını karartmayın!
Kişiye özel hukuk mu olur?
İnanın, gün gelecek uyguladığınız bu hukukunuzu, gerçek hukukçular yargılayacak! Bunu asla unutmayın!
Barış Pehlivan diyor ki:
“Ne bir haram yedim ne cana kıydım. Bu topraklardaki herkesin yüreğine baharın gelmesi için yazdım. Şimdi ise hakkım olan yasadan faydalandırılmayıp sekiz aylığına açık cezaevine gireceğim gibi görünüyor.”
Bütün suçu yazmak olan biri cezaevine konur mu?
Bu doğru mu?
“Keser döner sap döner/ gün gelir hesap döner. Haksızlık yapanın yanına kalmaz./ Mazlumun ahı indirir Şah’ı” diye çok duydum büyüklerimizden…
Her gecenin bir sabahı vardır sözünü de…
Adı Barış olsa da özgürce, barış içinde ne yazık ki yazılarını yazamıyor… Her kitabı sonrası cezaevine giriyor..
Yine yeniden 5. kez cezaevine girecek.
Üzgünüm…
Barış Pehlivan’ın onurlu, kararlı, korkusuz, cesur kalemini seviyorum.
O, genç kuşaklara örnek bir gazetecidir.
Kaleminin efendisi, araştıran, üreten, yazan kalemlere selam olsun!
Ataol Behramoğlu’nun dizeleri ile yazımı noktalamak istiyorum.
“Kardeşim
Aylardır hapiste
Ve yıllarca sürebilir bu
Çünkü o halkının omuz başına
Koydu omuzunu”