Necdet Saraç
Bahçeli’nin Hamlesi ve Muhalefet
CHP başta olmak üzere muhalefet, 31 Mart sonrası yakaladığı söylem üstünlüğünü de psikolojik üstünlüğü de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya!
Seçim sonrası “normalleşme ve yumuşama” söylemleriyle başlayan yeni dönem, son günlerde “ayağa kalkma” tartışmasıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Hem normalleşme, hem de ayağa kalkma tartışmaları daha çok CHP içinde devam ederken ve CHP’liler enerjilerini daha çok bu tartışmaya verirken, önce Bahçeli, arkasından da Erdoğan yaptığı hamlelerle muhalefetin önüne kendi gündemlerini koydular.
Erdoğan’ın geçen hafta bilerek ve isteyerek “İsrail’in nihai hedefi Türkiye, İsrail bize saldırabilir” söylemi, arkasından da Erdoğan’dan destek alan Bahçeli’nin DEM’e yönelik son söylemleri "Yeni bir 'çözüm süreci mi başlıyor" tartışması siyasetin gündemine oturacak gibi duruyor.
Meclisin açılışında Bahçeli’nin DEM’e yönelik olarak "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" sözleri, “ne oluyor” sorusunu beraberinde getirmişken, gözler bu haftaki grup toplantısına çevrilmişti.
Bahçeli, salı günü, “Biz gelişigüzel keyfe keder anlık dürtülerle dümenden ve düzenden el uzatmayız” demekle kalmadı, sanki daha önce kerelerce “DEM kapatılmalı, bölücülere ve dolaylı şekilde teröristlere aktarılan Hazine kaynağımız derhal kesilmeli” diyen kendisi değilmiş gibi “Uzattığım el, 'Gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin' temennisi ve teklifidir” diyerek topu yalnızca DEM’in değil CHP’nin de kucağına attı. Arkasından da Erdoğan, Bahçeli'nin DEM Partili vekillerle tokalaşmasını da, açıklamalarını destekleyerek "Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını umut ediyoruz" diyerek yeni gündemi belirledi.
İKTİDARIN MANEVRA ALANI
Şurası kesin; Cumhur İttifakı uzun süredir muhalefete sürekli olarak “Siyaseti bizim belirlediğimiz sınırlar içinde yapın” mesajı veriyordu. İç güç, dış güç tartışmaları da ve özellikle “İsrail saldıracak” söylemi de bunun parçasıydı.
Derinleşen ve onca lafa rağmen etkisi sürekli artan ekonomik kriz, yalnızca siyasi alana değil her alana nüfuz etmiş durumda. İktidar krizi aşamıyor. Kutuplaşma, ötekileştirme, bolca terörist söylemi artık dün gibi sonuç almıyor. Bu yüzden Erdoğan ve Bahçeli kendi manevra alanlarını genişletmek ve rejimi yeniden yapılandırmak istiyorlar.
İktidar açısından ne İsrail tartışmaları samimi ne de “iç barışı” sağlamak. Asıl amaç muhalefeti hizalamak, etkisizleştirmek ve asıl olarak da muhalif seçmeni kendi partilerinin git-gelleriyle bıktırmak!
İktidar, dün “Millet İttifakını” bölmek, bugün de CHP başta olmak üzere muhalefet partileri içinde tartışmayı tetikliyor. Muhalefet cephesini etkilemek ve olabildiğince kafa karışıklığı yaratmak, muhalefetin etki alnını da zayıflatmak iktidarın çok işine gelir, hem de kendi siyasal tarihindeki en zayıf döneminde…
İYİ Parti’de neler yaşandığına tanıklık ettik ve İYİ Parti önemli ölçüde siyasal aktör olmaktan çıktı. “Normalleşme” tartışması CHP’yi zorluyor. CHP’li isimleri dün de bugün de Cumhurbaşkanı adayı olarak tartıştırmak da, “yumuşama” tartışmaları yaptırmak da bunun bir parçası.
DEM’e yönelik mesajlar ise “yeni çözüm süreci” tartışmalarıyla DEM içinde ayrışmaları tetikleyebilir. DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları "Çözüme dair bir plan açıklanması halinde barış konuşulabilir" derken, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü “bu her iki üç yılda bir denenen eskimiş bir yöntem” diyor…
Erdoğan için bir tek belirleyici yan var: Ne olursa olsun kendi siyasi geleceğini garanti altına almak! Dün savunduğunu bugün değiştirmek de bunla ilgili bir durum. Erdoğan asla özeleştiri yapmaz çünkü hem Erdoğan hem de bir bütün olarak sağ ideoloji, düşünsel ve ilkeli bir hat oluşturmaz, belirleyici olan siyasi pragmatizm ve iktidardır. Hal böyle olunca sağın sert dönüş kabiliyeti de cevabı da hep hazır oluyor: Dün dündür bugün de bugün!
Muhalefet iktidar bloğunun bu kayığına binmemeli, 31 Mart’ta yakalamış olduğu söylem üstünlüğünü yeniden yakalamak için ısrarla kendine yeni bir alan yaratmalı!