Necdet Saraç
Yeni Düzen
Nasrallah belki de Humeyni’den sonra bölgenin en karizmatik lideriydi. Diplomasiyi ve askeri operasyonları bir arada kullanma becerisi olan Nasrallah, bölgede İsrail’e yenilgi tattıran tek liderdi. Hizbullah’ı yalnızca askeri bir örgüt olmaktan çıkardı, büyük bir orduya dönüştürdü, siyasallaştırdı, gerektiğinde esnedi, gerekmediğinde sertleşti, devlet içinde devlet kurdu.
İsrail belki de bu gerçeklerden dolayı “akılı düşman” Nasrallah suikastine “Yeni Düzen” adını verdi. 7 Ekim 2023’de gerçekleşen Hamas saldırılarını gerekçe gösteren İsrail’in Gazze saldırıları İsmail Haniye suikastinden çağrı cihazı patlatmalarına ve Nasrallah suikastine kadar uzadı ve bölgede oyunun bütün kuralları değişti. Bölgede “iki devletli” denge oluşması bir yana dengeler İsrail lehine değişti.
7 Ekim siyasal İslamcı yapıların tasfiyesinde sonun başlangıcı oldu.
İsrail önce Hamas’ın arkasından da Hizbullah’ın üst düzey komutasını neredeyse bitirdi. Ölümler ise yalnızca sayıların telaffuzuna indirgendi: 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 41 bin 689 kişi, 17 Eylül’den bu yana Lübnan’da 1328 kişi öldürüldü. Bu kadar!
Kuşkusuz “Hüseyni” bir geleneği temsil etme iddiasındaki Hizbullah gibi “devlet içinde devlet” olan siyasi, sosyal, inançsal ve askeri bir örgütlenme hemen bitmez. Hatta kısa bir süre Şiiler dışındaki diğer İslami örgütleri de sürece katarak direniş daha da büyüyebilir. İntikam isteğinin büyüdüğü, öfkelerin kabardığı bir ortamda lider değişimi ile birlikte Hizbullah da, Hamas da daha da saldırgan olabilir ama bu nihai sonu değiştirmez!
Gerçek şu:
Hizbullah ve Hamas yalnız kaldı. Doğrudan bir tek uluslararası destek yok! Ortadoğu’da uzun süredir yaşanan kaos, kısa ve orta vadede daha büyük bir kaosa dönüşecek olsa da Nasrallah suikasti artık yeni dönemi başlatmıştır!
SİYASAL İSLAMIN SONU
1950’lerde Ortadoğu’da emperyalizmin “Yeşil Kuşak” projesiyle başlayan süreç, 1990’larda sosyalist sistemin dağılmasıyla önce Büyük Orta Doğu Projesine, sonra Ilımlı İslam Projesine 2011 sonrası da “Arap Baharı”na evrildi.
Bu siyasal ortam siyasal İslam’ı büyüttü. Önce El Kaide, Taliban, IŞİD gibi terör örgütleri “devlet” oldular, arkasından da Hamas ve Hizbullah gibi örgütlenmeler de seçimlerle “iktidar” olarak “devlet içinde devlet” gibi örgütlenmeleri yarattılar!
Ama dünya değişti. Siyasal İslam’ın yeni bir çıkış olmadığı, olamayacağı görüldü.
Siyasal İslam’ı ABD kontrolünde besleyip büyüten “küresel sermaye” aslında 2012’de ABD Büyükelçisi’nin Libya’da tecavüz edilip, linç edilmesinden sonra cihatçı yapılanmalardan desteğini çekmişti, uzatmalar oynanıyordu!
Nereye evrileceğini kestirmek zor olsa da artık yeni bir dönem başladı: Uluslararası hukuk yalnızca Ortadoğu’da değil Avrupa’da da anlamsızlaştı. BM gibi kurumsal yapıların içi boşaltıldı. Uluslararası konjonktür ABD ve NATO lehine değişti. İsrail gücünü tam da buradan alıyor. ABD ve Avrupa’nın en önemli ülkeleri Almanya, Fransa ve İngiltere İsrail’in yanında!
Arap Baharı denen süreç bölgede Irak, Suriye, Lübnan gibi devletleri “devlet” olmaktan çıkardı. Filistin ise devlet bile olamadı. Hizbullah, Hamas gibi yapılar devletten güçlü hale geldiler. Devleti yıkmadılar ama ülkeyi hatta bölgeyi şiddetin gücüyle yönetmeye başladılar…
Hızlı biter denen Rusya-Ukrayna savaşı uzadıkça Rusya’nın bölgedeki gücü azaldı. Suriye’nin gücü kırıldıkça İsrail güçlendi. 1979’dan bu yana devam eden İran rejimi giderek zayıfladı. Füze saldırıları ve “delinmez” denen “Demir Kubbe”nin delinmesi de bu gerçeği değiştirmez!
İslam ülkelerinin çoğu ideolojik dini yaklaşımlardan yoruldu. Siyasal İslam yeniden büyük kitleler üzerinden “iktidar hayali” kurma şansını kaybetti. Dini iktidar yapma hayali artık geride kaldı. Çünkü bölgede din barış ve huzur yerine, kan ve gözyaşı getirdi.
“Filistinle, Hamas’la, Hizbullah'la ne işimiz var” sesleri bütün Ortadoğu coğrafyasında giderek yükseliyor. Filistin yalnızca Suudi Arabistan’ın değil Arap Birliği’nin de umurunda değil!
İran reformistleri bile yüksek sesle “bu işler böyle gitmez” demeye başladılar!
Bu gerçek karşısında bölgedeki hukuksuzluğu, İsrail merkezli devlet terörünü bitirmek için çaresizlik öne çıktı.
İsrail İran'ın İsrail'e düzenlediği misilleme saldırısını "kesin dille kınamadığı" gerekçesiyle BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i bile "istenmeyen kişi" ilan etti.
Filistin’de yaşanan katliamı, Lübnan’daki suikastleri kınayamayan Almanya, Fransa ve İngiltere roket saldırısı sonrası "İran'ı bu tehlikeli tırmanışa karşı acilen uyardı!"
Gerçek bu!
Hamaset yerine bu gerçeği görerek konuşmalı!