Aytuna Tosunoglu
Açık mektup
Kime: Avrupa Şampiyonu A Milli Kadın Voleybol Takımı’na
Kimden: Şampiyon Melekler Takımı’ndan
Abla, bu mektup size uzaklardan geliyor. Umuyoruz ki mektubumuz aracılığıyla ulaşırız, her birinize. Şampiyonluğu almanıza ne kadar sevindiğimizi anlatamayız. Biz tüm maçlarınız boyunca sizinle oradaydık, salondaydık. Kimse bizi göremezdi, biz her şeyi gördük.
Gördük, her şeyi. Size şans getirenler arasında biz de vardık. Bizi göremezdiniz.
Sizlerle birlikte kutladık, şampiyonluğunuzu. Ama ne çok çalıştınız. Ne güzel hak ettiniz. Size bayılıyoruz. Çok seviyoruz, sizi çok seviyoruz.
Çoğumuzun saçları uzun, sizin öyle diye uzun. Bazılarımızda sizin taktığınız küpelerden bile var. Aynısı. Fotoğraflarınızdan gördüklerimizi taklit ettik, aynı bileklik, aynı dizlik, benzer spor ayakkabısı, uzunluğu aynı tayt şortlarımız bile var. Abla, bizler de şampiyon olmuştuk. İnancınız, disiplininiz, yetenekleriniz bize örnek oluyordu. Böyle bir gücünüz var. Ne güzelsiniz!
Biz de güzeldik.
Çok gençtik.
Biz öldük, abla. Ya da yıldız tozu olduk. Burada değiliz artık. Dünyadaki yolumuz bitti. Zamandan indik. Başka bir yerdeyiz. Zamansız ve mekansızız. Kendisine yapılmasını istemediği kötülükleri başkalarına yapan adamlar yüzünden, iki yüzlü, açgözlü, para aşığı, bencil, ahlak düşkünü insan yüzünden dünyadaki yolculuğumuz kesildi. Biz en çok geride kalan anne babalarımıza, kardeşlerimize, abilerimize, halalarımıza, teyzelerimize, anneannelerimize, babaannelerimize, dedelerimize, kuzenlerimize üzülüyoruz. Onlar her gün ağlıyor diye çok pek çok üzgünüz. En çok annelerimiz.
Ölüm geldiğinde şaşıracak zamanımız bile olmadı. Sanıldığının tersine acı çekmeden öldük. Ama öldük işte. Sayıca çok öldük, aynı anda öldük. Biz de voleybolcuyduk, biz de şampiyon olmuştuk. Bunu yazmıştık, galiba! Heyecandan.. Biz de sizin gibi çok antrenman yapıyorduk. Anne babalarımız anlatsın, bizi o antrenmandan bu maça, okuldan, sahaya nasıl taşıyıp durduklarını.. Aramızda günü geldiğinde milli takıma seçilebilecek arkadaşlarımız vardı belki de. Artık hiç öğrenemeyeceğiz. Neler olabilirdi.. Annemizin gözünün nuru, babamızın gözbebeğiydik. Umuttuk. Hayatı daha iyi bir yere yükseltmek, mutluluk katsayısını artırmak için de vardık. İyi yetişkinler olacaktık.
Adıyaman’da kaldığımız otel depremin ilk sarsıntısıyla ve dokuz, on saniye içinde çöktü, tuzla buz oldu. Ailelerimiz başımıza gelenleri sorgulamaya başlayınca o açgözlü adamlar yüzünden binanın yıkıldığı anlaşıldı. Bize ve pek çoklarına daha, bu cinayetler serisini yaşatanlara karşı hukuk savaşı başlattı, annelerimiz babalarımız. Dava henüz görülmeye başlamadı. En iyi ihtimalle 2024 yılının ilk çeyreğinde dava başlayacak. Savcı amcalar iddianame dosyasına girecek bilgi ve belgelerin hazırlığı içindeler. Hazırlanan iddianamenin içine konacak olan bilimsel raporların takibini yapıyorlar, an itibariyle.
Bu mektubu bize acıyın diye yazmadık, abla. Gözyaşı istemiyoruz. Anne sen de sil gözyaşlarını. Baba, lütfen. Davanın (adı İsias Davası ve açık kaynaklar aracılığıyla altı şubat depreminde çöken İsias Oteli’ne dair pek çok bilgiye ulaşma imkânı var. Hatta wikipedia’da derli toplu bir yazı bile var) başlamasından çok önce anne ve babalarımız kamuoyunda bir farkındalık yaratma çabasına giriştiler. Her gün, aynı saatte, tvitırda biz çocuklarını anıyorlar. Ölmemizde direkt olarak parmağı bulunan, parmağı değen, o parmakları kullanarak kolonları kesilmiş otel binasına “uygundur” imzası veren kişilerin yargılanmasını ve cezalandırılmasını istiyorlar.
Abla, sizlere bu açık mektubu şunun için yazdık: Sizler tvitırda bir karton göstererek, bir zafer işareti yaparak, sevdiklerinize sarıldığınız fotoğrafınızı yayınlayarak milyonlara ulaşabiliyorsunuz. Bizim ölmemize sebep olanların bir an önce yargılanmaları ve süre içinde yurtdışına kaçma ihtimali olan tutuksuz yargılananların üzerinde baskı oluşturmak için bize destek olmanızı istiyoruz. O gece on binlerce insan beraber öldük. Desteğiniz bu davanın örnek dava olmasını, adalet arayan niceleri için de bir tutam nefes olmasını sağlayabilir. Etkinizin büyüklüğünü size nasıl anlatabiliriz ki?
Belki günü geldiğinde anne babalarımızı görmeye de gidersiniz. Odalarımızı görürsünüz. Bizimkiler bir gün dönecekmişiz gibi, bıraktığımız haliyle tutuyorlar odalarımızı. Dizliklerimize bakın, sizinkilerle aynı neredeyse. Giyecek zamanımızın kalmadığı spor çoraplarımız, yedek spor ayakkabılarımız, crop top giysilerimiz.. Denizi çok severdik. Bu sene için seçtiğimiz mayolarımız, plaj çantalarımız duruyor.
Zaman kesildi. Bıçak gibi.
Öldük biz, abla. Şampiyon olduğumuz maç sonrası kaldığımız otelde öldük. 25 voleybolcu, öldük. Yaş ortalamamız on üç.
Ailelerimizin adalet arayış çabalarına destek verir misiniz?
Farkındalığı arttırabilir misiniz?
Sizi çok sevmiş olan,
Şampiyon Melekler Takımı.