Narsisizm Pandemisi

Tam bir profesyonel olduğuna inanan Ryan, kendini işine adamış ideal bir tip sayılabilirdi. Nasıl olsa sorumluluğunu taşımak zorunda kalacağı ne eşi, ne çocukları ne de anne-babası vardı hayatında. Uzun aralıklarla görüştüğü kardeşleri de olmasa onu dünyaya düşen bir meteor bile sayabilirdik.

                O pek çok insanın hayalini kurduğu bir yaşam sürüyordu. Gerçek anlamda bulutların üzerinde yaşıyor, yılın 320 günü evinden uzakta, o şehirden bu şehire, eyaletten eyalete uçuyor, business class’ın rahat koltuklarına gömülmenin, birinci sınıf otellerde kalmanın, aradığı o lüks sedanın kiralanması için ısrar edecek kadar konforuna düşkün olmanın keyfini sürüyordu.

                Kırklı yaşlarına gelmiş, bekar bir hayat yaşayan Ryan Bingham için bu dünyada erişmek istediği en büyük hedef on milyon mil uçuşa ulaşan dünyadaki az sayıda insandan biri olmaktı. Severek yaptığı sevimsiz işine tutkuyla bağlıydı. Onun adımını attığı şirketlerde acı ve gözyaşının doğuşu kaçınılmazdı. Zira çalışanlarını işten çıkarmak isteyen ancak buna yeltenemeyen yüce gönüllü(!) patronlar gözleri kesmediğinde Ryan’ı çağırırlardı. Böylece onlar ofislerinde deri koltuklarına gömülüp rahatça purolarını tüttürürken, sabah çocuklarını öperek okula bırakan, ev kredisinin yalnızca yüz on yedi taksidi kaldığı için sevinen alelade insanlar bir bıçak darbesiyle işten atılır; sabah gülerek çıktığı evine akşam dolu gözlerle dönmesi sağlanırdı.

                Ryan, işte o bıçağı tutan ve çalışanları ıskartaya çıkaran eldi.

Performans Öznesi

                Tam bir profesyonel olduğuna inanan Ryan, kendini işine adamış ideal bir tip sayılabilirdi. Nasıl olsa sorumluluğunu taşımak zorunda kalacağı ne eşi, ne çocukları ne de anne-babası vardı hayatında. Uzun aralıklarla görüştüğü kardeşleri de olmasa onu dünyaya düşen bir meteor bile sayabilirdik.

                Yönetmenliğini Jason Reitman’ın yaptığı 2009 yapımı Up in the Air (Aklı Havada) Ryan Bingham karakterine ünlü oyuncu George Clooney’nin hayat verdiği bir yapım. Film hem kapitalizmin çalışana ver(me)diği değeri gözler önüne sermesi hem de yaşam şekliyle pek çok gencin hayallerini süsleyecek Ryan ve türevlerinin hayatlarındaki perde arkası gerçekleri gözler önüne sermesi açısından dikkat çekiyor.

                     Ryan Bingham, Koreli düşünür Byung-Chul Han’ın tabiriyle tam bir 21.yüzyıla ait “performans öznesi”. Çünkü o, Han’ın da dikkat çektiği üzere bugünün neoliberal kapitalist dünyasında “Yes, we can!” topluluğunun seçkin bir üyesi. Temsil ettiği değerler, uğruna yaşamını adadığı sistem için ideal olsa da filmin mutlu sonla bitmeyişinden bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyoruz. Konuşma yaptığı toplululuğa onları başarıdan uzaklaştıran tüm bağlardan, ilişkilerden ve sorumluluklardan kurtulmayı öğütleyen Ryan, yaşam tarzı ve çevresindeki insanlara yaklaşımıyla Narsisistik izler taşıyor.

***

                Narsisizm son yılların en çok dillendirilen kavramlarından biri. Kimileri için yaratıcılığın ortaya çıkmasında ateşleyici bir güç, kimine göreyse tedavi edilmesi gereken ciddi bir rahatsızlık. Hatta bugün insanları birer “performans öznesine” dönüştürmeye çalışan anlayışa göre gündelik yaşamda yaşanılan sorunların pek çoğu bireyin kendine yeterince güvenmemesinden kaynaklanıyor. Bu açıdan narsisizmi güçlendirmek iyi bir şey bile sayılabiliyor.

***

                Narsisizm kavramına kaynaklık eden mitolojik öyküden Romalı yazar Publius Ovidius Naso, Dönüşümler kitabında bahseder. Pek bilindik bu hikayeye göre nehir tanrısı Cephisus ile su perisi (nympha) Liriope’nin oğlu olan Narcissus dillere destan bir güzelliğe sahipti.

                “Birçok delikanlı onu, birçok genç kız onu arzuladı ama narin güzelliğinde o kadar edepsiz bir küstahlık vardı.”*

                Ona aşık olanlardan biri de Hera tarafından lanetlenen ve bu lanet nedeniyle ancak söylenen sözlerin son cümlesini tekrar edebilen su perisi Ekho’dur.

                “Ekho görünce Narkissos'u bir ıssız kırda dolaşırken/arzu sardı gönlünü, düştü gizlenerek izlerinin ardına;/bir çıranın ucuna sürülmüş  yanıcı kükürt beri getirilen alevi nasıl kaparsa/Ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla.”**

                Ancak kimseleri beğenmeyen Narcissus Ekho’yu da reddeder. Bu acıya dayanamayan Ekho’dan geriye artık sadece dağlarda yankılanan sesi kalmıştır. Ovidius’a göre orada hor görülenlerden biri Narcissus’un bu tavrı karşısında ellerini semaya kaldırıp “İşte böyle sevsin kendisini, işte böyle elde edemesin sevdiğini.” der. Bunu duyan ilahi adalet tanrıçası Nemesis hak verir bu yakarışa. Böylece Narcissus’u ölüme götüren süreç işlemeye başlar. Ormandaki bir gölde aksini gören ve gördüğü güzelliğe aşık olan Narcissus “İzin ver, ey dokunulması mümkün olmayan, bari bakmama ve biçare mecnunu besle aşkınla” diye seslenir. Usulca süzülür berrak suya ve orada da yitirir yaşamını. Öldüğü yerde, sarı göbeği beyaz yapraklarla çevrelenen nergis çiçeği açar. O gün bugündür kendine delice aşık, delice tutkun olanları ifade etmek için kullanılır bu ifade.

***

                Bu konuyla ilgili olarak son dönemde raflarda yerini alan “Narsisistler İktidarda” kitabının yazarı Marie-France Hirigoyen “Narsisizm ancak birey ötekini, kendi büyüttüğü görüntüsünü yansıtacak bir aynaya indirgeyecek derecede benliğini merkeze oturttuğu zaman patolojik hale gelir” diyor. Dünyanın son dönemde gördüğü en büyük narsisistlerden biri olarak Donald Trump’ı örnek veren Hirgonyen’e göre dünyada narsisizmin bu denli sık gündeme gelmesi gayet doğal. Zira günümüzün neoliberal kapitalist anlayışı narsisistler üretiyor. Bu anlayış toplumsallığı yok edip kolektif yaşamı atomize etmenin, bireyi sahneye davet etmenin faydalarını gördüğü müddetçe (ki varlığını devam ettirmesi ancak bireysel arzulara, tutkulara, isteklere vuracağı kırbacın yaratacağı tüketim koşusuna bağlıdır) narisisizm pandemisi dünyada her geçen gün daha fazla yayılmaya devam edecektir.

“Bir Günlüğüne Ünlü”

                Belki teknoloji ve modern(!) yaşam radyasyonu bedensel yapımızda, anatomimizde değişimlere, farklı evrimsel süreçlerin işleyişine neden olmadı ancak insanlık olarak bambaşka bir ruh haline sürüklendiğimiz ortada. Bugünün neoliberal toplumu, bireyi meziyetlerini geliştirmek için baskıladıkça çocuklarını bu dayatmalara göre yetiştirmek isteyen anne babanın çabası bir yan etki olarak narsisizmi doğurabiliyor.

                Akademisyen yazar Süreyya Su’ya göre tüketim toplumunda insanlar arasındaki başlıca ilişki yarışmaya ve rekabete dayalıdır. Böyle bir toplumda herkes yalnızca kendisini önemli ve değerli görmekte ve sadece kendi mutlululuğu için çalışmaktadır. Narsisizm kültürünün belirgin özelliklerinden biri olan sağlığın ve kişisel gelişimin kolektif bir saplantı haline gelmiş olması geleneksel anlamdaki sıhhatin karşılığı değil, daha çok performansla ve yaşlanma belirtilerine karşı mücadele olarak değerlendirilmektedir.

                Psikoloji konusunda önemli çalışmalara imza atan Jean M. Twenge ve W. Keith Campbell “Asrın Vebası: Narsisizm İlleti” kitabında “Amerikan Rüyası” olarak reklam edilen yaşam tarzını örnekleriyle anlatır. Misal ABD ve İngiltere’de çokça türevlerine rastlanabilecek “Bir Günlüğüne Ünlü” şirketleri ödeme yapacağınız tutara göre size özel paparazziler, korumalar, sahte hayranlar hatta kapağında fotoğrafınızın olduğu sahte dergiler bile sunabiliyor. Bu hizmete parası yetmeyenler içinse “şöhret olma” zevkini tatmak telefona indireceğiniz bir uygulama ile de mümkün. Böylece ister Kim Kardashian isterseniz de Kendall ya da Kylie kardeşlerden birinin hayatını yaşayabiliyorsunuz. Sanal da olsa.

***

                Ryan Bingham, Amerikan rüyasını yaşayan ve yaşatan örneklerden biriydi. Tek bir el valizine sığdırdığı hayatı ve bulutların üzerinde uçuşan hayalleriyle Narsisizmin sınırlarında gezinen bir kişilikti. O böyle mutlu olduğuna inanıyordu. Taa ki çevresindeki insanları kendi ihtiyaçları, zevkleri için kullanan Ryan’ın aşık olduğu kadının yaşamında yalnızca kasedeki bir çerez kadar önemli olduğunu fark ettiği an’a kadar.

                Gündelik yaşamda sağlıklı narsisizm eşiğini çoktan aşmış, cüce Narcissus’lara her yerde rastlayabiliyoruz. Onları bazen Olimpos’un tepesinden aşağı baktıklarını zannettikleri koltuklarında her geçen gün daha da küçülürken; bazen de ilgi çekebilmek için sağlıklı bir insanın paylaşmayacağı görüntüleri sosyal medyada paylaşırken görebilirsiniz.

                İnsanlık Covid19 pandemisinin ilk şoklarını üzerinden atmış gibi görünüyor oysa bugünün neoliberal kapitalist diktatörü insanlığı narsisizm gazıyla zehirlemeye devam ediyor.

Kaynaklar: •Narsisistler İktidarda, Marie-France Hirigoyen, Çeviri: Ayşen Gür, İletişim Yayınları. •Asrın Vebası: Narsisizim İlleti, Jean M. Twenge - W. Keith Campbell, Çeviri: Özlem Korkmaz, Kaknüs Yayınları. •Dönüşümler, Publius Ovidius Naso, Çeviri: Asuman Coşkun Abuagla, Yapı Kredi Yayınları.•Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat, Remzi Kitabevi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Gürel Arşivi