Eda Yılmayan
Durdurulamayan Kadın: Sabiha Sertel
Serteller’le ilgili dosyamıza devam ediyoruz. Bu hafta sayfamızda Sabiha Sertel’e yer veriyoruz. Akademisyen Barış Çatal’ın derlediği, farklı makalelerden oluşan ve Sabiha Sertel’i daha iyi anlamamızı sağlayan ‘Hayatı ve Entelektüel Mirası’ isimli kitaptan yola çıkarak Sabiha Sertel’i tanımaya çalışacağız. Barış Çatal’la yaptığımız söyleşiyi Gazete Pencere’nin Youtube adresinden de izleyebilirsiniz.
Sabiha Sertel üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz? Onun yaşamında, mücadelesinde ilginizi çeken ne oldu?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde siyasi tarih anabilim dalında doktoramı yaptım. Doktora tez danışmanım Mehmet Öznur Alkan’dı. Ders dönemimi bitirdikten sonra Mehmet Alkan bana “Sabiha Sertel üzerine çalışmak ister misin?” diye sordu. Çünkü kendisinin Sabiha Hanım’ın yeğeni Nur Deriş Ottoman’la iletişimi vardı. Bundan sekiz yıl önce Nur Hanım’la Kuzguncuk’ta buluştuk. Sabiha Sertel’i daha önce de biliyordum. Hacettepe Üniversitesi tarih bölümünde yüksek lisans yaptım. Orada da Yurt ve Dünya dergisi üzerine (1941-1944 yılları arasında çıkan, Adnan Cemgil, Pertev Naili Boratav ve Behice Boran’ın çıkardığı dergi) çalışmıştım. Aslına bakarsanız orada Behice Boran’ın içinde olduğu bir jenerasyon var. Behice Boran da Sabiha Sertel de ABD’ye gitti. Amerika’ya gidişleri ve dönüşlerinde oradaki izlenimlerinden, yaşantılarından hem de cumhuriyet sonrası memleketin ihtiyacı olan şeyleri bir araya getirip harmanladılar, rol model oldular. Yaşantılarına baktığımızda gerçekten gıpta edilesi, mücadele dolu yaşamlar. Sabiha Hanım’ın bu duruşu beni etkiledi. Sabiha Sertel’e ilişkin çalışmalar vardı fakat genelde bu çalışmalar ikincil kaynaklara dayanıyordu. Biz Sabiha Sertel’in kendi sözünü söylediği çalışmalara, yazılara bakalım dedik. Çok üretken bir gazeteci, çok yazdı. Kendisini yazılarıyla ifade ediyordu. Sabiha Sertel kadın hareketi, sosyal adalet duygusu için ve gazetecilik için öne çıkan bir figür.
“SERTELLER İKİ KERE YERSİZ YURTSUZ KALDI”
Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel iki ayrı güçlü karakter. Fakat onları Serteller olarak anmamız ve bu soyadının her ikisini de akla getirmesi sizce neyin ifadesi?
Zekeriya Sertel daha liberal bir yerde duruyor. Sabiha Sertel komünist, Türkiye Komünist Partisi’ne üye. Bu uzun birlikteliğin, yolculuğun nedenini Nur Hanım’la da birbirimize sorduk. Bir sürü badireler atlattılar. İkisi de iki kere yersiz yurtsuz kaldı. Balkan Savaşları’yla doğdukları toprakları kaybetmek zorunda kaldılar.1950’den sonra tekrar yersiz yurtsuzlaştılar. İki kere yersiz yurtsuzluğu insanların hayatlarına sığdırmaları gerçekten kolay değil. Yurtdışındayken de Türkiye’ye dönme istekleri vardı. Zekeriya Sertel daha uzun ömrü olduğu için bunu daha çok zorladı. Her ikisi de mücadeleci, prensipleri var. Zekeriya Sertel gazeteci. ABD’ye gitmeden önce zaten İttihat Terakki’nin de el verdiği gazetelerde çalışıyor. Sabiha Hanım çok bilinmez Türkiye’nin sosyal hizmet uzmanı. Columbia Üniversitesi’nde eğitim görüyor. Fakat mesleğini yapamıyor. Mesleğini yapamaması onu geride bırakmıyor. Eğitiminin verdiği sosyal adalet duygusu yazılarında var. Örneğin Millî Mücadele, Cumhuriyet sonrası yetim kalmış çocuklar var. Büyük Mecmua’da daha sonra Resimli Ay’da yetimler, öksüzler üzerine ya da kadın meselesi, boşanmış kadınlar üzerine yazıyor. Sosyal adalet duygusunun hem onda hem de Zekeriya Sertel de güçlü olduğunu görüyoruz. Sadece gündelik yaşamı paylaşmadılar, entelektüel yaşamı da paylaştılar. Bence onları bir arada tutan hem bu ortaklık hem mücadele etmeleri hem de prensip sahibi olmaları.
ENGELS’İN ‘MAYMUNDAN İNSANA GEÇİŞTE EMEĞİN ROLÜ’ KİTABINI ÇEVİRDİ
Sabiha Hanım’ın özellikle dört yıllık ABD eğitiminin önemli olduğunu düşünüyorum. Yeni dünyada bulundu ama şunu da gördü: Fikir ve düşünce özgürlüğü, kendisini ifade etme ve bunun engellenmemesi ve kendi sözünü her zaman söyleme cüreti oralarda gelişti. Hayatı boyunca da hiç müdanası olmadı. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya kafa tuttu, yazmaya devam edeceğim dedi. Yazmasına izin verilmediği dönemde çeviriler yaptı. Çevirileri yine ilgi alanı içindeydi. Feminist tarih yazımı geliştiğinde 1950’ler ve 60’larda okuyabileceğimiz çalışmalar arasında Sabiha Sertel’in çevirdiği ‘Kadın ve Sosyalizm’ kitabı vardı. Çok bilinmiyor ama Engels’in ‘Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü’ kitabını çeviriyor. TKP’li olmasının ve Sovyet eğilimi olmasının da çevirilerinde etkisi var.
ŞÜKRA KAYA İLE POLEMİĞİ
Sabiha Sertel 1937 yılında Tan Gazetesi’nde yazmaya başlar. Bir yandan da hem İspanya İç Savaşı hem de Nazizmin ve faşizmin yükselmeye başladığı günlerde bu konularda yazılar yazar. Ayrıca İspanya İç Savaşı günlerinde ABD’ye giderken Fransa’da çıkan Voix Europeenne dergisine de yazılar kaleme alır. Bu yazılar üzerine dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya kendisini görmek üzere Pera Palas’a davet eder. Sabiha Sertel görüşmeye gider. Şükrü Kaya önce Suat Derviş ve Nizamettin Nazif’le görüşür. Suat Derviş çıktığında Sabiha Sertel’le karşılaşır. Derviş’in yüzü asıktır. Sabiha Hanım durumu anlar. Şükrü Kaya görüşme sırasında Sabiha Sertel’e “Sen” diye hitap eder ve Voix Europeenne’nin komünist bir yayın olduğunu söyler. Sabiha Hanım bu hitap biçiminden hoşlanmaz, Şükrü Kaya’ya “Bilmiyordum ama bilsem de yazardım. Sen bunun hesabını bana soramazsın, İçişleri Bakanısın, bunu bana ancak savcılık ya da sorgu hâkimi sorabilir” der.
SELANİKLİ DÖNMELER
15.yüzyılda İspanya’da ve daha sonra Portekiz’de Katolik kralların uyguladığı engizisyon yüzünden Yahudiler topraklarından sürülüyor. II. Beyazıt döneminde Osmanlı topraklarında kabul gören Yahudilerin önemli bir kısmı Selanik, İzmir, İstanbul gibi şehirlere yerleştiriliyor. 17. yüzyılda İzmirli bir Yahudi olan Sabetay Sevi, mesih olduğunu iddia ediyor ve bu yankı Osmanlı’nın sınırlarını aşıyor. Sabetay geleneksel Musevi dininin katı kurallarına meydan okuyan biri. Bu, Yahudi toplumunda ciddi bir çatışma yaratıyor ve Sabetay Sevi’yi Sultan IV. Murat’a şikâyet ediyorlar. Sevi tutuklanarak yargılanıyor. Önünde iki seçenek var: Ya idam edilecek ya da Müslümanlığı seçecek. Müslümanlığı seçiyor, işte bu nedenle ona ve onun yolundan giden Yahudilere dönme deniyor. Osmanlılar dönmelere ‘Avdeti’ diyor. Yahudiler ve Rumlar da sazan balığının bir kıyıdan öbürüne geçerken pullarının renk değiştirmesine atfen ‘sazanikos’ diyorlar.
Sabiha Sertel’in politik anlamda bayrağını yeğeni Nur Deriş taşıyor. Kendisi aynı zamanda Komünist Manifesto’nun da çevirmeni.
Sabiha Sertel’in bir fikri mirası varsa, böyle bir kazı çalışması yürütülüyorsa bu Nur Deriş sayesindedir.
Serteller belgeseli yaptığını öğrendim.
Sabiha Sertel’le ilgili bir belgesel hazırlıyor. Sabiha Hanım’ın otobiyografisi İngilizce’ye çevrildi. Fakat pandemiye denk geldi. Kitapla ilgili hem Nur Hanım hem de Sabiha Sertel’in torunu Tia O’Brien çeşitli akademik toplantılara katıldılar. Yayınevi onlardan kısa bir tanıtım videosu istedi ve bu video çok ilgi gördü. Sabiha Sertel’i daha genç jenerasyonlara tanıtmak için, bir de Nur Hanım’ın da kişisel yolculuğunu eksen alan bir çalışma hazırlanıyor.
ONU SABİHA SERTEL YAPAN KİMLİKLERİNDEN BİRİ DE DÖNME OLMASI
Selanik’e yeniden dönelim. Neden Selanik yılları karanlıkta kalıyor?
Selanik günlerini önemsiyorum. ‘Roman Gibi’ kitabına baktığımızda Sabiha Sertel bize 1919 ve 1950 arasında bir panorama sunuyor. 1924 Anayasası yapıldığında onlar Ankara’da, fakat anılarında Selanik’teki günlerinden iki sayfa bahsediyor. Çünkü orada dönme kimliği var ve bu kimliğin politik anlamda olumsuz bir karşılığı var. Sabiha Hanım erken bir tarihten itibaren meslek sahibi olmayı çok önemsiyor. Sosyal hizmetler uzmanı, fakat yaşamını gazetecilik yaparak kazanıyor. Bu kimliğinin kendi profesyonel yaşamının önüne geçmesini istemiyor. Buradan saldırılacağını da biliyor, kendi söylemiyle bunu ilkel bir bağ olarak nitelendiriyor. Bir yandan da TKP’li. Daha evrensel, daha adil bir dünya tahayyül ediyor. Dönme kimliği daha basit bir yerde kalıyor, o daha büyük bir tahayyülün peşinde ama şunu bilmeliyiz: Sabiha Sertel’i Sabiha Sertel yapan kimliklerden biri de dönme kimliğidir. İlk gençliğini Selanik’te geçirdi, dönmelerin devam ettiği okullara gitti, ilk entelektüel birikimini de orada yaşadı. O yüzden bunu atlayamayız.
Zekeriya Sertel’le evliliği o dönem için niçin önemli? Çünkü İttitat ve Terakki’nin bunu önemsediğini, halklar arasında bu evliliğin bir bütünlük yaratacağını düşündüklerini okuyoruz. Doktor Nazım da evlenmelerini teşvik ediyor.
Bu evliliğin kayıtlarına ulaşamadık, o döneme dair iyi bir literatür taramasına ihtiyaç var. Daha çok anılar üzerinden ilerleyebiliyoruz. Fakat İttihat Terakki Cemiyeti II. Meşrutiyet’ten sonra önce politik yaşamı domine ediyor, daha sonra sosyal yaşama dair de fikir üretmeye çalışıyor. Dönme cemaati kendi içinden evlilikler gerçekleştiriyor. Sabiha Hanım’ın Zekeriya Sertel’le evliliği ilk kez dönme bir kadının cemaat dışı evliliği olarak öne çıkarılıyor. Zekeriya Bey de ittihatçı bir çevrede. Sabiha Hanım’ın ağabeyi Celal Deriş, İttihat Terakki’nin önde gelenlerinden biri. Proje bir evlilik gibi ama netice itibariyle anılarında ve gazete demeçlerinde Sabiha Sertel’in bunu istediği ortaya çıkıyor, onun da rızası var.
Sabiha Sertel işçi ve çalışan kadının erkekle eşit ücret alması, çalışma saatlerinin uzunluğu, hamilelik izninin olmaması, ailede erkeğin egemenliği, ev işleri ve çocuk bakımının kadının sırtında olması gibi konular üzerine yazıyor. Kızı Yıldız Sertel’in annesini anlattığı kitabında bir yazı masası dahi olmadığını öğreniyoruz. Moda’da büyük bir evde yaşıyorlar misafirler ağırlıyorlar, Zekeriya Bey’in kendine ait bir çalışma odası olduğunu okuyoruz ancak Sabiha Hanım’ın yok! Bu duruma bugünden bakıp değerlendirmek zor olabilir. Bu evliliklerindeki eşitsizliğin bir göstergesi mi?
Sabiha Sertel’in patriyarka ile problemi var. Selanik günlerinden söz ederken de bunu anlatıyor. Büyük Mecmua’da kadın meselesi üzerine yazdığı yazılarda da “Ben niye kadın meselesi üzerine yazdım” diyor. Çünkü ailede karşılaşıyor, babası annesini boşuyor. Annesinin babasını evde bir karşılama geleneği var. Sabiha Hanım “Ben böyle olmayacağım” diyor. Evlilik süreci, ABD’ye gidişleri, oradaki yaşamı, 1917’de ilk kızları Sevim doğuyor sonra Yıldız. ABD’de dil eğitimi alıyorlar, biri dil öğreniyor, biri kütüphaneye gidiyor, aralarında iyi paslaşıyorlar. Sosyal adalet üzerine kadın meselesi üzerine yazsa da netice itibariyle erkek egemen bir toplum. Moda’da kreş kuruyor. 1930’da Belediye Başkanı kadınlar olamıyor ama il genel meclisine aday oluyor. Türk Tarih Kurumu’nda belgesini bulduk. Bir programı var, su meselesinden çocukların bakımına kadar Sabiha Hanım kafa yormuş. Üretmeye, yazmaya devam ediyor. Mesela Zekeriya Sertel Son Posta’yı çıkaracak. Yeni ortaklarıyla buluştuğunda ilk söyledikleri “Sabiha Hanım bu gazetede yazmasın” oluyor. Sabiha Sertel’in gerçekten müdanası yok. Yazamadığında çeviri yapıyor ya da çeviri yapamadığında tek sayı Projektör Dergisi’ni çıkarıyor. Dergi İçişleri Bakanlığı kararıyla yasaklanıyor. Sabiha Hanım’ın üretimini durdurmak mümkün değil! Benim gördüğüm kadarıyla üretimiyle, kendisini kamusal alanda bir kimlik olarak inşa etmesiyle bunu aşmaya çalışıyor.
HALİDE EDİB’LE İLİŞKİSİ
Zekeriya Sertel tutuklandığında Resimli Ay dergisini kendisi çıkarıyor. Halide Edib’le bir diyaloğu var. Halide Edib’in onu biraz azımsadığını söyleyebilir miyiz?
Halide Edib Büyük Mecmua’da Sabiha Sertel’in temas ettiği bir isim. Yurtdışına gitmeleri için bursu da sağlayan kişi. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tevarüs etmiş bir ana akım kadın hareketi var. Sabiha Sertel o ana akımı biliyor, izliyor ama dahil olmuyor. Marksist kaynaklarla karşılaşması onu kendi içinde yorumlaması da kadın hareketine daha sınıfsal bir yerden bakmasına sebep oluyor. Bazı açılardan onları eleştiriyor da. Halide Edib’le uzun süren mesaileri var ama Roman Gibi’de ondan söz etmez. Benzer bir şeyi Suat Derviş için de söylemek mümkün. Roman Gibi’nin nüshaları Bakü’de 1966 yılında tamamlandı, 1968 yılında Ant Yayınları tarafından basıldı. Sabiha Sertel gibi Suat Derviş de aynı mecralarda. Bazı isimlerin özellikle söylenmemiş olması devletin komünistlere yönelik baskıcı siyasetinden kaynaklanmış olabilir.
Sabiha Sertel anılarında Zekeriya Bey’den söz ederken, Zekeriya Sertel Sabiha Hanım’dan pek söz etmiyor. Birkaç yerde adı geçiyor. Neden? Bu durum mizaç farklılığıyla açıklanabilir mi?
Yıldız’ın babasıyla daha uzun bir mesaisi oldu. Annesi 1968 yılında vefat ediyor. Babasıyla Paris’e gidiyorlar. Zekeriya Bey’in yurda dönme çabaları var. Kızları açısından bakınca babasının yankısı daha kuvvetli annesinden. Zekeriya Sertel anılarında Sabiha Sertel’den daha az bahsediyor. Şöyle bir şey anlatılır: Zekeriya Sertel’in anılarını Sabiha Sertel okur ve şöyle der; “Burada herkes var bir tek ben yokum”. Sabiha Hanım’ın bir gönül koyması gibi. Sembolik bir şey. Ancak başta da dediğiniz gibi Serteller olarak anılıyorlar. Bu jenerasyon anılarını da yazmıyor. Özel yaşamlarından bahsetmekten imtina ediyorlar. 1930’larda Sabiha’ya çok saldırıldığında diyor ki “Bana bunları anlattırmanız zuldür”. Keza Gündüz Vassaf annesi Belkıs Vassaf’ın anıları için de bunu söyler. Bizim derleme kitabımızda İnci Özkan Kerestecioğlu’nun bir yazısı var. Zekeriya Sertel’in Hatırladıklarım kitabıyla Roman Gibi’yi karşılaştırır ve der ki; “Sabiha olay anlatıyor, kendisine dair ufak ufak vurguları görebiliyorsunuz. Zekeriya ise kendini anlatıyor.”
Makalenin adı da ‘Cinsiyetlendirilmiş Bir Okuma Denemesi’.
Her ikisinin de sustukları, konuştukları yerler var. Sabiha Sertel’in Roman Gibi’sinin Bulgar baskısı elimizde. Şu sıralar iki baskıyı karşılaştırıyorum. Hangi farklar var, Sabiha Sertel nerelerde susuyor, nerelerde konuşuyor, bunun üzerine çalışıyorum.
ABD’DEN SOSYALİST OLARAK DÖNDÜ
Peki sosyalizmle nasıl tanışıyor?
Sabiha Sertel’in Büyük Mecmua yazılarına baktığımızda sosyalizmin ne olduğunu bildiğini görüyoruz ama daha çok kadın meselesi üzerine yazıyor. Sosyal adalet duygusu da Büyük Mecmua’daki yazılarında var. ABD’ye 1919’da gidiyorlar, 1923’te dönüyorlar. 1917 Ekim Devrimi’nin ideolojik anlamda olumlu tınısı batıya yayılmış. Marksist eserler üniversitelerde okutuluyor. Sabiha Sertel, Engels’i okuyor ve orada aslında sosyal hizmetlerin pratik yönü konusunda eğitim alıyor. Anılarında da bunu anlatır. Hocaları “Teoriyi öğrendin, pratikte ne yapıyorsun?” diyorlar. ABD’de Türk ve Kürt işçilerin arasına gidiyor, onları örgütlemeye, problemlerini anlamaya çalışıyor. ABD’de bilimsel sosyalizmle sınıf meselesinin daha çok ön plana çıktığı ve Türkiye’ye de bu istikamette döndüğünü söyleyebiliriz. Yani ABD’den sosyalist olarak döndü.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ HAZIRLADIĞI PROJE ENGELLENİYOR
Çocuk meselesi onlar için önemli. Yurda dönünce çocuklarla ilgili bir proje hazırlıyor ama çalışması Latife Hanım’a takılıyor. Neden?
New York’tan Ankara’ya geliyorlar. Ankara’nın taşrasında gidip araştırma yapacağım diyor ama Ankara bürokrasisine takılıyor.
Peki Latife Hanım’ın rolü orada ne oluyor? “Bizim memleket için bu çalışma uymaz” diyor.
Evet, Latife Hanım öyle diyor. Buradaki saha çalışması hayata geçse belki beklemedikleri sonuçlarla karşılaşacaklar. Cumhuriyet kurulmuş, milli mücadele bitmiş, çok kırılgan bir dönem ve her alanda çok korumacı bir refleks var. Peki sosyal hizmet çalışması da mı yapılmasın? Evet, yapılmasın deniliyor. Sonuçlarının ne olacağını bilmiyorsak, yeni cumhuriyetin aşil topuğuna işaret edecekse yapılmasın. Sabiha Sertel projesini yapamaz ama Resimli Ay’da bu konunun üzerine gittiğini görüyoruz. “Çocuk meselesi en önemli meselemiz, bunlara ihtimam göstermezsek sakatlanmış bir jenerasyon geliyor, bu cumhuriyet için de iyi değil” diye yazar.
SERTELLER’İN MODA’DAKİ İZİ
Uzun vadede Moda’yı haritalandırmak istiyoruz. Serteller nerede yaşadı, hangi sokaklarda dolaştılar, hangi entelektüel camiada nerelerde buluşuldu? Bunu daha uzun soluklu bir projede hayata geçirmek istiyoruz.