
Emre Alkin
Ekonomi Yönetimine Güzelleme Yapan Bazı Meslektaşlara…
Değerli Meslektaşlarım. Uzun zamandır izliyorum sizleri. Meseleyi “ekonomi yönetimi çok iyi ama siyaset çok kötü” kıvamına getirmeye çalışıyorsunuz. Bunların sebebini anlayabiliyorum ama hak vermiyorum. Bu davranış tarzının sebeplerini şöyle okuyorum:
- Bir zamanlar oralarda görev aldığı için kuruma olan saygısından dolayı eleştiriyi tam olarak yapamayan var. Dolayısıyla eleştirdikten sonra mutlaka alkışlayacak bir sebep arıyorlar ki, dengeli olsun.
- Ekonomi Yönetiminin toplantılarına davet edilmeme çekincesiyle “ne şiş yansın ne de kebap” tarzında analiz yapanlar var. Oralara davet edilmezler ise “downgrade” olacaklarını düşünüyorlar.
- Sosyal hayatta ara sıra beraber oldukları, aynı yerde çalıştıkları, kahve içtikleri veya spor yaptıkları kişiler şimdi ekonomi yönetiminde yer aldığı için “benimle görüşüyorsa doğru insandır” diye düşünenler var. Bir de herkesten önce öğrenmek için de şirin gözükmeye çalışanlar var.
- Merkez Bankası’nın ezelden beri canını yaktığı sanayici ve ihracatçıya sürekli diş bileyenler var. Dolayısıyla “benim sevmediğimi sevmeyen var ise ben onu severim” diyorlar. Trump’ı destekleyen seçmen kitlesi gibi davranıyorlar. Namusuyla para kazananlara “çok kazandılar ama” diye konuşan, bu şekilde konuşan herkesi seven insanlar bunlar.
- Tarafı belli olmayan ama sabit fikirliler var. Kim onların fikrini teyit eden bir iş yaparsa desteği eksik etmiyorlar.
- Yüksek Faiz ve Kontrol Altındaki Kur politikasından servet yapanlar veya servet yapanlara hizmet eden meslektaşlar var. Elbette “hep destek tam destek” diyorlar.
- Bir önceki ekonomi yönetimi geri gelir korkusuyla bodoslama destek verenler var. “Korku aklın katilidir” demişler.
Şimdi geldiğimiz noktayı izah edeyim. En başından beri ekonomi yönetimi, yukarıda bahsettiğim sebepler ve daha başka sebeplerden hareketle temelsiz bir şekilde kendisini destekleyenlerin tuzağına düşmüş gözüküyor. Meslektaş olmayanları bu değerlendirmenin dışında tutuyorum. Herkes kendi menfaatini ya da düşüncesine göre konuşabilir.
Şimdi de en önemli meseleye açıklık getirelim. Yüksek faiz-baskılanan kur projesinin ne kadar riskli olduğunu anladığımıza göre, Merkez Bankasının döviz kurunu tutmak için değil, başına geleceklerden korunmak için seviyeye bakmadan rezerv yaptığını da kavramış olmamız lazım. “Geçişgenlik” meselesinin altını çizen Merkez Bankası dövizin düşmesinden rahatsız olmazdı zaten. İhracatçıyı düşünse gelirinin önce % 40’ını şimdi de % 30 ‘una el koyup rezerve atmazdı. Bunu kavrayamamak için ya çıkarcı olmak ya da sadece finans bilip ekonomiden anlamamak lazım.
Belki de her ikisi. Özetle, Ekonomi Yönetiminin carry trade projesinin son derece riskli olduğunu, büyük maliyetlerle ve meşakkatle toplanan rezervin bir anda eriyebileceğini anladıysa bazıları (ki sosyal medyadaki cevaplara bakınca anlamadıklarını gördüm), içi boş güzellemeler yapmayı bıraksınlar.
Gelinen noktada öve öve bitirilmeyen Ekonomi Yönetimi, piyasadan kaynaklanmayan, uyguladığı reçetenin yarattığı kırılganlıktan ve siyasi gelişmelerden kaynaklanan dalgalanmayı bastırmak için on milyarlarca dolar sattı. “Ekonomi yönetimi çok iyi, siyaset çok kötü” demeden önce, siyasetin emrinde hareket eden bir ekonomi yönetimi olduğunu bir zahmet kavramak gerekiyor.
Tekrar ediyorum, Merkez Bankası döviz düşmesin diye çabalamadı. Mecburen rezerv yaptı. Korktuğu da başına geldi. Yüksek maliyetli hazırlığını “dolar yükselmiyor” dedirtmek için tereddüt etmeden harcadı.
Teknik bilgi bazen oyunu çözmeye yetmiyor demek ki. Niyet okumayın lütfen, oyunu okuyun.