Kerem Kırçuval
Yüzleşme
Meşhur söz, “Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır” bilirsiniz. Öyledir.
Yönetilen algının, algı olmaktan çıktığı, insanların televizyonlarda tuhaf yorumlarla uyutulduğu, dizilerin, o dizilerin kahramanların naylondan olduğu, bize artık gazetelerin ekmeğe bile sarılmadığı günlerdeyiz.
Yani yüzleşme.
Birbirimize ayırdığımız sınırsız vaktin dolduğu günler gibi.
Memleketin hikayesine biraz bakalım mı?
Canım ülkem nasıl yönetilmiş ey genç kalanlar?
Çok partili hayata karar verilmiş. “Söz milletindir” denilmiş, ahali de “Al sana mühür” diye kararını söylemiş. Adnan Menderes, eski CHP mebusu memleketi 10 sene idare etmiş.
10 sene. Sonunu darbeler noktalamış. 10 sene iktidarda kalmış.
Peki sağ gelenek öyle olmuş böyle olmuş 6 kere gitmiş 7 kere geri gelmiş Süleyman Demirel’e memleketin anahtarını kaç sene bırakmış biliyor musunuz? Toplamda 25 sene? Onu da geçelim. Süleyman Bey’in, müsteşarı, hemşehrim aynı mahalledeniz Turgut Özal bu memleketi ne kadar yönetti? 15 sene. Darbe sonrası Bülent Ulusu başbakanlığında Başbakan yardımcılığı dahil ha.
Dile kolay değil mi sayın genç kuşak? Rahmetli Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’e ayrılan 3’er yılları hadi geçtiniz, Tayyip Erdoğan 22 seneyi aştı iktidarında.
Memleketi Atatürk bu kadar sene yönetmedi.
Halk reyini veriyor, ‘bunda’ diyor mühür, yapacak şey yok söylenecek laf olmaz. İyi güzel de bu memleketin hali nedir?
Yukarıda yılları saydığım liderlerin tamamı CEHAPE zihniyeti ve Cumhuriyet ile kavga ede ede iktidar oldu ve iktidarını korudu.
Aha tablo ortada!
Pazara markete emlakçıya gidebiliyor musun? Çocuk var mı? Nasıl okutuyorsun?
Niye uzak diyarlar ki yaşıtların zenginleşirken sen her geçen gün yoksullaşıyorsun. Sen ne ettin bu memlekete. Hep de onlara rey verdin. Ne ettin bilmeden?
Cumhuriyet’in kıymeti anlamayan, ona saldıranlar, devrimin, bağımsızlığın özünü hiçe sayanlar sana ne sattılar?
Kendi şahane dünyaları için bilinç… Akıl yani akıl. “Sen düşünmüyorsun, oyun sanıldığından daha büyük, biz şatafat içinde yaşayacağız ama senin bilinçlenmen önemli” demediler mi?
Dediler, sen de yedin ben de yedim.
Artık hesap ortada arkadaş.
Bana sormadan köprüydü, yoldu, hastaneydi, havalimanı yapmışsın, parayı da bana vermediğin paradan ayarlamışsın, memleketin müfettişleri, hakimi, savcısı yerine İngilizleri mahkeme kılmışsın. Böyle olur mu?
Canın istedi diye ekonomide makam değiştirmişsin, dünyanın inadına gitmişsin ki git biz inadı severiz ama yanıldığın zaman faturayı bize çıkarma.
Olmaz.
AK Parti’nin Kızılcahamam kampından ilginç kulislerim var. Bakanların parti yöneticilerinin sunumlarını sallayan yok idi, yürüyüşler çoktu ve o yürüyüşlerde “Dibe dalıyoruz” cümlesi bir, “Mehmet parayı bulamazsa yandık” iki, “Teşkilatın günahı yok” üç ve en önemlisi “Reis’ten sonra ne yapacağız?” cümleleri kuruldu.
Sonuç şudur; Yüzleşme. Yapılanlarla herkes eninde sonunda yüzleşir. Cumhuriyet tarihinin en çok vergisini toplayan, en çok özelleştirmesini yapan, kurulu, işler fabrikalarını satan ve Atatürk’ten daha çok bu memleketi yöneten sayın Erdoğan, iki dünya harbinden çıkmış bu ülkede marketlere, pazara, gitmeyi konuşturuyorsa helal olsun.
Bu ülke 2024 yılında ahalisinin markete pazara bakkala gitmesini mi konuşmalı idi?
Yatan maaşı ile evladını okutmayı, ayın sonunu nasıl getireceğini, ev sahibi ile kavgayı mı?
Yüzleşmek budur.
Kibirli dudaklar zam bekleyen sizlere sanki lütuf imiş gibi sanki ceplerinden çıkıyormuş gibi konuşa dursunlar.
O arada sizlerin kredi kartları ile ilgili düzenlemeler yapılırken döviz garantili ödemeler aksamadan sürsün.
Eğer inanıyorsak ki tüm kalbimle inanıyorum, gerçekler gibi adalet de eninde sonunda gelir.
Yüzleşme budur.