Kaya Türkmen
Normalleşme?
31 Mart yerel seçimlerinden Türkiye’nin birinci partisi çıkan CHP’nin genel başkanı Özgür Özel talebi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi. Cumhurbaşkanı da Özel’e iadeyi ziyarette bulunma sözü verdi. Ziyaretin önümüzdeki haftalarda gerçekleşmesi bekleniyor.
İki siyasi partinin genel başkanları oturup konuştular diye Cumhurbaşkanı siyasette yumuşama döneminin başladığını müjdelerken, Özel normalleşme sözcüğünü tercih ediyor.
Halkın beklediği de normalleşme.
Ama nasıl bir normalleşme?
Halkın beklediği yaşamın normalleşmesi. Ülkenin normalleşmesi. Rejimin normalleşmesi. Atatürk Cumhuriyeti’nin normalleşmesi.
Halkın ortaklaştığı normalleşme arzusu hukukun üstünlüğüne dayalı, yönetimine aklın ve bilimin ışık tuttuğu, katılımcılığı esas alan bir demokratik rejimin egemen olduğu Türkiye özlemi.
Anayasa’nın ayaklar altına alındığı, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının bizi bağlamadığının ileri sürülebildiği bir ülke normal bir ülke değildir.
Yargının bağımsız olmadığı, iktidarın maşası olduğu, ondan talimat aldığı, muhaliflere karşı sopa olarak kullanıldığı, iktidar ve ortağına ters gelebilecek davaların ise örtbas edilebildiği bir ülkeye normal denemez.
FETÖ tasfiyeleri sonucu oluşan hâkim açığının kapatılması için düzenlenen avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavlarının iktidar partisinde yöneticilik veya üyelik yapmış kişilere kazandırılarak hâkim kadrolarının yandaşlarla doldurulduğu, Gezi davasına verilen o hâkimlerden birinin Osman Kavala’ya müebbet, diğerlerine 18’er yıl hapis verdiği bir ülke normal olabilir mi?
Yargının bağımsız olması gerekirken, toplum gündemini işgal eden davaların adil bir şekilde sonuçlanması için ana muhalefet partisi genel başkanının dahi Cumhurbaşkanından, yani icranın başından ricacı olmak zorunda kaldığı bir ülke normal filan değildir.
Aday olmaları Yüksek Seçim Kurulu tarafından uygun görülmüş kişilerin belediye başkanı seçildiklerinde görevlerinden alınarak yerlerine devlet görevlilerinin kayyum atandığı bir ülke normal olamaz.
Parlamentonun işlevsiz kılındığı, muhalefetin önergelerinin sürekli reddedildiği, halkın temsilcilerinin sorularına cevap vermeye tenezzül dahi edilmediği bir ülkede normallikten söz edilemez.
Parlamentonun bir kanunla kabul ettiği uluslararası bir sözleşmeden cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkıldığı ve bunun Danıştay tarafından uygun görüldüğü bir ülkede kesin bir anormallik vardır.
İlkokulu bile bitirememiş bir molla bozuntusunun kurduğu teşkilata devletin kapılarını ardına kadar açmanın sonuçlarından ders alınmayıp aynı kapıları bu kez farklı tarikat ve cemaatlere ardına kadar açmakta beis görülmeyen bir ülkenin neresi normal olabilir?
Atatürk Türkiye’sinin çağdaş, laik, akıl ve bilime dayalı eğitim sisteminden peyderpey uzaklaşılarak hurafeye, dogmaya, taassuba kapı açan çağdışı müfredatın tarikatlarla imzalanan protokoller marifetiyle yürütüldüğü bir ülkeye normal diyemeyiz.
Gıdada kendine yeterli yedi ülkeden biriyken, bugün tarımın da hayvancılığın da balıkçılığın da yok olmakla karşı karşıya bırakıldığı, dünyanın en çok buğday ithal eden ülkeleri arasında ilk beşe giren, ineğin de yeminin de ithal edildiği, onlarca balık türünün nesli kurutulduğu için Afrika’dan, Güney Amerika’dan balık getirtildiği ülkede bir anormallik yok mu?
Kitleler aç gezerken kamuda en tepeden aşağı doğru görgüsüz bir israf ve şatafatın hüküm sürdüğü, yandaşların liyakate göre değil mülakata göre devlette istihdam edildiği, ballı ihalelerle, imar aflarıyla, vergi aflarıyla, maden arama ruhsatlarıyla, kamu varlıklarının peşkeş çekilmesiyle sürekli beslendiği bir ülkenin nesi normaldir?
Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’da gelen sığınmacılar yetmezmiş gibi, Moritanya’dan, Gana’dan, Somali’den, Gabon’dan, Myanmar’dan mültecilerin üşüşmesine, kırmızı bültenle aranan yabancı mafya babalarının fink atmasına göz yumulurken, yetişmiş yüzbinlerce gencin yurtdışına kaçmak için can attığı bir ülkede normallikten söz etmek mümkün değildir.
Normalleşme ancak bütün bu anormalliklerin giderilmesiyle mümkün olabilir.
Göreceğiz bakalım.