Şef mi, solist mi?

Leonard Bernstein (1918-1990), Amerikalı besteci, orkestra şefi, piyanist. 20. yüzyılın en etkili müzik insanlarından. Senfonileri, operaları, bale ve oda müziği eserleri yanında filmi de yapılan West Side Story (Batı yakasının hikayesi) adlı eşsiz bir müzikal eseri var.

Genç yaşta orkestra şefi olarak New York Filarmoni Orkestrası'nın müzik direktörü oldu. Orkestradaki görevine paralel olarak televizyon programları ve dersleriyle müzik eğitimine yaptığı katkılar, müziğin geniş kitlelere ulaşmasına hizmet etti.

Bernstein orkestra şefi olarak sıra dışı jest ve mimikleriyle dikkat çekerdi. Kimi müzisyenler onun sahneyi "yönettiğini" değil "yaşadığını" söyler. Hatta bazı eleştirmenler onun "fazlasıyla teatral" olduğunu düşünür, Bernstein’ın gösterişli tarzını “müzikten çok sahne gösterisine” benzetirler.

***

Glenn Gould (1932–1982), Kanadalı piyanist. Johann Sebastian Bach eserlerine getirdiği yenilikçi yorumlarla tanıyoruz. Goldberg Varyasyonları adlı eseri 1955 ve 1981 yıllarında iki farklı yorumla kaydedildi. 1955 kaydı onun şöhretini başlatan parlak ve dinamik bir yorum iken, 1981 kaydı Bach’tan çok Gould idi.

Glenn Gould’un müziğe ve yaşama kendine has yaklaşımları, tuhaf alışkanlıkları ve ilginç kişiliği, birçok efsane ve dedikodunun doğmasına yol açmıştı.

Sağlık konularında aşırı takıntıları vardı. Soğuk algınlığına yakalanmaktan çok korkar, bu yüzden her mevsim eldiven, atkı ve kalın giysiler giyerdi. Özellikle Toronto’daki kışlarda, kat kat giyinir ve sıklıkla arkadaşlarına kendi sağlık durumuyla ilgili ayrıntılı raporlar verirdi.

Canlı performans yerine stüdyoda kayıt yapmayı tercih etti hep. 1964 yılından itibaren konserlere çıkmaktan tamamen vazgeçti. Müziğe özgün bir yaklaşımı vardı. Çalarken alçak bir sandalyede oturur ve mırıldanarak eşlik ederdi. Kayıt mühendisleri onu durdurmak için çok uğraşsalar da başarılı olamadılar.

Gould'un IQ seviyesinin yüksek olduğu söylendi hep. Onun bu zekâsının, tuhaflıklarının ve alışılmadık müzik anlayışının ardındaki itici güç olduğu iddia edildi.

Gould, Bach çalarken adeta başka bir dünyaya geçiş yapıyor gibi görünür, çevresindekiler onun bu transa geçmiş haline her zaman şaşırırlardı.

***

ikisi-birlikte.jpeg

Dünyanın en önemli orkestralarından New York Filarmoni Orkestrası’nın 6 Nisan 1962 tarihli programında Brahms’ın 1 numaralı re minör piyano konçertosu yer alıyordu. Orkestrayı Leonard Bernstein yönetecek, piyanoyu Glenn Gould çalacaktı.

Konser akşamı salon doldu, seyirciler yerlerini aldı, ışıklar dindirildi. Leonard Bernstein geldi ve mikrofonu alarak konuşmaya başladı.

Şaşırdı herkes. Ne oluyordu?

Glenn Gould’un son dakikada konserlerine çıkmadığı olurdu. Bunu bilen dinleyicilerin canı sıkıldı. “Yine mi gelmedi?” diye söylendiler. Ve Bernstein klasik müzik tarihinin en unutulmaz anlarından birini oluşturan konuşmasını yaptı.

Şöyle dedi Bernstein:

"Endişe etmeyin. Bay Gould burada. Birazdan sahneye çıkacak. Bilirsiniz konserlerde konuşmak gibi bir alışkanlığım yok, ancak ilginç bir durum ortaya çıktı ve bunu size birkaç kelimeyle açıklamalıyım.

Birazdan, nasıl desem, alışılmadık bir Brahms re minör konçertosu icrası dinleyeceksiniz. Temposunun olağanüstü ağır olması ve Brahms’ın dinamik işaretlemelerinden sık sık sapması gibi nedenlerle şimdiye kadar duyduğum ya da hayal ettiğim her şeyden belirgin şekilde farklı bir icra şekli olacak bu.

Bay Gould’un yorumuyla hemfikir olduğumu söyleyemeyeceğim.

O zaman da şöyle haklı bir soru gündeme geliyor: “Öyleyse neden ben yönetiyorum?”

Yönetiyorum çünkü Bay Gould o kadar değerli ve ciddi bir sanatçı ki onun iyi niyetle geliştirdiği herhangi bir fikri ciddiye almak zorundayım ve yorumu o kadar ilginç ki sizlerin de bunu dinlemesi gerektiğini düşünüyorum.

Ama her zaman sorulan şu eski soru yine karşımıza çıkıyor: "Bir konçertoda patron kimdir; solist mi yoksa şef mi?" Cevap elbette bazen biri, bazen diğeri... Bu duruma göre değişir. Ancak çoğu zaman şef ve solist bazen ikna gücü, bazen cerbeze, hatta bazen tehditler yoluyla bir noktada buluşarak uyumlu bir performans sergilemeyi başarır.

Hayatımda bir kez daha bir solistin tamamen yeni ve uyumsuz bir yorumu karşısında teslim olmak zorunda kalmıştım ve bu yine Bay Gould’a en son eşlik ettiğim zamandı. Ama bu sefer, görüşlerimiz arasındaki farklılıklar o kadar büyük ki günah benden gitti demek için bu açıklamayı yapıyorum.

Peki, neden, tekrar edeyim, neden yönetiyorum? Neden küçük bir skandal yaratmıyorum, bir yedek solist bulmuyorum ya da bir asistanın yönetmesine izin vermiyorum? Çünkü Bay Gould’un performansında öyle anlar var ki şaşırtıcı bir tazelik ve inandırıcılıkla ortaya çıkıyor, çünkü bu çok çalınmış esere yeni bir bakış şansı elde etmek beni büyülüyor, çünkü hepimiz bu olağanüstü sanatçıdan, düşünen bir icracı olan bu kişiden bir şeyler öğrenebiliriz ve son olarak çünkü müzikte Dimitri Mitropoulos’un dediği gibi (Mitropoulos orkestranın Bernstein’dan önceki müzik direktörüdür) "sportif bir unsur" vardır merak, macera, deney unsuru ve Bay Gould ile bu hafta Brahms konçertosu üzerine işbirliği yapmak gerçekten bir macera oldu ve işte şimdi bu macera ruhuyla size sunuyoruz."

Dünya böyle bir şey işte.

İnsanların, aynı düşüncede olmasalar da birbirlerine saygı duydukları bir birlikte yaşama ortamı.

Ne kadar çok ders var buradan çıkartacağımız!

Bernstein’ın konuşmasını ve konçertoyu dinlemek için:

https://www.youtube.com/watch?v=SvWPM783TOE&list=PL2Sgza-J6rfIjh1BTzz918iBVJlFZQXUe

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi