Esad, Ankara ile görüşmek zorunda kalabilir

Geçen haftadan bu yana haber ağırlıklı hangi televizyon kanalını açsanız, gazetelerin dış haberler sayfalarına göz atsanız Suriye’de 2020’de varılan ateşkesten sonra büyük ölçüde durulan iç savaşın yeniden alevlenmesiyle ilgili haber ve yorumlarla karşılaşıyorsunuz.

Genelde herkes Suriye’de kısa süre içinde yaşanan olağanüstü gelişmeleri anlamaya çalışıyor.

Bir kere şu gerçeğin altını kalın şekilde çizmek şart: Suriye sahasında yoğun bir bilgi kirliliği var. Birçok ülke adına vekalet savaşları yürüten gruplardan hangisi doğruyu söylüyor, hangisi söylemiyor, ciddi şekilde süzgeçten geçirmek gerekiyor.

Gerçekte olanları şöyle sıralayabiliriz:

. Birleşmiş Milletlerin (BM) terör örgütleri listesinde yer alan ancak bu durumdan kurtulmak için ABD’ye göz kırpan Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) başını çektiği rejim karşıtı gruplar, Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’i ele geçirdi.

. Karışıklığı fırsat bilen YPG, rejim güçlerinin bıraktığı stratejik noktalara yerleşerek, Türkiye’nin “Terör koridoru” olarak tanımladığı Fırat’ın doğusundaki kuşağı, Tel Rıfat ile Münbiç’i birleştirerek Fırat’ın batısına da uzatmak istedi.

. Ancak YPG’nin bu hamlesi, tamamen Türkiye’nin eğittiği ve çoğunluğu bölgedeki Türkmenlerden oluşan Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) başlattığı operasyonla önlendi. “Özgürlük Şafağı” adı verilen harekatla SMO sekiz yıl aradan sonra Tel Rıfat’ı YPG’den geri aldı.

Bu üç maddenin yarattığı durum sonrasında yapılabilecek bir dizi makul değerlendirmeler de şunlar olabilir:

. SMO’nun Tel Rıfat’tan sonra, YPG denetimindeki bir diğer kritik bölge olan Münbiç’e yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır ki, bölgeden gelen haberler bu yönde.

. YPG’nin Fırat’ın doğusunda varlığı devam ediyor ve bu güçler ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki. Şunu unutmamak gerekir: ABD bölgede var olduğu ve YPG’ye destek verdiği sürece, PKK/YPG’nin Türkiye’ye tehdidi devam edecektir. Trump yönetiminin tavrı bu konuda önemli olacaktır.

. Şam’ı hedefleyen HTŞ liderliğindeki muhaliflerin bu güzergahta önceliği Hama şehridir. Muhalif güçlerin Hama kırsalına ulaştığına dair iddialar var. Hama’nın düşmesi Esad rejimi için tehlike çanlarının hızlı çalmaya başlayacağının göstergesi olur. Böyle bir durumda Rusya ve İran’ın, Hama hamlesine karşı koyup koymayacağı merak konusudur.

. Yaşananlardan Esad’ın ve YPG’nin büyük darbe aldığı söylenebilir. Aynı şekilde Esad’ın en büyük destekçisi Rusya ve İran’ın karizmalarının da çizildiği yorumları, abartılı bir yaklaşım değildir.

. Suriye’de yeni bir durumun oluştuğu kesin. Esad, bu yeni sürece Rusya ve İran’la birlikte Arap ülkelerini de katma niyetinde gibi. (Suriye’nin 12 yıl aradan sonra geçen yıl Arap Birliği’ne yeniden kabul edildiğini hatırlatmakta fayda var.)

. Hem Esad’ın hem de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın birçok Arap ülkesiyle yaptığı telefon trafiği sonrası Arap Birliği “Ankara-Şam görüşmelerinin” başlaması için devreye girer yorumlarını artırdı. Bu durumda Esad daha önce reddettiği “Türkiye ile masaya oturmaya” mecbur kalabilir.

. Her ne kadar Halep’i arkasına bakmadan terk eden Esad’ın ordusu için “Kağıttan kaplanmış” yorumları yapılsa da HTŞ’nin rejimden aldığı kenti elinde ne kadar tutabileceği de merak ediliyor. Ne kadar doğrudur bilinmez ama Esad’ın güç toplayıp Rusya ve İran’la birlikte özellikle havadan Halep’e ölüm yağdırabileceği iddiaları mevcut. Bu da Türkiye’ye yönelik bir göç dalgası tehlikesini doğurur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi