Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Bir kadının aşık olduğu adamla yalandan yola çıkma sınavı...

İkinci perdede inandığım bir oyundu ‘Nora’; hikâyesini bildiğim ama yine de ne olacak dediğim! İlk perdeyi yaşamak söz konusu olunca kendi hikâyemde ben de beceremediğim için yadırgamadım dolayısıyla sabırla bekledim çünkü yaşanacak ikinci perde her şeyi su yüzüne çıkaracaktı, biliyordum. Öyle de oldu. Elbette hayatta yaşarken ikinci perdeyi bazen göremiyor insan ama bu bir tiyatro oyunu. Hayatının provasını görmek istiyor elbette insan; ilk perde, son perde önemli ama ilk perdenin bilinmezliğiyle kalıyor, bu da önemli detay tabii ki!

Tuğçe Altuğ’un, Tiyatro Circa’nın ilk prodüksiyonu “Nora (Bir Bebek Evi)”

Tuğçe Altuğ’un, Tiyatro Circa’nın ilk prodüksiyonu olan “Nora (Bir Bebek Evi)”nin seyircili galasına BKZ. İletişim’in davetiyle katıldım. Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde oyunu izledim.

whatsapp-image-2024-12-03-at-11-28-54.jpeg

Henrik Ibsen’in kült oyununu Selin Şenköken yönetmenliğinde seyirciyle buluşturan Tiyatro Circa yapımı “Nora (Bir Bebek Evi)”nde Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu birlikte rol alıyor.

Yalın, evrensel ve güncel bir yorumla sahneye taşınan oyun, orta sınıfa mensup Nora’nın, sahip olduğu aileyi ve toplumsal statüsünü bırakarak kendini aradığı bir yolculuğa çıkmasını anlatıyor. Ama bu anlatımda oyunun ilk yarısı bizi fazlasıyla zorluyor ve yoruyor. Öyle ki ilk yarı geçmek bilmiyor ve seyirci olarak aslında hikâyeyi bilen olmanıza rağmen çok zorlanıyorsunuz ki oyunu, yazarı hiç bilmeden de izleyebilirsiniz.

nora-bir-bebek-evi-foto-mete-kaan-ozdilek-1-1-001.jpg

Oyun çok uzun, diyalogların aynı, tek düze olmasından da kaynaklı olabilir, bir türlü mevzu geçmek bilmiyor. Ara veriliyor ve birden ikinci perdesinde neredeyse oyun şaha kalkıyor. İkinci perde öyle can alıcı ve anlamlı ki ilk perdede verilmeyen bütün psikolojik alt yapı arızalı karakterler yani karı-koca ikinci perdede veriliyor.

İlk perdede de bizi tutan en güçlü eylem ise Nora’nın yani Tuğçe Altuğ’un muhteşem dansı ve psikolojik olarak verdiği tepki ama o kadar işte!

Deniz Celiloğlu narsist kişilik bozukluğunda bir koca-eş karakterinde evet ama bu durumu ikinci perdeye sıkıştırılmış ancak bu durumu bilen anlayabilir. Dekorda iki sandalye hiç hareket etmiyor, arada girip çıkan başka karakterler olmasına rağmen ki işte bu çok tuhaf iki sandalye nedense yerinden oynamıyor. Işıklı-lambalı bir dekor var çok iyi fikir, katlanabiliyor, eğilip bükülüyor ama aralarda Nora’nın sadece dokunabildiği bir dekor neden öyle? Ya da Nora neden, niye ve sadece o neden şekil veriyor? Neden başkası dokunmuyor ya da neden sadece onun dokunduğu, şekil verdiği ışıklı lambaların içini biz anlayamıyoruz?

nora-bir-bebek-evi-ekibi-1-001.jpg

‘Nora’ tiyatro oyunu kadına dair çok önemli şeyler söylüyor…

“Keyifli hayatımızın karanlık arka fonu gibiydi” diyor oyunun bir yerinde, o kadar yerinde ve anlamlı bir cümle ki…

Evet, öyle görmediğimiz karanlık arka fonlar var ve biz keyifli hayatımızdan taviz vermemek adına bu oyunu sürdürüyoruz. Bir de tabii ki bir kadın olarak kadına dair bir oyunun söylediği çok önemli bir şey var; ‘ben senin oyuncağın değilim ve benimle oynayamazsın’ durumu ama biz kadınların geç fark ettiği şey bu!

“Hiçbir adam sevdiği kadın için itibarını harcamaz ama her kadın sonuna kadar harcar” hikâyesi…

Nora’nın işi zor ama adamların oyuncak bebekleri oluyoruz… Bu sadece Nora’nın sorunu değil hepimizin derdi bu ama çocukluktan başlıyor işte; oyuncak bebekleriyle oynayan kız çocuğu kendisini o halde buluyor çok acayip bir döngü!

Üstelik bu oyun 1879’lu yıllarda yazılmış çok acayip… Ellerinde oyuncak olmuş kız çocukları olarak kaldığımız bir hikâye işin özü aslında ve narsist erkeğimizin eline bıraktığımız ve geç ayıldığımız biz kadınlar hikâyesi. ‘Nora’ tiyatro oyunu kadına dair çok önemli şeyler söylüyor…

nora-2-2.jpeg

Çünkü biz kadınlar bu son perde diyerek bir türlü o perdeyi ya da o son kapıyı kapatamıyoruz!

Deniz Celiloğlu o kadar iyi oyuncu ki tiyatro sahnesinde de öyle iyi oynuyor ki bencil, narsist adamı… Nefret ediyorsunuz ama bir taraftan da bu adamları neden sevdiğinizi de öyle bir gösteriyor ki cümle kalmıyor. Çünkü biz kadınlar bu son perde diyerek bir türlü o perdeyi ya da o son kapıyı kapatamıyoruz.

Nora’yı düşününce çoğumuz kendimizi bulur muyuz? O gemileri yakar mıyız? Çekip gider miyiz? Bilmiyorum! Huylu huyundan vazgeçmez ama zaten adamlar da değişmez diyerek ortalama ilişkiler içinde debelenip duracağız sanırım çünkü biz kadınlar değişiyoruz ama adamlar değişmiyor!

Ve geriye ezici bir cümle kalıyor olaylar ve kişiler değişiyor ama tepki aynı; “Bu olayın bizi ezip geçmesine izin vermeyeceğine emindim…”

nora-2-1.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi