Kaya Türkmen
Klavye nas’a karşı
“2002'de bir haftada yaptığımız ihracatı artık bir günde yapıyoruz, klavye ekonomistleri bunları görmüyor olabilir” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 31'inci Olağan Genel Kurulu ve İhracatın Şampiyonları Ödül Töreni'nde.
Yani diyor ki cumhurbaşkanı, 2002’den bu yana ihracatımız yedi misline çıktı. Doğrudur. 2022’de 36 milyar dolar olan ihracatımız, 2023’te 255 milyar olarak gerçekleşti. Ama ithalatımız da yedi misli. (2002’de 51.5 milyar, 2023’te 361.7 milyar). Ve tabii dış ticaret açığı da (15.5 milyarken 106 milyara çıkmış). Onu da söylemesi gerekmez miydi Türkiye Cumhurbaşkanının?
Şimdi muhalefet lideri dese ki “2002 yılında bir haftada ithal ettiğimizi siz bir günde ithal ediyorsunuz.” Veya “2002 yılında bir haftada verdiğimiz açığı bugün bir günde veriyoruz.” Ne diyeceksiniz? Bunu söyleyenleri hainlikle mi suçlayacaksınız? “Bunlar terörist” filan mı diyeceksiniz?
"Türkiye ekonomisi, bu sürecin sonunda çok farklı bir lige yükselecektir. Gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyayı olumsuz etkileyen belirsizliklerden kurtulduğumuzda, yeni dönemin baş aktörü Türkiye olacaktır" diye de ilave etti partili cumhurbaşkanımız aynı toplantıda.
2003’ten beri her yıl hep uçtuk, kaçtık, bambaşka bir lige yükseldik. Yeni dönemin baş aktörü, oyun kurucusu, başta Almanya yedi düvel bizi kıskandı, Merkel dilini yuttu, Macron’un dudağı uçukladı.
Almanya’da raflar boşken Türkiye’de bir bolluk ve refah ortamı olduğu söylendi bize. Pazar artıklarını toplayan vatandaşın kulağına hoş geldi bunlar. Şükrettiler. Öyle ya Almanya’da yaşamak da vardı, aç, sefil…
“Maazallah!” dediler. Bastılar mührü yine ampule…
Dün gibi kulaklarımızda, “Şubat ocaktan iyi, mart şubattan iyi, nisan marttan zaten iyi, mayıs nisandan çok çok iyi” masalları.
Dün gibi kulaklarımızda “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır” abuklukları.
Dün gibi kulaklarımızda, “Görecekseniz temmuz (2021) ayından itibaren ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya'sı, Fransa'sı, İngiltere'si, İtalya'sı ve hele o her şeye burnunu sokan ABD'si de çatlayacak, patlayacak."
Dördüncü temmuz geliyor, duyan oldu mu çatlama, patlama sesini?
22 yıldır Türkiye’nin tepesine çökmüş olan iktidar, bugün hâlâ en kötünün geride kaldığını, geleceğin parlak, ufukların nurlu olduğunu, çok farklı bir lige yükseleceğimizi söylüyor. Önümüzdeki yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağından söz ediyor. Ama bunun için sabırlı olmamız, bu badireyi atlatmak için “hep birlikte” fedakârlık yapmamız gerektiği anlatılıyor.
Cumhurbaşkanının konuşmasında en dikkat çeken ifade “klavye ekonomistleri” sözüydü hiç şüphesiz.
Klavye ekonomistleri. Yani ekonomiyi eleştirenler, bu konuda yazıp çizenler. Cumhurbaşkanına göre fildişi kulelerinden ahkâm kestikleri için ihracatın ne denli arttığını görmeyenler. Veya görmek istemeyenler.
Tabii bir de nas ekonomistleri var. “Faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre... Eee? Sana bana ne oluyor?” diyenler.
Nas ekonomistlerinin ülkeyi ne duruma getirdikleri ortada. Biraz da klavye ekonomistlerine kulak verilmesinde yarar yok mu?