Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

HERKES DÜŞÜNCE VE KANAATLERİNİ…

Anayasanın halklar için ne kadar önemli bir metin olduğu gerçeğini kavramak bir zorunluluk. Üstelik bunu ilkokul sıralarından itibaren kâh oyunlarla kâh tekerleme haline getirilmiş akılda kalan akıllı cümlelerle çocukların zihninde alan açması için kullanılması gerekiyor. Eğitim sürecinin tamamı “anayasa yoksa devlet yoktur; yoksa ortada dönen eşkıyalık oyunu olur” ve “anayasayı bir kerecik, ucundan bile delmek anayasa suçudur” fikirlerinin yerleştirilmesi üzerine kurulsa... Anayasa metinlerinin dili her kesimdeki insan için anlaşılır olsa ve yaşayan dilin unsurlarına göre tazelense. Anayasa, her evde var olan çatal/bıçak çekmecesi kadar hayatın içinde, özgür esen rüzgâr kadar nefesimizde, pazar günü uykularının yastığı kadar rahat ve bizim, senin, benim olsa.

 

ZIVANADAN ÇIKMAK

Her zaman yaptığım gibi tarihe başvuruyorum. İz sürüyorum. Anayasaya uymayan hükümetlerin başına gelenleri bilmek ya da hatırlamak isterseniz, buyurun lütfen.  Anayasal ihlal denen şey çok önemli çünkü ciddi sonuçlar doğuruyor. Devletin bu temel yasası ilk önce bireysel hakları korumak ve kim hükümet ediyorsa onun zıvanadan çıkmaya muktedir gücünü sınırlamak içindir. Buraya genç okuyucularıma yönelik bir parantez; “Zıvanadan çıkmak” deyimi halk etimolojisinde akıl yitmesi, çılgın gibi davranma ve denetlenemez duruma gelme üzerinden öykülendiriliyor; parantez kapandı. 

 

İdeolojilerinizi birkaç dakika için bırakıp 19. yüzyıl sonu Osmanlısına bir bakın; bir tarafta imparatorluğun gerilemesini, toprak kaybeden duruma gelmesini kendince yöntemlerle engellemeye çalışan bir İttihat ve Terakki yönetimi; diğer tarafta statükoyu koruma sevdalısı (kendi durum ve dünyalıklarını koruma diyelim biz ona) güçlü gruplar… Dönemin anayasal sınırlamalarını çiğneyen, böylelikle muhalefeti bastıran İttihat ve Terakkiciler… Sonuçta bu durum halkın kafasını iyiye karıştırmıştır. Dönemin etnik ve sosyal çatışmalarının şiddetlenmesinin sebebi, kavramsız ve baskıcı hükümete derin bir güvensizlik duyma ve kendi yerini öteki üzerinde kurduğu yıkıcı hakimiyetle tesis etme olmuştur. En sonunda gelinen nokta hepimizce malumdur; imparatorluk parçalanır sonunda da yıkılır. Her şey anayasa ihlalleriyle başlamıştır. Bunu aklınızda tutun, lütfen. Ve hala ideolojilerinizi, politik duruşunuzu bir yere koyun, almayın.

 

KIS VE KISITLA

Demokratik anayasayı sistematik olarak, önceden yapılmış bir plan doğrultusunda pey der pey yok etmeye başlayan Adolf Hitler’dir. 1933 yılında iktidara gelince, elde ettiği parlamenter çoğunlukla “acil durum yasaları” başlığı altında bir seri anayasal değişiklik yapmıştı. Neler neler değişiverdi… Mesela, muhalefetin “sesini” tamamen kıstı. Hemen yanında basın özgürlüğünü kısıtladı. Hitler de ülkenin anayasasını ucundan başlayarak kemirmekle son hedefine ulaşmak istemişti. Hedefine ulaşamadı ama onun anayasayı ihlal etmesiyle başlayan bir silsiledir. Birinci Dünya Savaşı ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi. 

 

Son yılların bir başka örneği olarak, Venezuela’da önce Chavez ardından Maduro ülkenin anayasasını birçok kez ihlal ettiler. Yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdılar, muhalefet partisine nefes aldırmayan baskılar uyguladılar, kitle iletişim araçları (medya) üzerinde kontrol sağladılar. Bunun sonucunda ciddi bir siyasi ve ekonomik kriz geldi, oturdu ülkenin üstüne. Halkın yaşam standardı düştü. Yaşamak için, nefes almak için geniş çaplı göç yaşandı. (Bildiğim kadarıyla hala yaşanıyor: Ağustos 2023 tarihine kadar ki sürede ülkesini terk etmek zorunda kalan Venezuelalı sayısı, 7.7 milyon olarak belirtilmiş).

 

Anayasal ihlaller ve anayasa maddelerini kendi ideolojisi doğrultusunda manipüle etme hali kısa vadede iktidarlara güç kazandırıyor. Ancak o kısa vade dolduğunda ortaya çıkan istikrarsızlık, güvensizlik, yıkım ve toplumsal kargaşa oluyor. Anayasal ihlaller fikrimce karanlık bir geleceğin habercisidir. Tarih de bunu öğretmezse ne öğretir…  

 

Bu yazımı anayasal hakları ihlal edilen Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı ve niceleriyle dayanışma duyguları içinde yazdım. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45