Bir ekonomist olarak söylüyorum

Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomist oğlu Bilal Erdoğan, AKP İnsan Hakları Başkanlığı tarafından Kocaeli’nde düzenlenen 'İnsan Hakları Eğitim Kampı'nda Türk ekonomisinin kötüye gitmesine ilişkin bazı açıklamalarda bulundu.

Bilal Erdoğan’ın açıklamalarının hemen hemen hepsi ayrı ayrı ele alınmalı ve değerlendirilmeli ama benim en ilginç bulduğum “Kandırıldık mı? Kandırıldık. EYT büyük bir felaketti. Bu kirli muhalefet anlayışıyla, siyasetin popülizme zorlanmasıyla bunlar mümkün hale geldi” sözleri oldu.

Yok yok ilginç bulduğum kısmı “kandırıldık” kısmı değil. 2002 yılından beri tam 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir iktidarın 22.yılın sonunda muhalefetin zorlamasıyla EYT’yi çıkarmış olması. Sizin kulağınıza da ilginç gelmiyor mu?

Ekonomik gidişatın kötülüğünden nasıl muhalefet sorumlu tutulabilir aklım almıyor.

Hadi devam edelim. Bilal Erdoğan diyor ki;

“Bir ekonomist olarak söylüyorum. Normalde ülkeler mültecilerden orta vadede ekonomik olarak kazanır. Bunu doğru yönetirsen kazanırsın. Hakkaniyet duygusunu zedelemezsin. Ayrıca suç ile ilişkilendiriyorlar. Çok büyük bir sorumsuzluk ve ahlaksızlık. Kesinlikle Türkiye'deki mültecilerin suç oranları, suç türleri itibarıyla kendi vatandaşımızınkinden daha düşük, daha az. Bir mülteci suç işlemeye nasıl cesaret etsin? Hemen deport edilir, ülkesine gönderilir. Bütün dünyada böyledir. Kayıtsız insanlar suç işlememeye, polisin radarına takılmamaya çalışır çünkü takılırsa geri gönderileceğini bilir. Ama ısrarla 'Bir yerden bir şey bulalım da bir yerleri karıştıralım. Milleti birbirlerine kırdıralım, bunların gitmesini, dışarıdakilerin gelmemelerini sağlayalım' diye çalışan ahlaksız bir güruh var.”

İçerikten ziyade önce dilden bahsedelim biraz. Bazı sözcüklerin ağırlığı var. Ahlak gibi, şeref gibi, haysiyet gibi. Öyle ağzına geldiği gibi kullanmamalı insan. Aynı görüşte olmayan insanları sorumsuz ve ahlaksız bir güruh saymak… Bilemiyorum açıkçası ne diyeceğimi.

Gelelim içeriğe…

Türkiye’deki mülteciler konusu pek çok kişinin dilinde hem harcanan 50 milyar doları aştığı düşünülen para ile hem güvenlik kaygısı ile hem barınma sorunu ile hem demografik yapının bozulması ile… Endişeler çok daha fazla çeşitlendirilebilir.

Bilal Erdoğan konuşmasında suç oranlarının vatandaşlarımızdan daha az olduğunu söyledi ama sonuçta bu insanlar (“kayıtsız” olduğunu Erdoğan söylüyor.) zaten ülkeye kaçak yollarla, adı üzerinde yasadışı yollarla daha girerken suç işliyor.

Ekonomi açısından orta vadede olumlu sonuç vereceğini söylüyor Bilal Bey. Ancak bu kayıtsız insanlar, kayıt dışı bir ekonomi yaratıyorlar, kişi başına düşen gayrisafi milli hâsıla hesaplanırken bu kayıt dışı insanlar payda kısmında yer almadığı için sanki çok daha fazla para cebimize giriyormuş gibi gözüküyor ama gerçekler öyle değil. Kağıt üstünde cebimize gireceği söylenen paranın bir kısmını kayıt dışı olan bu insanlarla paylaşıyoruz.

Diğer yandan, bizim çocuklarımız gençlerimiz bu ekonomik şartlarla mücadele edemeyip, kapağı yurtdışına atmanın derdinde. Tıp diplomasının ağırlığı yerine güzellik yarışması tacının gücünü kullanmaya kalkışmasından belli genç kızların.

Bazı benzetmelerin de ağırlığı vardır. Köpek gibi mesela. Biri, birine köpek dediğinde herhalde sevimli tatlı tatlı bakan bir köpekten bahsetmiyordur.

Seversiniz sevmesiniz, katılırsınız katılmazsınız ama hiç kimseye köpek yakıştırması yapamazsınız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi