Mine Uzun
Hayaller ve gerçekler
Bu sezon öyle iki dizi yayına girdi ki tam bir Türkiye fotoğrafı.
Gerçi bu yazıyı yazmaya oturduğumda şöyle bir düşündüm biz neler izliyorduk diye. Makarayı geriye sardıkça Türkiye’de televizyonlarda yayınlanan dizilerin o günün sosyo ekonomik durumunu, yapısını, işleyişini neredeyse bire bir yansıttığını dehşetle fark ettim. Ağalı, paşalı, hanım ağalı dizilerden berdellere, aşiretlerden mafyatiklere derin devletten, ajan hikayelerine.
Şöyle bir sarın siz de makarayı geriye.
Öyle değil mi? Ve besledi birbirini. Gerçek hayatla evdeki kutuda izlediğini karıştırır oldu insanlar.
Dizilerin çekildiği konaklara akın edip başrol karakterlerinin tatil yaptığı yazlık beldelere doluştu insanlar. Kılık kıyafet ona göre dizayn oldu. Memleketin gençleri sokaklarda Kurtlar Vadisi cast'ından çıkmış gibi dolanıp kızları Hürrem yüzüğü diye tutturdu.
Bu arada filmi daha da geriye sarınca çok güzel şeyler çıktı sandıktan.
Mahallede herkes herkesin yardımına koştuğu hikayelerle büyüdüm ben. 'Kuzucuklarım hadi yatağa' diyen ses vardı bizim için silah patırtıları yerine o da ayrı.
Ama çok zaman geçti benim çocukluğumdan beri.
Yeni nesil gençler yazık ki az önce anlattıklarımla büyüdü. Onlara özendi.
Neyse! Ha ne diyordum.
Bu sezon öyle iki dizi yayına girdi ki tam bir Türkiye fotoğrafı.
Maalesef.
Ama yine öyle.
Birinin adı “Deha” birinin adı “Kalpazan”.
Bir yanda iyiyi gösteriyor. Diğer yanda kötüyü anlatıyor. Her ikisinde de hikayeler çok güzel. Oyunculuklar da bir o kadar. Ama çocukluğumuzdaki gibi değil sonları. Kötüler kazanıyor, iyiler kaybediyor. Kötüler vicdana gelirse, iyilere iyilik ediyor.
Ha bu arada kötüler iyilere ip takmış elinde oynatıyor o ayrı. Ne devletin polisi suçlu yakalayabiliyor, ne adam gibi hukuk sistemi var da yargılanabiliyor.
Her mesaj başka bir garabete çıkıyor.
Mesela hikayelerden birinde olağanüstü zeki bir öğrenci var. Doktora tez sunumunu Amerika’dan izlemeye geliyorlar, şifreleme teknikleri üzerinde 1 milyon dolar ödül verip ABD üniversitesine kürsüye davet ediyorlar... 'Hayatı kurtuldu bak çocuğun, Nobel’le döner ülkeye' diye hayal kuracaksın tam çocuk tüm dehasını para aklamak için kullanıyor.
Bu arada enteresan; yöntemler doğru ve en ince ayrıntısına kadar da anlatılıyor.
Yol gösterir gibi.
Doktora tezini uluslararası uyuşturucu trafiğinin haberleşmesini şifrelemek için kullanıyor.
Diğerinde; bir sanatçı, sadece çalışarak, servet edilemeyeceğine kani olmuş yurdum insanı, Instagram'da gördüğü fotoğrafları, onların gösterdiği hayatları gerçek sanıp yaşamak isteyenler, maalesef bence dizi ve filmlerin de etkisiyle olmaz işlere kalkışıyor, kabul edilemez pek çok şeyi yapıyorlar.
Bunların içinde şiddet gördüğü halde zengin bir yaşam sürmek isteyen kadın profili de var, suça yönelip sokak serserisi olan da.
Bir minicik eleştiri daha şuraya iliştirmezsem hatırım kalır.
Görmüyor musunuz memleketin genç kızlarının birbirine nasıl benzemeye başladığını? Aynı kaşlar, aynı dudaklar. Erkekler desen onlar da aynı. Bakışları bile aynılaştı insanların.
Konumuza dönelim.
'Neden oluyor tüm bunlar?' dersiniz. Ben sebep sonuç ilişkisinde ekonomik durumu buluyorum. Ekonomisi düzgün olmayan, çalıştığını yetiştiremeyen, çocuğunu okula gönderemeyen insanlar gitgide saldırganlaşıyor. Suça eğilimleri artıyor. Emek vermeden yemek yemek istiyor. Birbirlerini dolandırıyor.
Aslında ahlak dediğiniz şey işte böyle böyle yitip gidiyor.
Bahsettiğim dizilerden birinde, genç birinin cenaze töreninde söyle bir diyalog geçiyor:
“Borç takmış birine diyorlar. Ödeyemeyince de öldürmüşler. Yaşı da genç. Ben dolaşıyorum mezarlıkları, yaşlıdan çok genç var. Bunlar hep sefaletten. Geçen bir video izledim. Adam diyor ki; "Burası Norveç. Burada mutsuz insan olmaz. Maaşlar dolgun, işten çok tatil yapıyorlar. Evi olmayana devlet ev veriyor. Ölmek istesen ölemezsin memlekette...”
Ezcümle eğer şu meşhur reformları hayata bir an önce geçirmezsek, enflasyonun belini kırıp, insanların satın alma gücünü artırmazsak, istihdam yaratacak işlere imza atmaz, gençlerimizi hayal dahi kuramayacak noktaya getirirsek daha çok dolandırıcılık, kolaycılık filmleri izleriz.