Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Yaşamayı denedim ama dikkatim dağıldı

Yavaşlayabilmeyi, sıkılabilmeyi, anlamların derinine inerek yeni bağları keşfedebilmeyi ya da yaratıcılığımızı kullanabilmeyi dikkatimizle birlikte modern tanrılara kurban verdiğimizden beri hafıza sorunları, psikolojik problemler ve huzur eksikliği yaşıyoruz. Dinlenme ve sıkılma kabiliyetimizi yitirdikçe ruhumuz üryanlaşıyor.  Sığlaştıkça birbirimizi daha ayıplar olduk, karşılığında bedenlerimize kıyafetler bulduk. Oysa üryan kalan ruhumuzun ihtiyacı derinleşmek, anlamak ve anlaşılmak…

Ne yapıyoruz biz? Teknolojik ve endüstriyel icatları refah içinde yaşayabilmek için mi gerçekleştiriyoruz, yoksa kendimizi adayabilecek, bu uğurda insanlığımızı dahi kurban edebilecek yeni tanrılar oluşturmaya mı çabalıyoruz?

Hangi konu üzerine odaklanacağıma karar verdikten sonra çeşitli okumalar yapmaya, araştırmalara bakmaya başlıyorum. Hızla akan ekran akışımın arasına birkaç arkadaş mesajı, e-posta bildirimi, telefon konuşması giriyor ve çevreden gelen uyaranların dikkatimi dağıttığını düşünerek dinlediğim radyonun sesini kapatıyorum.

Çoklu görev becerisi

Ne yapıyorum ben? Multitasking (çoklu görev becerisi) adı altında sadece bir işten ötekine, ötekinden bir diğerine ve sonra yine ilk işime dönüyorum. Dışarıdan bakıldığında verimliliğimin somut timsali gibi görünen süratli geçişlerim, birçok işi aynı anda halletmede başarılı olduğumu değil, birçok iş arasında sıçramada başarılı olduğumu gösteriyor. Tekrar eden dikkati dağınık döngümü daha hızlı tamamlamayı öğreniyorum. İlerlediğim söylenemez, yalnızca tempom artıyor. Yetişemediğim o şeyi (?) yakalamak için hızlandıkça hızlanıyor, buna da multitasking kılıfını giydiriyorum. Çağın sayısını unuttuğum vebalarından birine yakalanalı çok olmuş; ben hızlanırken dikkat yeteneğim de anlama becerim de ziyadesiyle tahribata uğramış. Kendimi geliştirmeye ve gerçekleştirmeye çalışan ben’im, üretken ve verimli hissedebilmek için sürekli stres altında hisseden, huzursuzluk havuzunda yüzmeyi olağan kaygı sporu kabul eden birine dönüşmüş. Üstelik, teknolojik-endüstriyel sistemin içinde dikkatinin yitirerek derinlerdeki anlamı çıkarma becerisini yitiren balaban bir kalabalık, benimle birlikte farklı branşlardan kaygı olimpiyatlarında yerini almaya hazır.

Modern dünya tanrıları

Ne yapıyoruz biz? Teknolojik ve endüstriyel icatları refah içinde yaşayabilmek için mi gerçekleştiriyoruz, yoksa kendimizi adayabilecek, bu uğurda insanlığımızı dahi kurban edebilecek yeni tanrılar oluşturmaya mı çabalıyoruz? Kendini Geliştirme Tanrısı, Üretim Tanrısı, Verimlilik Tanrısı; Hastalık Hastalığı, Aşırı Pozitiflik, Mükemmellik, Hız veya Salt Haz Tanrıları… Tapmaya başladığımız yeni ilahlarımızın adları farklılaşsa da birçok nesli müritlerinin arasına katabilecek güce sahipler. Zira, evvela, binlerce yıldır hüküm süren yek Tanrı’ya rağmen nev tanrılar yaratabildiğimizin farkındalığıyla keskinleşen narsisizmiz, toplumsallığımızı tekile indirgiyor. Ardından, sıra yarattığımız tanrıları memnun etmeye geldiğinde, yeniden yapılandırılmamış toplumsal ritüellerin yokluğuyla dikkatimizi, huzurumuzu, hafızamızı, anlama ve anlamlandırma becerilerimizi sürat çağı tanrılarına kurban ediyoruz. Buna binaen, durabilme, düşünebilme, bir düşünceye düşerek derinleşebilme ya da sıkılacak kadar yavaşlayabilme benzeri insana ait özelliklerimizi yitirmeye başladık.

Çoklu görev değil, yoklu görev

Bugün, multitasking mitinin izinde iki toplantıya aynı anda girerken, video izleyerek e-posta cevaplarken, podcast dinleyerek ders notlarını düzenlerken kendimizi birçok işi başardığımız yanılsamasıyla gururlu ve verimli hissediyor olabiliriz. Oysa, iki görev arasında geçiş yaparken, dikkatin yeni göreve atılması, oraya odaklaması ve derinleşebilmesi için zaman gerekir. Kronik olarak ekranlara bağlı çoklu görev icra edilerek üretken ve başarılı olunabileceği inancının sonucu; sık tekrar eden hatalar, yitirilen hafıza ve hızlı geçişlerden dolayı alakalı alakasız uyarıcıları filtreleme becerisinin yitimine bağlı dağılan dikkattir.[1]

Çoklu görev yapabilmek, yürürken yemek yiyebilmek, enstrümantal müzik dinlerken kitap okuyabilmek ya da bisiklet kullanırken podcast dinleyebilmektir; yani görevlerden biri otomatik olarak öğrenilmiş ya da aynı anda beyinde aynı işleme bölgesini çalıştırmıyordur. Adak olarak verdiğimiz dikkatin karşılığında kazanç zannına kapıldığımız multitasking kabiliyeti, insanlığı muasır medeniyet seviyesine taşımasının bir yana, bizi adım adım geriletiyor. Zira, daima çoklu görev becerisi talep eden vahşi yaşamdır.

Vahşi doğa çoklu görev becerisi ister

Hayvanların durmak ya da derinleşmek gibi bir alternatifleri yoktur. Hayvanlar, çiftleşirken rakiplerinin farkında olmalı, avını yerken av olmamak ya da avını kaptırmamak için çevreyi gözetlemeli veya yavrusuyla oynarken gelebilecek saldırıların farkında olmalıdır. Vahşi yaşam, hayatta kalmak için birçok işin derinleşmeden aynı anda yapılmasını talep eder. Sürekli hayatta kalma kaygısı içinde olan hayvanlar yüzeysel ama geniş bir dikkat yelpazesine sahiptirler. Vahşi doğanın içinde artık hayatta kalma mücadelesi vermeyen bizse gerileyerek toplumumuzu vahşi doğaya yaklaştırıyoruz; zira mobbing, verimlilik zorlaması, performans baskısı, çoklu görev kabiliyeti kazanımı derken dikkatimiz yüzeyselleştiriyor, modern zamanlarda hayatta kalma kaygımız artıyor ve farkında olmadan yeniden vahşileşiyoruz.

Yavaşlayabilmeyi, sıkılabilmeyi, anlamların derinine inerek yeni bağları keşfedebilmeyi ya da yaratıcılığımızı kullanabilmeyi dikkatimizle birlikte modern tanrılara kurban verdiğimizden beri hafıza sorunları, psikolojik problemler ve huzur eksikliği yaşıyoruz. Dinlenme ve sıkılma kabiliyetimizi yitirdikçe ruhumuz üryanlaşıyor.  Sığlaştıkça birbirimizi daha ayıplar olduk, karşılığında bedenlerimize kıyafetler bulduk. Oysa üryan kalan ruhumuzun ihtiyacı derinleşmek, anlamak ve anlaşılmak…


[1] Ophir, E., Nass, C., & Wagner, A. D. (2009). Cognitive control in media multitaskers. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America106(37), 15583–15587.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi