Ayşe Naz Hazal Sezen
Sanal Yalnızlık
Neden milyonlarca insan sanal sunulan sosyal iletişimsizlikle 6 saat baş edemedi? Baş edemediğimiz iletişimsizlik miydi? Bağımlılığımızdan uzak kalmanın getirdiği yoksunluğu muydu? Yoksa kendimizle baş başa kalmak zorunda oluşumuz muydu? Hepsi ve hiçbiri.
Yalnızlık hissini bastırmak için gerçek yüzler görmek yerine sanal yüzlere sığınarak yalnızlığımızın artmasına neden oluyoruz.
Telefonlarında popüler uygulamalar olamadan da iletişimde kalabildiğini, sosyalleşebildiğini ve yine de gündemden uzak kalmadığını kavrayabilen bazı sosyal medya kullanıcıları için altı saatlik kesinti zihni rahatlatan bir fırsata dönüştü.
Kendini ifade etme biçimi olarak sosyal medya araçlarını kullanmaya alışmış, gündelik sosyal yaşam dinamiklerini sosyal medya uygulamaları üzerinden sürdüren modern çağın insanını sınayan, dünya genelinde en yaygın kullanılan sosyal medya hesaplarında yaşanan kesinti birçok tartışmaya yol açacaktı ki sorun çözüldü. 4 Ekim 2021 tarihinde dünya genelinde en çok kullanılan sosyal medya uygulamalarında 6 saate varan bir kesinti yaşandı. Bu, uygulamalar için şu ana kadar bilinen en uzun kesinti. 6 saate yakın bir süre bazı yaygın sosyal medya hesaplarından uzak kalmış ol(ama)mamız ise kendimizle kalma ve gerçek dünyada sosyalleşme becerilerimiz hakkında daha üstüne konuşmaya başlamadığımız birçok nokta olduğunu gösteriyor.
2021 Temmuz ayı istatistiklerine göre Facebook, dünya genelinde en çok kullanıcıya sahip olan birinci ve en sevilen ikinci sosyal medya uygulaması. En sevilen sosyal medya uygulaması ise dünya genelinde kullanıcı sayısıyla üçüncü sırada olan WhatsApp. Onları da takip eden Instagram. Global çapta 2,7 milyardan fazla kullanıcı ağı bulunan ve en sevilen sosyal medya uygulamalarında yaşanan altı saatlik kesinti sayesinde en kârlı çıkan uygulamalar ise, birkaç saatlik kesinti sayesinde milyonlarca yeni kullanıcı kazanan Telegram ve Signal oldu. Tüm bu rakamsal değişimlere bakarsak, neden milyonlarca insan sanal olarak sunulan sosyal iletişimsizlikle 6 saat baş edemedi? Baş edemediğimiz iletişimsizlik miydi? Bağımlılığımızdan uzak kalmanın getirdiği yoksunluk muydu? Yoksa kendimizle baş başa kalmak zorunda oluşumuz muydu?..
Hepsi ve hiçbiri.
Sanal yüzlere sığınma çaresizliği
Yukarıda yazdıklarımın nedenini sorgulamak, sosyal medyanın olumsuz yanlarını yermek ya da olumlu yanlarını övmekten zor. Kişisel geçmişin özgünlüğü, kullanım amaçlarının çeşitliliği veya içinde bulunulan koşulların etkisi gibi nedenlerle sosyal medya kullanıcılarının motivasyonları değişebilir. Yine de çoğu sebep iletişime geçme ihtiyacından filizleniyor. Karşılıklı olmasa dahi diğerlerinin ne yaptığını gözetleme, gündemi takip etme, gündemi kaçırmaktan korkma genel olarak bu ihtiyaca dayanıyor. Elimizin, hormonlarımızın ve zihnimizin alışkanlığı haline gelen sosyal medyadan uzak kalmak, yakın olduğumuz arkadaş grubunun toplanması ve bize haber vermeyi unutmaları gibi hantal bir burukluk bırakıyor göğsümüze. Oysa, fotoğraflarından, videolarından ve çeşitli paylaşımlarından hayatlarını gözlemeye alıştığımız kişilerin yakın çevremizden daha uzak olmaları belirgin bir fark. Reel olarak tanınmadığımız sanal dünyadan dahi uzak kaldığımızda büyüyen yalnızlık duygusu da göğsümüzdeki ağırlığı arıtan dışlanmışlık hissine eşlik ediyor. Çeşitli sosyal medya uygulamalarında ekranı sürekli aşağıya doğru kaydırma ise bu hissin yatıştırıcısı/bastırıcısı oluyor. Lakin ilginç bir döngünün içinde aynı davranışı sürdürüyoruz. Yalnızlık hissini bastırmak için gerçek yüzler görmek yerine sanal yüzlere sığınarak yalnızlığımızın artmasına neden oluyoruz.
Gelgelelim, belirli uygulamalardaki altı saatlik bir kesinti dünyanın farklı köşelerinde evlerimizde otururken, güne başlarken, uykuya geçerken bizi bu yalnızlıkla baş edemeyecek kadar etkilemiş olmalı ki, birçoğumuz en iyi bildiğimiz sosyalleşme yolu olan başka bir sosyal medya hesabını indirmek için kesintinin ilk saatinde uygulama mağazalarına girdi bile!.. Kesinti karşısında yaşadığımız şaşkınlığı anlatabilmek için dahi henüz işlevselliğini yitirmemiş başka bir uygulamaya ihtiyacımız vardı. Bazılarımız bu ihtiyacı forum sitelerindeki odalarda, bazılarımız haber kanallarının yorum köşelerinde karşıladı. Bir grup içinse altı saatlik sosyal medya bildirimsizliği rahatlatıcı oldu.
Kendimizle kalmamaya çare bildirimler
Kendimizle baş başa kaldığımızda ağır gelebilecek tüm duygu ve düşüncelere dalmaktan bizi alıkoyan bildirimleri kapatma cesareti göstermek istemiyoruz. Her gelen bildirim sayesinde bıraktığımız akıllı telefonumuzu yeniden elimize alma şansı elde ediyoruz. Kendimizi tüketene kadar sosyal medya hesapları arasında dolaşıyor, farkında olmadan saatler uçup gidiyor ve biz oturduğumuz koltuğun üzerinde başkalarının bildirimlerinin ağırlığı altında kıpırdayamayacak kadar yorgun düşüyoruz. Kendi hayatımızın mihnetli yanı kâfi gelmez gibi bir de üzerimize başkalarının hayatlarının sanal versiyonları tarafından sunulan imrendirici ve çekiciliğinin yarattığı yetersizliği ekliyoruz. Bilinçli yapmadığımız bu eylem, anlamlandıramadığımız, nereden geldiğinizi bulamadığımız gücenmişlik hissiyle sonuçlanıyor. Sosyal medya hesaplarından gelen ve ekranımızda beliren bildirimler kendimizle kalmamızı engellediği kadar gerçekçi olmayan/eksik yanı görünmeyen bir dünyanın sundukları ile kendimizi/kusurlu insanı kıyaslamamıza da neden oluyor. Yetersizlik duygularının pekiştiği zamanlarda rahatsızlığımızı bastırmak için yalnız hissettiğimizde de sığındığımız aynı ironik döngünün içinde kendimizi buluveriyoruz.
Bu döngüyü kırma cesareti olmayanlar için altı saatlik bir mola, döngünün kırılabileceğine dair bir vaat olarak yorumlanabildi. Telefonlarında popüler uygulamalar olmadan da iletişimde kalabildiğini, sosyalleşebildiğini ve yine de gündemden uzak kalmadığını kavrayabilen bazı sosyal medya kullanıcıları için altı saatlik kesinti zihni rahatlatan bir fırsata dönüştü.
Altı saatlik kesinti için altı sayfalık bir yazı yazılabileceğini fark eden ben içinse bu kesintisinin en eğlenceli yanı haberleşemediğimizde, takip edemediğimizde, gözleyemediğimiz ve gözetleyemediğimizde veya paylaşamadığımızda altı üstüne gelecek sandığımız dünyamızda, altı saat sonra hiçbir şeyin değişmemiş olduğu görmekti.