Ayşe Naz Hazal Sezen
Meslek tercihim, ‘Yurt dışı’!
Beyin göçü için birçok mazeret sunulmaya çalışılsa da en önemli sebeplerin başında genç yetişkinlere sabit bir eğitim imkanıyla güvenli bir gelecek olasılığının sunulamaması gelmekte… Tercih yapacak genç yetişkinler, uyum sağlamaya çalıştıkları düzenin düzensizliği karşısında mağdur ve umutsuz hissettikçe gelecek planlarını kendileri için değil, bulundukları sınırlardan uzaklaşmak üzerine kurmaktalar.
Sabit bir liman bulamayan gençleri yurtdışında liman arayışlarından dolayı suçlamaktan ziyade limanların neden yerinde ve sabit kalmadığını sorgulamamız gerekli.
Dönemin koşulları, küresel sağlık problemleri, ekonomik krizin kapı zorlaması, doğal felaketler, çevresel sorunlar, sistemin sorunları ve gereklilikleri derken bir neslin eğitim hayatında ciddi yaralar açtık. Elimizden geleni yaptık mı, gerekli mücadeleyi yeteri kadar verdik mi, emin değilim. Kontrolcü bir tavırla planlanması olanaksız olan yaşamda bazı yaraların açılması da normal karşılanabilir. Küresel çapta yaşanan bir sağlık sorunun kontrol dışı olması da elimizdeki en yakın örnek. Ancak sorulması gereken yaranın neden açıldığı değil, neden yaraya enfeksiyon kapanana kadar müdahale edilmediği olmalıdır.
Üniversite tercih dönemindeyiz. Öğrenciler önemli bir kararın eşiğindeler. Mesleki hayatlarına karar vermek için tercih yapacaklar. Kendini keşfedemeden, benliğini oluşturan unsurların, kişisel zevklerinin ayrımına henüz varamadan yapılan bu tercih zaten öğrenciler üzerinde yoğun bir stres oluşturmakta. Yoğun stres altında karar vermeden önce en gerekli ihtiyaçları güvenli bir psikolojik alan bulabilmekken içinde bulundukları dönemin ve ülkenin koşullarıyla onları daha da güvensiz hissettiriyoruz. Sürekli yenilenen yöntemler ve eğitim sisteminden bağımsız değişen neredeyse her şeyin eğitimi etkilemeye başlaması da hissedilen güvensizliği ve endişeyi perçinliyor.
Limansız kaptanlar: Üniversite adayları
Üniversite tercilerinin eşiğindeki bu gençlerin nasıl hissettiğini anlamaya yakınlaşabilmek için bir metafora sığınalım ve hepimizin kendi yolcuğunda bir kaptan olduğunu düşünelim. Tanımadığımız denizleri ve okyanusları keşfederken karşılaştığımız fırtınalarda sığınacak, yorulduğumuzda dinlenecek, bazense sadece nefeslenmek için duracağımız bilindik bir limana ihtiyaç duyarız. Şimdi o limanın kendi yerinde hiç sabit kalmadığını düşünün. Bir dönüyorsunuz bıraktığınız liman değişmiş, bu değişime ayak uydurmaya çalışıyorsunuz. Bir sonraki seferden geldiğinizde bu defa liman yerinde olmuyor. Başka bir yere taşınmış. Bir sonraki turda ise liman yerine bir iskele bırakılmış. Tekrar eden bu süreçlerde güvenli ve sabit sandığınız limanın artık orada olamayacağını öğreniyorsunuz. Yolculuklarınıza artık limansız kalabileceğinizin bilgisiyle başlıyorsunuz. Sığınılabilecek sabit bir limanın olmamasının neden olduğu umutsuzluğun, kaptanları sabit bir liman arayışına yöneltmesi oldukça da normal olacaktır. Üniversite tercihi yapacak gençlerin de sürekli değişen sistem karşısında limansız kalan kaptanlar olduklarını ve henüz yaşamın dalgalarıyla boğuşmak için amatör olduklarını hatırlamamız lazım.
Yurt dışında liman arayışı
Son iki senenin üniversite tercih döneminde bu liman arayışının yurtdışına kaydığını istatiksel verilerden ziyade kişisel gözlemlerle de belirtebilirim. Öğrenciler artık limanın güvenli olup olmadığından ziyade limanı bulamayacaklarına inandıkları için geçmiş yıllardan farklı sorularla tercihlerine yaklaşıyorlar. Yaklaşık dokuz yıldır tercih dönemlerinde öğrencilerle kararlarını istişare ediyoruz. Ne istediklerini konuşuyor, kendilerini en iyi nerede ifade edebileceklerini tartışıyor, hangi meslek dalında ilerlemek istedikleri ve hangi imkanların bu arzuların gerçekleşmesine olanak sağlayacağını değerlendiriyoruz. Son birkaç yıldır bu soruların çerçevesinde belirgin bir değişiklik göze çarpıyor. Öğrenciler eğitimin kalitesi ya da akademik kadro gibi sorular yerine yurtdışı olanakları neler, Erasmus ile ne kadar süre yurtdışına çıkabilirim, yurtdışına gönderme oranı nedir gibi sorularla limanlarını artık bu sınırların dışında aramaya başladıklarını ifade ediyorlar. Hangi bölüm benim yurtdışında kalmamı kolaylaştırır sorusuyla son iki yılda sıklıkla karşılaşmaya başladık. Bu sene karşılaştığım bir genç aday, benim kararım yurtdışında yaşamak, bu yüzden puanıma göre en uygun meslek nedir, diye yanıma geldi. İcra etmek istediği meslekle gelecek tasvirlerini oluşturmak yerine geleceğini bu sınırlardan uzak kurma imkânı arıyorlar. Genç adayların bilinçlenmiş olması ümit vaat etse de bu bilincin açıkça beyin göçüne dönüşmüş olması sağlam limanlarımızın olmadığının da bir göstergesi.
Beyin göçü için birçok mazeret sunulmaya çalışılsa da en önemli sebeplerin başında genç yetişkinlere sabit bir eğitim imkanıyla güvenli bir gelecek olasılığının sunulamaması gelmekte. İstihdam vaadinin ötesinde hak ettiklerini dahi alamayacaklarına inanıyorlar. İyi bir eğitimle dahi öteki kılınma korkusu, kayrılanlar karşısında emeğinin karşılığının alınamayacağına dair çarpık ya da doğru inanç tüm tercih süreçlerini de etkiliyor. Tercih yapacak genç yetişkinler, uyum sağlamaya çalıştıkları düzenin düzensizliği karşısında mağdur ve umutsuz hissettikçe gelecek planlarını kendileri için değil, bulundukları sınırlardan uzaklaşmak üzerine kurmaktalar.
Güvensiz ülke atmosferi
Dönemin belirsizlikleri ve güvensiz ortamının içindeyken aileler bu gençlerden sağlıklı kararlar vermelerini bekliyor. Bir de bu beklentinin stresiyle onları harmanlıyoruz. Ailelerinin istekleri ile kendi arzuları arasında sürüncemede kalan genç yetişkinler güvensiz ülke atmosferiyle tercihlerinin yönünü değiştirmiş durumdalar. Hâlâ birçok öğrenci kendi istediğim bölümü mü yoksa ailemin istediğini mi tercih etmeliyim sorusuyla boğuşuyorken, bir de kendi istediğim bölümü okusam da hak ettiğim işi alamayacağım ya da dışarıdan gelen benim yerimi alacak endişesiyle mücadele içinde.
Çoğunluğumuz geçmişimizdeki stresli üniversite tercih süreçlerini hatırlamak dahi istemiyoruz. Farkında olmadan savunma mekanizmalarımız devreye giriyor ve unutuyoruz. Bu unutma hali bizi rahatlatsa da genç yetişkinlerin bu dönemdeki ruh hallerini anlamamızı da zorlaştırıyor. Sabit bir liman bulamayan gençleri yurtdışında liman arayışlarından dolayı suçlamaktan ziyade limanların neden yerinde ve sabit kalmadığını sorgulamamız gerekli. Görünen o ki enfeksiyon kapana kadar neden yaraya müdahale edilmediğini konuşmuyoruz ve hala neden eğitimde yara açıldı tartışması devam ediyor.
Gündemin süratle değiştiği bu günlerde, geleceklerinin mesleğine karar vermeye çalışan tercih yapacak genç yetişkinleri gündemin kaybolan bir parçası olmaktan korumamız lâzım. İçinde enfeksiyon kaptıkları yaraya hızla müdahale edilmesi gerekli.