Ayşe Naz Hazal Sezen
Kültürel Şok-II
Doğrusal ilerlemeyen kültürel şok sürecini bilmek, neler yaşandığının anlaşılmasına, duyguların ifade edilmesine, adaptasyon için olağandan büyük beklentilere girilmemesine ve sürecin kendi normallerini barındırdığının idrak edilmesine yardımcı olacaktır.
Göçmenler, göç sebepleri ne olursa olsun köklerinden ayrılmış kişilerdir. Yarım halleriyle yeniden kök salmaya çalışan bitkiler gibi kondukları yere hem uyum sağlamaya hem de yeniden büyümeye çalışırlar.
Şok kelimesi anlık bir durumu ifade ediyor olsa da kültürel şok, inişleri, çıkışları, yıkılışları ve yeniden inşalarıyla zamana yayılan bir süreçtir. Süreç herkes için başka bir yol haritası çizer ve farklı anlamlar ifade eder.
Kriz ya da kültürel şok (Geçen haftanın devamı…)
Gri duygu perdesi ardında güneşli günlerin hayalini kuran göçmen, kültürel şok içinde olduğunu anlayamayabilir; zira kültürel şoku tanımanın kesin bir formülü yoktur. Kültürel arası geçişte geleneklerin ne kadar benzer ya da göçmenin yeni kişisel iletişim çevresinin ne kadar geniş olduğu gibi unsurlar şokun şiddetini değiştirebilir veya anlaşılmasını zorlaştırabilir. Ortada hem şok hem de kaybedilenlere dair yas vardır; aynı zamanda göçmen, duygu türbülansı içinde kimliğini korumaya çalışmaktadır. Kelimelerle ifade edilebilecek kadar bilince erişmeyen duyguların içinde kalındığında bazı davranışların ortaya çıkması gibi bu evrede göçmen de yeni tavırlar gösterebilir. Anlamlandırılamayan can sıkıntısı, göçtüğü kültürün insanlarına dair düşmanlık, gündelik hayatta yersiz öfke ve sinirlilik hali göze çarpar. Köklerinden ayrı düşmüş gövdedeki boşluğu doyurmak için tıkınırcasına yeme ya da tersi iştahsızlık, temizlik konusunda yoğun endişe, bozulmuş uyku düzeni, aşırı uyku, fizyolojik stres belirtileri, -uç durumlarda- aşılamaz hissettiren artmış çaresizlik ve intihara yönelik düşünceler görülebilir. Gelgelim bu belirtiler sonsuza dek sürmezler.
Alışmaya başlama evresi
Zaman ilerledikçe bazı olumlu duyguların, keyifli hislerin geri döndüğü görülür. İzolasyonun, yalnızlığın ve depresif eğrinin yavaş yavaş terse dönüşü başlar. Alışmaya başlama evresinde göçmen artık içinde bulunduğu kültüre aşinadır; çevresini daha iyi idrak etmeye, farklılıkları kabul etmeye ve uyum sağlamaya başlamıştır. Onun kim olduğuna dair fikri olmayan insanlar için hiç kimse olmaktan, biri olma safhasıdır. Başlangıçtaki yüzlerce yabancı yüz içinde artık tanıdıkları vardır. Bu evrede yalnızlık hissi baskınlığını yitirir ve olumlu duygulara yeniden yer açılır. Yaşama mana katan “umut” tekrar sahnededir; bağlar kuvvetlenir ve pratik beceriler çoğalır. Göçmen biraz daha rahat hisseder, içinde bulunduğu kültür anlamlı olmaya başlar, kültüre dair olumsuz tepkiler azalır ve içinde bulunduğu düzen daha “normal” gelir. Eğrideki bu çıkış bir anda gerçekleşmeyerek ağır ağır ilerler. Zaman geçirmekten keyif alınacak mekanların, uyumunu hızlandıracak kültürel etkinliklerin, arkadaşlık yapılacak insanların arayışından adım adım yeni rutinlerin oluşumuna geçilmiştir. Göçmen, artık keyif çıkarma aşamasına geçmeye hazırdır, ta ki kendi evini/şehrini/ülkesini ziyaret edene kadar.
Mental izolasyon
Belli bir zamanı göç ettiği yerde geçirdikten sonra kendi köklerini ziyarete giden göçmen, göçtüğü toprakların kendi bıraktığı gibi kalmadığını, değiştiğini görür. Zihninde güvenli ve sabit tuttuğu geçmiş yaşamının orada olmadığını anlar. Belki binalar değişmiş, belki çocukluğu hatırlatan park gitmiş, belki okuduğu lise kentsel dönüşümde kaybolup yitmiştir... Mekanlar, insanlar ve kültür onun bıraktığı yerde durmamış, değişmeye devam etmiştir. Ziyareti sırasında göçmen, gövdesiz bıraktığı köklerin kuruduğunu, bıraktıklarının olduğu yerde kalmadığını fark eder ve aidiyet duygusu bir kez daha sarsılır. İki dünya arasında sıkışmış hisseder. Nereye aittir? Gittiği yerde yeni rutinleri, alışkanlıkları ve düzeni vardır; diğer yanda da geçmişi. Kim olduğu bilenler, kendi anlatmak, açıklamak ya da tanıtmak zorunda kalmadığı dostları, haritaya bakmadan ezbere bildiği sokaklardaki hakimiyeti, kimliği oluşturan kırılmaların şahitleri, aşinalığın verdiği özgürlük, hepsi o geçmiştedir. Göçmen araftadır. Geçmişe özlem büyür, ancak artık geçmişte ne yeni bir uyaran vardır ne de yeni bir yaşam. Yeni, canlı ve gerçek olan göçtüğü yerdir. Göçmen, arafta kalmış gibi iki dünya arasında sıkışmış hisseder; daha önce de tecrübe ettiği mental izolasyon ve yalnızlık hissi geri döner.
Kabul ve Adaptasyon
Bazen aylara bazen yıllara yayılan iniş çıkışların sonunda yeni kültür içinde güvende ve uyum sağlanmış hissedilen evredir. Bu aşamada, sadece göçmen yabancı yüzlere değil, yabancı yüzler de göçen kişiye alışmıştır. Göçmenin kökleri yeniden derinlere inebilecek kadar büyür, kişiler arası iletişimi güçlenir; yeni rutinleri arasında huzurlu, güvende ve evde hissetmeye başlar. İçinde bulunduğu yeni kültürün özelleri artık yeni hissettirmez. Yad elde yeni yaşam biçimini kabul edilmiş; sosyal ve zihinsel adaptasyon gerçekleşmiştir.
Adaptasyonun Akıbeti*
Şok kelimesi anlık bir durumu ifade ediyor olsa da kültürel şok, inişleri, çıkışları, yıkılışları ve yeniden inşalarıyla zamana yayılan bir süreçtir. Süreç herkes için başka bir yol haritası çizer ve farklı anlamlar ifade eder. Adaptasyon süreçleri de buna göre şekillenir. Bazı göçmenler, içinde bulundukları yabancı kültürü kabul edip, kendi kültürleriyle harmanlayamazlar. O kültürün ev sahiplerini düşman olarak görmeye devam eder ve kendilerini yabancı hissettikleri kültürden -genellikle zihinsel- izole ederler; reddedicilerdir. Reddediciler ya eve döner ve orada da uyum sorunları yaşarlar ya da getto denilebilecek yerleşim yerlerini oluştururlar. Bazı göçmenler ise tamamen uyum sağlarlar; onlar kültürü evlat edinenlerdir. Geçmiş kültürel kimliklerinden geriye pek bir öge kalmaz; göçtükleri yerden de çıkmazlar. Kültürel asimilasyon gerçekleşir. Diğer olası adaptasyon sonucuysa, ev sahibi kültürün olumlu yönlerine uyum sağlayıp, kendi kültürüyle harmanlayan göçmenlerin oluşturduğu benzersiz karışımdır. Bu kozmopolitan grubun, yeniden bir yere taşınmak veya eve dönmekle ilgili sorunları en düşük seviyededir.
Kültürel Şoku Anlamak
Kültürel şok, yad ellerde hayat kurmaya çalışan her göçmen için nahoş, lakin kaçınılmaz ve “normal” bir tecrübe. Deneyim aşamaları birbirine benziyor olsa da etkisi, zaman aralığı ve şiddeti herkese göre farklılık gösterir. Aşina oldukları kültürdeki tanıdık ipuçlarını kaybetmiş göçmenler için gündelik yaşam görünenden daha zordur. Kişisel arası ilişkileri sekteye uğramış muhacirin, kim olduğuna dair şahidi kalmaması, alışık olduğu rollerini kaybetmesi gibi nedenler de kimlik krizine zemin hazırlar.** Göçmenler, göç sebepleri ne olursa olsun köklerinden ayrılmış kişilerdir. Yarım halleriyle yeniden kök salmaya çalışan bitkiler gibi kondukları yere hem uyum sağlamaya hem de yeniden büyümeye çalışırlar. Daha çok suya, daha çok güneşe, daha çok sosyal ilişkiye, arkadaşlara ve sevdiklerinin manevi desteğine ihtiyaçları vardır. Göçmenler, yaraları iyileşene, yeniden kök salana kadar tekrar eden duygusal iniş çıkışlar yaşayabilirler. Doğrusal ilerlemeyen kültürel şok sürecini bilmek, neler yaşandığının anlaşılmasına, duyguların ifade edilmesine, adaptasyon için olağandan büyük beklentilere girilmemesine ve sürecin kendi normallerini barındırdığının idrak edilmesine yardımcı olacaktır.
* Winkelman, Michael (1994). "Cultural Shock and Adaptation". Journal of Counseling & Development. 73 (2): 121–126
** Weaver, G.R. (1994). "Understanding and coping with cross-cultural adjustment stress". In Weaver, G.R. (ed.). Culture, Communication, and Conflict: Readings in Intercultural Relations. Needham Heights, MA: Ginn Press. pp. 169–189