Ayşe Naz Hazal Sezen
İmposter sendromu: Asla yeterli hissedemiyorum!
“-miş gibi bir hayat sürüyorum. Öyleymişim gibi. Akıllı ve becerikliymişim, her şeyi halledebilen, süper güçlüymüşüm gibi. Halbuki, sadece ‘öyleymişim’ gibi yapabiliyorum ben. Kandırıyorum herkesi. Bir gün yalancı olduğumu, göz boyadığımı anlayacaklar. İşte o gün hayal kırıklığına uğrayacaklar ve benim ne kadar değersiz olduğumu öğrenecekler!”
İmposter düşüncelerinin işgal ettiği kişiler derunlarında özdeğere karşı alerjik reaksiyon gösterirler. İçerde çarpık mı çarpık bir ayna vardır; başkalarının başarıları yüce, büyük, olağanüstü gösterirken kendi başarılarını ufak, taklit, değersiz gösterir.
Yukarıdaki cümleler, çarpık bir iç aynanın dışarı yansımasıydı. Karşımda, zor kazanmış olduğu başarıları hak etmediğini düşünen, canı çıkana kadar çalışmış olmasına rağmen muvaffakiyetinin şans ve rastlantıya bağlı olduğunu kabul eden, hatta düzenbaz olduğunu ve tek hünerinin insanları manipüle etmek olduğuna inanan bir zihin konuşuyordu. Olmadığı biri gibi davrandığını düşünüyor, başkalarının kimliğini taklit ettiğine inanıyor ve günün birinde maskesinin düşmesinden endişe ediyordu. Ezcümle, imposter (kimlik hırsızı) sendromu ya da sahtekarlık duygusuyla boğuşuyordu.
Sahtekarlık/İmposter sendromu
Sahtekarlık/imposter sendromuyla mücadele içinde olan kişiler, elde ettikleri başarılardan, güçlüklerle kazandıkları itibardan şüphe ederler. Sahip olduklarını hak etmediklerini düşünür, günün birinde sahtekarlıklarının ortaya çıkacağından korkarlar. Sahtekarlık duygusu taşıyan kişiye göre başarı iyi zamanlamaya, şansa ya da rastlantıya bağlıdır. Elde ettiği başarının gelecekte tekrarlanamayacağını düşünür, en ufak başarıyı dahi tekrar edemeyeceğinden endişelidir. Ona göre, kendisinin başardığını zaten birçok kişi başarabilir; üstelik birçok kişi rahatlıkla bu başarıya ulaşabilirken kendisi herhangi bir işin ehli olabilmesi için herkesten fazla çalışması gerektiğini zannetmektedir. Lalettayin bir şeyi ilk denemede yapamadığında, bilemediğinde ve taharri etmesi gerektiğinde kendini beceriksiz ve yetersiz hisseder. Başarı herkese gökten zembille inerken o, başarılı olmak için yoğun zaman ve emek harcamalıdır. Ehli olamama inancı, yetersizlik duygularıyla perçinlenirken, insanları kandırdığına dair bir tür utanç içinde peydahlanır.
Rol yapmaya devam!
İmposter duygusundan mustarip kişi, hakkındaki utanç dolu gerçeğin fark edilmemesi için rol yapmaya devam etmek zorunda hisseder. Genellikle yalnız çalışır ve başkalarından yardım istemekten çekinir. Zira destek istediğinde, onların zannettiği gibi işinin ehli olmadığı ortaya çıkacak ve maskesi düşecektir. Ne başarı elde ederse etsin kendini yetkin ve emin hissetmekte zorlanır; takdir karşısında sevinç ve kabul yerine nahoş duygular boy gösterir. Övgü bir anlığına rahatlama getirse de hemen ardından, övgüyü, mükâfatı ya da takdiri hak etmediğini, bunları hak edecek başkalarının olduğunu söyler. Hatta bazen rol yaparak bu kişilerin hakkını çaldığından şüphe eder ve suçluluk duyar. Odağı harcadığı çaba veya başarısı değil, hataları ve eksiklikleridir. Başarı, -hedef ne kadar iddialı olursa olsun- ancak hatasız olduğunda gelir inancı taşır. Onlar için, bir konunun erbabı olmak, o hususta belki binlerce soruya eksiksiz cevap vermek gerektirir; yani başarı için belirlenen standartlar, başarısızlığa hazırlanmış zemindir.
İçimizdeki çarpık ayna
İmposter fenomeninde başarı elde etmek, övgü almak, takdir görmek başarısızlık duygularını ve yetersizlik hissini azaltmaz; aksine kendinden duyulan kuşkuları arttırır. Başarılı oldukça rastlantıya bağlı bu başarının gelecekte tekrar etmeyerek düzenbazlığının ortaya çıkması ve maskesini düşeceği endişesi de büyür. İçselleştirilmiş iletiler oldukça derindedir. İmposter düşüncelerinin işgal ettiği kişiler derunlarında özdeğere karşı alerjik reaksiyon gösterirler. İçerde çarpık mı çarpık bir ayna vardır; başkalarının başarıları yüce, büyük, olağanüstü gösterirken kendi başarılarını ufak, taklit, değersiz gösterir. Sahtekâr sendromundan mustarip insanlar genellikle kendi potansiyellerinin altında kalırlar. Zira başarılı bir kariyer yolculuğu için kendilerine güvenmezler. Yine de dışarıdan destek alıyor ve devam edebiliyorlarsa, bu sefer yoğun stres ve baskı altında hissederler.
Hem sahtekâr hem hasta mıyım?
Sahtekâr fenomeni basit bir özdeğer problemi değildir. İçimizdeki öz eleştiriyle bir tutmamak gerekir. Var olanı geliştirmek ve daha iyiye götürmek için yaptığımız kişisel eleştirilerden daha katmanlı bir yapıdadır. İmposter sendromundan mustarip olmak kişiyi direkt “hasta” yapmaz. Zira bu bir olgudur ve hastalık değil. Lakin içimizdeki çarpık ayna, yaşamdaki tüm başarıları, becerileri ve sevinci küçültmeye devam ederse, bir gün rol yaptığım anlaşılacak korkusu büyür, yetersizlik ve değersizlik hisleriyle perçinlenmeyi sürdürür, amansız bir içsel gerilime sürükler ve kendimize güvenimizi sarsarsa, yaşattığı acı zamanla depresyon, yaygın anksiyete, kendi standartlarına erişmemekten dolayı dinmeyen öfke gibi ruh sağlığı sorunlarına dönüşebilir.
İmposter Tipleri
İmposter düşüncelerinin işgali altındaki kişilerin ortak yanı, bir konunun uzmanı olmak için ne yapılması gerektiği hakkında abartılmış ve çarpıtılmış teemmül edilmesidir. Sahtekarlık fenomeninde, ulaşılması mümkün görünmeyen beklentiler, kendini küçük görme, sahtekâr hissetme, keşfedilmekten korkma gibi çarpıtılmış düşünce kalıpları benzer gözlemleniyor olsa da farklı inançlara dayanıyor ve değişik çehrelerle görünüyor olabilir. Kişisel yeterliliğin ve yetkinliğin ne anlama geldiği inancının tekrar eden kalıplarına göre yapılan sınıflandırmada imposter sendromu beş türe ayrılarak incelenir: doğal yetenekler, mükemmeliyetçiler, süper kahramanlar, uzmanlar ve yalnızlar.
(Devam edecek.)