Ayşe Naz Hazal Sezen
İLK KADINLAR
Lilith, Havva, Pandora, Aklima, Medea, Kleopatra, Leyla, Lamia, Kalypso, Morgaine… Ataerkil düzene başkaldıran ve suçlamalara maruz kalan kadınların örnekleridir tüm bu isimler… Hepsi anaerkil soydan ataerkil soya geçerken suçlanan kadınlardır. Hak arayışlarının sonunda cezalandırılan kadınlar. Özgürlük talep ettikleri için yakılan kadınlar. Sadece güzel oldukları için günaha teşvik eden kadınlar. Anaerkil soyunu korumaması için çocuk katili ilan edilen kadınlar. Adem’in dünyasından anlatılan hikayelerin baş kahramanı bu cezalandırılmış kadınlardır. Cezalandırılırlar ki haklarını aramaya girişecek diğer kadınlara emsal olsun ve ataerkil düşüncenin kadınlar için uygun kıldığı haklarından daha fazlasını talep etmesinler.
Mesele erkek ya da kadın olmak değil. Suçlu ya da suçsuz olmak değil. Asıl önemli olan anlatıcıların bu söylemleri eril bir düşünce yapısıyla nesillerden nesillere aktarmasıdır. Söz zihnin ve algının sınırlarını belirler. Aktardığımız sözler yanlış olanın değişmesine ya da kanıksanmasına neden olur. Şimdi kanıksanmış yanlışın duyulması için bazı hikayeler yeniden anlatılmalı. En baştan, ilk kadından itibaren. En baştan ta ki ataerkil söylem yerini eşitlikçi bir dizgeye bırakana dek.
Bir varmış bir yokmuş,
Zaman çizgisi henüz oluşturulmamış,
İnsan henüz dünya ile cezalandırılmamış,
Adem’in oğulları henüz ilk kanı dökmemiş
Ve Tanrı, Adem’i ve Lilith’i yaratmıştı.
Topraktan iki insan, birbirlerinin ilk eşi;[1]eş iki insan.
Sonra ne oldu ki, Lilith (kadın) kötülüğün temsili büyücü, lanetli birine dönüşürken, Âdem (erkek) hep masum ve mağdur kalabildi?
İlk Kadın: Lilith
Lilith adı Sümerlerde karşımıza çıkar. Gılgameş Destanı’nda ve Sümerlerde bir Tanrıça olarak bahsedilir. Ancak Tanrıça olarak gösterilen Lilith’in ileride dönüştürülecek dişi şeytan örüntüsüne sahip olmadığı görülmektedir. İbrani mitolojisinde Lilith “tüm kötülüğün lideri” olarak anılmaya başlar. Ne bir Tanrıçadır ne de bir ruhani varlık. Adem’e karşı itaatsizliğinden dolayı kötülüğün simgesine dönüşmüştür. İnanışa göre Lilith’in itaatsizliğinin nedeni ise Âdem ile eşit olma istemidir. Lilith, Âdem ile sevişirken onunla eşit olmak istemiştir. Onun da sırtı yeryüzüne değdiği kadar gökyüzüne de değsin istemiştir. Sırtının değdiği toprak doğumun, bereketin, üretmenin sembolü olarak Lilith’in kadınlık rolünü sembolize etse de lanetlilerin, yeraltı dünyasının kötülüklerinin, cehennemin ve ölümün de sembolüdür. Oysa gökyüzü Tanrısal olanın, saflığın ve temizliğin sembolüdür ve Adem’in sırtı hep göğe değer.
Lilith eşit yaratılmış iki insan için eşitlik istemiştir. Âdem ise bunu reddetmiştir. Kabul etmeyişinin açıklaması sağlam zemine (!) dayalıdır: toprağa. Toprak doğurganlıktır ve Lilith’in sırtı toprağa gelmelidir. Talepleri kabul edilmeyen Lilith, Tanrının anılmaması gereken ismini anar ve cennetten kovularak, şeytanla (Şamael) ilişkiye girer.
Efsanenin bu kısmında bir anda yalnız kalan Âdem üzülmesin diye Tanrı meleklerini Lilith’e gönderir. Senoi, Sansenoi ve Semangelof adlı melekler Lilith’e, eğer Adem’e dönmezse her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini iletirler. Lilith, eşit olmadığı koşullara dönmeye ikna olmaz ve kendi çocuklarının ölümünü göze alır. Daha sonraları ölen çocuklarının intikamı olarak Âdem’in soyundan gelen bebeklerin ölümüne neden olduğuna inanılır. Alev kızılı saçlarıyla tasvir edilen Lilith’in Anadolu’da yeni doğum yapmış kadınlara musallat olan alkarası, albastı şeklinde karşımıza çıktığını da görülebilir.
Tüm bunlar yaşanırken Âdem cennette yalnız kalmıştır ve bu yalnızlığın yarattığı derin acılarıyla boğuşmaktadır. Adem’in yalnız kalmama istediğini yerine getiren Tanrı bu sefer kadını Adem’in bir uzvundan, kaburga kemiğinden yaratır. Böylece yeni kadın Havva eşitlik isteyerek, itaatsizlik yapmayacaktır.
Yeni Kadın: Havva
Tanrı Adem’e isyan etmeyecek kadını nasıl yaratacağını düşünür. Adem’in gözlerinden yaratsa Havva her şeyi görecektir; ayağından yaratsa hep gezecek, ağzından yaratsa hep konuşacaktır. En sonunda Adem’e tâbi olsun diye Havva’yı Adem’in kaburgasından yaratmıştır[2]. Lilith çocuklarının ölümü ile cezalandırılırken, Âdem kendine tabi yeni bir eşe kavuşmuştur.
Ancak Lilith’i karanlık, lanetli bir varlığa dönüştüren olumsuz anlatılar Havva’nın da peşini bırakmamıştır. Kadın olan Lilith’le etiketlenmiştir bir kere, Havva ise gelecek tüm kadınların bu etiketlemeden nasibini alacağına dair ilk göstergedir. Üç büyük dinde de Havva yasak elmayı veren yılana kanarak elmayı ısırmış ve insanlığın dünya ile cezalandırılmasına neden olmuştur. Nefsine hâkim olamayan ilk günahkârdır Havva. İnsanların ölümsüzlüğünü çalan Havva.
Dişi şeytan, çocuk katili, vampir, femme fatale kadının simgesi Lilith ve uysal, itaatkâr, anaç kadının simgesi Havva zıt sıfatlarına rağmen ataerkil anlatının aynı günahkarları olmuşlardır.
Tanrıların Armağanı: Pandora
Yunan mitolojideki ilk ölümlü kadın Pandora, Lilith gibi itaatkarsızlıkla etiketlenmiştir. “Tanrıların Armağanı” anlamına gelen Pandora, baş Tanrı Zeus tarafından yaratılması emredilir ve erkeklere ceza olarak elinde bir kutuyla yeryüzüne gönderilir. Pandora, ateşi insanlar için çalan Prometheus’tan alınacak bir intikamdır. Zeus Pandora’ya asla açılmaması gereken bir kutu hediye eder. Ancak Pandora merakına yenik düşer ve en sonunda kutuyu açar. Kutuyu açmasıyla birlikte Zeus’un kutuya sakladığı tüm kötülükler dünyaya yayılır: Hastalık, acı, keder, kıskançlık, kibir, felaketler, açlık ve ölüm.
Bu kadınların benzer yanları görünmektedir. Ölümsüzlüğün yitirilmesine neden olan Havva ile ölümü dünyaya salan Pandora’nın zaafları aynıdır. Nedense kimse, bu anlatılar kulaktan kulağa aktarılırken veya yazıya dökülürken Havva’ya yasak elmayı veren yılanı suçlamaz. Havva elmayı ısırırken Adem’in ne yaptığını sormaz. Yahut Pandora’ya felaketler kutusunu hazırlayan Zeus’un yaptıkları hakkında konuşmaz.
Diğer Kadınlar
Lilith, Havva, Pandora, Aklima, Medea, Kleopatra, Leyla, Lamia, Kalypso, Morgaine… Ataerkil düzene başkaldıran ve eril kültür tarafından suçlamalara maruz kalan kadınların örnekleridir tüm bu isimler... Hepsi anaerkil soydan ataerkil soya geçerken suçlanan kadınlardır. Hak arayışlarının sonunda cezalandırılan kadınlar. Merak ettikleri için lanetlenen kadınlar. Özgürlük talep ettikleri için yakılan kadınlar. Sadece güzel oldukları için günaha teşvik eden kadınlar. Anaerkil soyunu korumaması için çocuk katili ilan edilen kadınlar. Adem’in dünyasından anlatılan hikayelerin baş kahramanı bu cezalandırılmış kadınlardır. Cezalandırılırlar ki haklarını aramaya girişecek diğer kadınlara emsal olsun ve ataerkil düşüncenin kadınlar için uygun kıldığı haklarından daha fazlasını talep etmesinler.
Adem’in oğulların yaptıkları karşısında susturulmuş öykülerdir bu kadınlar. Bu kadınlar birer mittir. Ataerkil düzenin anaerkil söylemi işgal etmek üzere yazdığı karakterlerdir. Tüm bu kadınların ortak iki yönü vardır: Ataerkil düzene çomak sokacak aykırı duruşları cezasız kalmamıştır ve hepsinin hikayesi Âdem’in bir oğulları tarafından yazıya geçirilmiştir. Ataerkil düzene karşı duran bu kadınların hikayelerini de yine eril düşünce anlatmıştır.
Burada mesele erkek ya da kadın olmak değil. Suçlu ya da suçsuz da olmak değil. Asıl önemli olan, anlatıcıların bu söylemleri eril bir düşünce yapısıyla nesillerden nesillere aktarmasıdır.
Söz, zihnin ve algının sınırlarını belirler. Aktardığımız sözler yanlış olanın değişmesine yahut kanıksanmasına neden olur.
Şimdi kanıksanmış yanlışın duyulması için bazı hikayeler yeniden anlatılmalı! En baştan, ilk kadından itibaren… En baştan, ta ki ataerkil söylem yerini eşitlikçi bir dizgeye bırakana dek!..
Dünya Kadınlar Günü’nü yeniden anlatılacak hikayeler ve yeni yazılacak cesur kadın karakterler umuduyla kutlarım!
[1] Çoğu kaynak Lilith mitosunu açıklarken Adem’in ilk eşi olarak bahsetmektedir. Bu kullanım, Lilith’i söz düzleminde bir kadın olarak değil, sadece bir partner sıfatıyla tanımlanmasına neden olarak, eleştirilen ataerkil söyleme hizmet edebilmektedir.
[2] Kuranda Havva adı geçmemekte ve Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı söylenmemektedir. İkisi de tek bir nefs-i vahidedir. Bu anlatı hadis kitaplarında yer almaktadır.