Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

FoMO'ya karşı JoMO: Gündemi kaçırma keyfi

… ürün tükenmeden hızla temin edilmelidir. Bilhassa, yaşam! Hızlanmayı ve tüketmeyi talep eden çağ, yaşamı da stoku tükenmekte olan günler dizisi olarak sunuyor. Hayat kısa; ancak yeterince hızlı olursan, her şeyi deneyimleyebilirsin (!) diyen değişen çağ, FoMO’yu tetikleyerek bireyden performans öznesine dönüşmesini talep ediyor.

Sosyal medyayı ve ekranları yaşamıma almak için direndiğimi hatırlıyorum. Sosyal medya uygulamalarına sahip olmamanın sıradanlığında direniş gibi görünmeyen bu eylem zamanla beni devrimci yapmak yerine sosyalleşmeyi ekranların içine taşıyan çevrem tarafından yaşadığı zamanı ve düzeni reddeden mürteci kılmıştı. Yıllar boyunca çeşitli ekranlara karşı direnişim akranlarım tarafından dışlanacağım, gelişmelerden haberdar olamayacağım endişelerine yenik düştü; sonunda sosyal medya ve ekran bağımlılığı dünyasındaydım.  Aslında kimsenin ne ihtilalci hali vardı ne de ticaniliği; sadece gündemi kaçırma korkusu (FoMO- Fear of Missing Out) hepimizin içine şiddetle peydah olmuştu. 

FoMO

FoMO, araba kullanırken mesajları kontrol etmeye, uykuya geçmeden önce ve uyanır uyanmaz sosyal medya uygulamalarına bakmaya neden olur. Katılım hissini arttıran ve motivasyonu yükselten imkanlardan haberdar olabilme hali, FoMO’nun şiddeti arttığında anskiyete ve yetersizlik duygularına dönüşebilir. Düzenli aralıklarla (belki aralıksız) kendi yaşamadığımız hayatlara şahitlik etmek, nereden tanıdığımızı hatırlamadığımız insanların günlerini izlemek, tanışmadığımız, birebir bağ kurmadığımız kişilerin görüşlerine maruz kalmak günün sonunda bizi uyumlanamayanın kendimiz olduğu yanılgısına sürükleyebilir. Gün içinde kendinde derinleşememiş, dinlenememiş olan yorgun zihnimizle bütünleşen bu korku tükenmişlik hissiyle bizi yatağa götürebilir. Hatta sebep olabileceği zihinsel ve bedensel sorunlarda yatakta kalmaya da zorlayabilir. 

FoMO birçok korkunun yaptığı gibi farklı eylem ve duyguların ardına saklanır. Saklandığı yerde verdiği rahatsızlık kendini yetersizlik hissi, başarısızlık endişesi veya sürekli bir şeyleri kaçırıyormuş duygusuyla belli eder. Sanal alışveriş sepetimize eklediğimiz ürünün stokta sayısının düşmesi, limitli versiyonunun piyasaya sürülmesi ya da anlık indirim yapılmasıyla oluşturulan yapay kıtlık algısı, bir şeyleri kaçıracak olmaya dair korkumuza hitap ettiği için işe yarar. O ürün tükenmeden hızla temin edilmelidir. Bilhassa, yaşam. Hızlanmayı ve tüketmeyi talep eden çağ, yaşamı da stoku tükenmekte olan günler dizisi olarak sunuyor. Hayat kısa; ancak yeterince hızlı olursan, her şeyi deneyimleyebilirsin (!) diyen değişen çağ, FoMO’yu tetikleyerek bireyden performans öznesine dönüşmesini talep ediyor. 

Bildirimleri kapatabilmek bizi gizli bir devrimci yapar.

Kaçırdığımız hayatların peşinde, içinde olduğumuz yaşamı farkında olmadan kaygı, korku ve bağımlılık döngüsüne saplıyoruz.

Kaçırdıklarımızın Peşinde 

Bugün, gündelik yaşamı ekran arkasından idame etmeye alıştık. Bankacılık işlemlerinden, ikametgâh güncellemeye, haberleşmeden, yemek siparişine kadar envaiçeşit biçimde küçük ya da büyük ekranla yaşamı kolaylaştırıyor ve hızlandırıyoruz. Lakin karşılığında, (artan) boş zamanımızı, dikkatimizi, derinliğimizi ve ilişkilerimizi kaçırdıklarımıza yetişebilmek için kurban veriyoruz. Hız, daimî olarak sahip olmadığımız diğer şeylerin hatırlatıcısı. İnternet, özellikle sosyal medya, o mekân ve zamanda olmadığımız binlerce olasılığı bize “kaçırdıklarımız” olarak sunuyor; kaçırmadığımız ve içinde olduğumuz ömrü yaşanmamışların gölgesine hapsediyor. Kaçırdığımız hayatların peşinde, içinde olduğumuz yaşamı farkında olmadan kaygı, korku ve bağımlılık döngüsüne saplıyoruz. 

Mecburi anımsatıcı

Bilginin sayısız çeşidine ulaşabildiğim internetin yokluğunun tahayyülü dahi çok zorken iki dağ arasında cep telefonlarının temel işlevini dahi yerine getiremediği bir köyde konaklama mecburiyetinde kaldığımızda hatırladım, gündemi kaçırma keyfini (JoMO- Joy of missing out). Elimizdeki imkanlar internete hatta birbirimize modern yollarla ulaşma imkânı tanımadığında diyaloglarımız değişmeye başlayışı anımsattı akıllı telefonlara alışmadan önceki vakitlerin sohbetini. Aradığımız soruların cevabını bulmak için ne kadar sıklıkla arama motoruna elimizin gittiğinin farkına varmak biraz trajik biraz da komik geldi. Cevabını sormadığımız sorular hakkında akıl yürütmek ise hızlı ve pratik davranmaya alışmış zihnime yatıştırıcı etkisi yapmış olmalı ki bu keyfin devam etmesi için internetten bir süre daha uzak kalmayı sürdürdüm. 

JoMO

Daha mutlu ve verimli olmak adına bizi kaçırdıklarımıza yakınlaştıracak, hızlandıracak ve FoMO’yu azaltacak zannettiğimiz ekranlar ve internet, farkında olmadan sahip olduklarımızı da alıyor.  JoMO ise var olmakla ve yaşamdaki yerimizden memnun olmakla ilgili. İçimizdeki kıyaslayan ve eleştiren seslerin, bilhassa internet aracılığıyla yükselenlerin farkında varmanın becerisini talep ediyor. Zira yaşama dair kısıtlı olan zihinsel ve fiziksel enerjimizin kaçırdıklarımız dünyasına yetmesi pek mümkün görünmediğinden, kaçırmanın keyfine varmak için teknolojiye, ilişkilere ve sorumluluklara sınır koyabilmek; mesela “hayır” diyebilmek gerekiyor. 

Kişisel kapasite üzerinde alınan abartılı sorumluluğun, her şeye yetişebilir olmanın, “hayır” diyememenin gölgesindeki duygulardan biri de muhtaçlık; ihtiyaç duyulduğumuzu görmeye, verecek bir şeylerimizin olduğuna inanmaya, değerli olduğumuzu hissetmeye ve sevilmeye duyulan ihtiyaç. Bu gereksinimlerin peşinde kendi seçimlerimiz dışındaki yaşamları yakalamaya çalışmak, nereye gittiğini bilmeden kürek çekmeyi andırıyor. Nihayetinde varılacak yerin bilinmemesi ve yakınlık hissedebilmek için başkalarının rotalarında kısa yolculuklar, kaçırdıklarımıza yetişebilmek adına bizi kendi performansımıza mahkûm ediyor. Gün sonunda geriye, tarifi güç huzursuzluk, yorgunluk, dağılan/çalınan dikkat, kaybolan keyif ve yitirilmiş özgürlük kalıyor... 

Başkalarının ne yaptığını umursamadan kendi ömrümüzü sindirerek yaşamak, sosyal medya takibi yerine kişisel arzularımızı takip etmek, kaçırmanın keyfini (JoMO) sürmek, muhtemelen, bu kelimelerin birleşimini dahi dijital ekrandan okurken kolay olmayacaktır. Sanal dünyanın getirdiği bağımlılığı aşmanın zorluğu yanında kendi isteklerimizin peşine düşmemizin sonuçlarının sorumluluğunu taşıması gereken ben’liğimizi iyi bilmek gerekir.  Zira kendi arzularımız zannederek başkalarının isteklerini yaşamanın harap edici sonuçlarından kaçınabilmek adına kendimizi tanıyacak kadar kendimizle vakit geçirmeli; gündemi kaçırma korkusu (FoMO) olmadan…

Keyfimizin peşinde

Grubun dışında kalmamaya dair ilkel bir korkunun dijitalleşme ve kapitalizm tarafından sömürülmesinde bilinçli bir tercihimiz bulunmasa da kaçırmanın keyfine varmak kasıtlı bir girişim olacaktır. Harici baskılara karşı seçim özgürlüğüne sahip olduğumuzu hatırlamak, teknolojiyle aramıza mesafe koyabilmek, bildirimleri daha üretken olabilmek için değil kendimize daha yakın kalabilmek için kapatmak ve zamanlaması iyi gelecek iptallere sahip olmak kaçırmanın korkusuna rağmen kaçırmanın keyfine varmaya aracılık eder. Bildirimleri kapatabilmek bizi gizli bir devrimci yapar. 

Kaçırmanın keyfini yaşamak için dijital dünya detoksu yapmak, tüm sanal platformlardan uzak durmak, ekranları yaşamımızdan çıkarmak içinde bulunduğumuz döneme realist bir yaklaşımdan uzak ve gündüz düşlerine kapılmak olanbilir. Lakin dijital ve duygusal bağımlıklarımızla aramıza mesafe koyabilmeyi öğrenmek, sınırlar çizmek, dengeli bir ilişki inşa edebilmek korkuların gölgesinde kalmadan yaşanacak keyifli zamanların mimarisi olabilir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi