Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Ağacıma Dokunursan, Hepimiz Ölürüz!

Ağaçları korumamız için kanıtlara ihtiyacımız varsa, bu yazıda değinilmiş araştırmaların katbekat fazlasına herhangi bir arama motorundan ulaşılabilir. Ağaçların hikayesini, metafor olarak kullanmaktan öte işittiğimizde, bu sessiz, esrarengiz ve karmaşık canlıların korunması için insanları fizyolojik ve psikolojik iyileştirmesine gerek olmadığını, sadece “ağaç” oldukları için korumamız gerektiğini anlamaya başlayabiliriz.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...


Davet/Nazım Hikmet

Orman gibi kardeşçesine… Ne Adem’in oğulları ne de kızları hatırladı aynı tohumdan filizlendiklerini… Havva’nın kızları da oğulları da unuttu kardeşçe yaşamanın sadece insanlar arasında olmadığını… İnsanın isteklerin ötesindeki varlıkların yaşam hakkı sorgulanabilir, hükmü herkes tarafından verilebilir oldu. Yaşamın devamlılığı adına ne tabiatın hikmeti kaldı ne de Tanrının mehabeti. İnsan, doyurulamaz arzusunu doyurmak için yıktı, yaktı, yok etti; etmeye de devam ediyor. 

İnsanın unuttuğu ya da hatırlamamayı yeğlediği gerçeklerden biri; türünü sürdürmek için her şeyi yıkmaya hazır olsa da soyunun devamlığını tabiattaki diğer canlılarla uyum içinde yaşamaya mecbur. Soğuk havalar için kürkü bulunmayan, avcılardan kaçabilmek kaslı bacakları olmayan, doğduğunda bir başkası olmadan hayatta kalamayan; tüm bunların telafisi için ellerini kullanmayı öğrenen, iki ayak üstüne kalkan, sonunda sanat ve felsefe yapmayı keşfeden insanın fiziksel varlığını sürdürebilmesi tabiatla olan dengesine bağlı. İçin bulunduğu atmosferden müfrit etkilenen psikolojik sağlığını da yok etmeye hasıl olduğu doğaya borçlu. 

Gri yerine Yeşil

Modern yaşamın elli gri tonu içinde yeşilin bin bir tonundan birkaçını görmek için can aran şehir insanının, bu arzusunun altına her türlü kirlilikten uzaklaşmanın yanı sıra daha iyi hissetme ve stresten uzak kalma isteği de bulunuyor gibi. Bunu kanıt nitelikte yapılan araştırmalar, orman banyosunun, doğa yürüyüşlerinin, ağaçlara bakmanın stresi azaltan, kalbe iyi gelen, bağışıklık sistemini güçlendiren etkiler ortaya koyuyor. 585 yetişkin katılımcının, kentsel bir ortamda ve bir ormanda 15 dakika yürüyüş yaptıktan sonra nasıl hissettiklerine dair dönüt verdiği bir çalışmada, ormanda yürüyüş yapanların, şehir ortamında yürüyüş yapanlara kıyasla daha az endişe, kafa karışıklığı, düşmanlık (hostilite), yorgunluk ve depresif semptomları olduğu görülmüş. Yürüyüş öncesi ölçümlerde daha endişeli olanların sonuçlarındaki fark daha belirgin olduğu da araştırma sonuçlarına eklenmiş. (1) Fiziksel varlığımızı sürdürebilmek için ciğerimizin oksijene ihtiyacı olduğu kadar gri binaların içinde dolanan zihnimizin kendini dinlendirebilmesi için yeşili görmeye, yeşilin içinde yürümeye, hatta ormana temas ihtiyacı olduğu görülüyor. 

Yapraksız orman da iyileştirir

Üstelik, sadece yeşil atmosferin içinde yürümek ruhsal dinginliği arttırmıyor. Yapraklarını kaybetmiş, kahverengi gövdesiyle çıplak kalmış ağaçların manzarasına on beş dakika bakanlarla, aynı süre şehir manzarasını izleyenlerin önce ve sonrası anketleri kıyaslandığında, yeşilini kaybetmiş olmasına rağmen kış ormanını seyredenlerin manalı derecede daha iyi ruh haline sahip oldukları, olumlu duygularında artış olduğu, daha canlı ve yenilenmiş hissettikleri ölçülmüş.(2)

Doğal ve kentsel çevrelerin stresle ilişkili beyin mekanizmaları üzerindeki nedensel etkilerini inceleyen bir araştırmada, bir saat boyunca kent içinde işlek bir caddede ve ormanda yürüyen sağlıklı katılımcıların yürüyüş öncesi ve sonrasında yapılan ölçümlerinde amigdala aktivasyonunun doğada yürüyüşten sonra azaldığını, kentsel ortamda yürüyüşten sonra ise sabit kaldığını ortaya konmuş.(3) Başka bir deyişle, doğada yürüyüşe çıkmak, stresle ilişki beyin bölümleri üzerinde salutojenik etkiye sahip olabilir; gri binaların arasında erişilebilir geniş yeşil alanların varlığı ruh sağlığı açısından sadece anlık olumlu etkiye değil, devamlılığı halinde yoğun endişe ve strese bağlı gelişebilecek psikiyatrik rahatsızlıklar için önleyici görevi alabilir. 

Ağaçları korumamız için kanıtlara ihtiyacımız varsa, bu yazıda değinilmiş araştırmaların katbekat fazlasına herhangi bir arama motorundan ulaşılabilir. Ağaçların hikayesini, metafor olarak kullanmaktan öte işittiğimizde, bu sessiz, esrarengiz ve karmaşık canlıların korunması için insanları fizyolojik ve psikolojik iyileştirmesine gerek olmadığını, sadece “ağaç” oldukları için korumamız gerektiğini anlamaya başlayabiliriz.*

Ağaç kaybı, kalbimizi mecazi ve gerçek anlamda yaralıyor

Ağaçlarla sandığımızdan ve gözle görünenden daha yoğun bir ilişkimiz var. Güncel hırslarımız ve umursamazlığımız ormanları yok edecek kadar baskın olsa da kalbimizin sağlığı hala ağaçlara bağlı. Ağaçların arasında yapılan bir yürüyüş, daha düşük kortizol konsantrasyonu, daha düşük nabız hızı, daha düşük kan basıncı ve daha fazla parasempatik sinir aktivitesini destekleyerek gevşemeyi, rahatlamayı sağlıyor.(4) Bahsedilen tüm bu fizyolojik belirteçler kalp sağlığımızla alakası gösteriyor ki, ormanda yapılan yürüyüşler, ağaçlara yakın olmak kardiyovasküler açıdan da bizi iyileştiriyor. 

Bilhassa ağaçların kaybı kalbimizde hem mecazi hem gerçek anlamıyla yaralar açıyor. Ağaç kayıplarının yaşandığı bölgelerde yaşayan kadınların, kayıp yaşamayan bölgelerdeki yaşayan kadınlara göre kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteren bir araştırma(5), ormanların ciğerlerimiz olduğunu bize tekrar hatırlatıyor. 

Ağacı sevmek

Orman sadece bir ağaç topluluğu değil, altındaki milyonlarca kilometrelik veri ağıyla, tehlike algısı üzerine iletişime geçebilme yetenekleriyle(6), kuraklık ya da gölgede kalarak yeterli kadar karbona ulaşamayan fidelerin yardımına yetişmeleriyle ve henüz keşfetmediğimiz özellikleriyle kompleks bir bütün. Kendi oluşumunda teltiksiz işliyor olmasına rağmen dışarıdan yapılan müdahalelere karşı son derece kırılgan. Ağaçları korumamız için kanıtlara ihtiyacımız varsa, bu yazıda değinilmiş araştırmaların katbekat fazlasına herhangi bir arama motorundan ulaşılabilir. Ağaçların hikayesini, metafor olarak kullanmaktan öte işittiğimizde, bu sessiz, esrarengiz ve karmaşık canlıların korunması için insanları fizyolojik ve psikolojik iyileştirmesine gerek olmadığını, sadece “ağaç” oldukları için korumamız gerektiğini anlamaya başlayabiliriz. Bir şeyi sadece kendi olduğu için değil, verdikleri ve yaptıkları için korumak, evlatları koşullu sevgiyle sevmeye benziyor. Yaşamlarının esrarını anlamasak da bizden ayrı olana saygı duymayı hâlâ öğrenmemiz gerekiyor…

1 Song C, Ikei H, Park B-J, Lee J, Kagawa T, Miyazaki Y. Psychological Benefits of Walking through Forest Areas. International Journal of Environmental Research and Public Health. 2018; 15(12):2804.

2 Bielinis, E., Takayama, N., Boiko, S., Omelan, A.A., & Bielinis, L. (2018). The effect of winter forest bathing on psychological relaxation of young Polish adults. Urban Forestry & Urban Greening, 29, 276-283.

3 Sudimac, S., Sale, V. & Kühn, S. How nature nurtures: Amygdala activity decreases as the result of a one-hour walk in nature. Mol Psychiatry 27, 4446–4452 (2022).

4 Park, B. J., Tsunetsugu, Y., Kasetani, T., Kagawa, T., & Miyazaki, Y. (2010). The physiological effects of Shinrin-yoku (taking in the forest atmosphere or forest bathing): evidence from field experiments in 24 forests across Japan. Environmental health and preventive medicine, 15(1), 18–26.

5 Donovan, G. H., Michael, Y. L., Gatziolis, D., Prestemon, J. P., & Whitsel, E. A. (2015). Is tree loss associated with cardiovascular-disease risk in the Women's Health Initiative? A natural experiment. Health & place, 36,1-7.

6 Baldwin, I. T., & Schultz, J. C. (1983). Rapid changes in tree leaf chemistry induced by damage: evidence for communication between plants. Science (New York, N.Y.), 221(4607), 277–279.

*29.08.23 -plus90 röportajı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi